15 Temmuz’un üzerinden bir aydan biraz fazla zaman geçmişken Hindistan’ın pek çok ülkede görev almış eski bir büyükelçisi olan Niraj Srivastava, “Thecitizen.in” adlı site için Türkiye hakkında bir yazı kaleme aldı.
Yazısında ilginç iddialarda da bulunan Srivastava, ABD’nin perde arkasından yöneteceği karanlık güçler ve eylemler ile Türkiye’de bulunan mevcut hükümeti yıkmaya devam edeceği iddiasında bulundu.
Srivastava’nın yazısını, darbe günü ve sonrasında yaşananlar özetlediği kısımları es geçerek Odatv okurları için çevirdik:
“15/16 Temmuz’da ortaya çıkan kalkışmanın yankıları sürmeye devam ediyor. O günden itibaren olaylar daha fazla aydınlandıkça önemli gelişmeler de hayat buldu. Bu kalkışmada ABD’nin parmağı olduğu iddiası ortaya atıldı, Fethullah Gülen’in takipçilerine karşı Türkiye’de bir temizlik operasyonu başlatıldı, kalkışma Türkiye’nin ABD, Rusya ve AB ilişkilerini ve Suriye meselesine olan etkisini değiştiriyor. Tüm bu sorunlar aşağıda incelenmiştir.
Başta Erdoğan olmak üzere, Binali Yıldırım ve Mevlüt Çavuşoğlu gibi Türk yetkililer kategorik şekilde, kalkışmanın ardında ABD’nin olduğu suçlamalarında bulundular. Aynı zamanda NATO kumandanı General John F. Campbell’in kalkışmanın ardındaki isimlerden biri olduğu da söylendi. Kolayca yalanlanamayacak, hatırı sayılır emareler aktarıldı. Bunlardan sonuncusu, ABD’nin aslında kalkışmanın yaşanacağını biliyor oluşu, fakat bu bilgiyi Türkiye ile paylaşmamış oldukları yönünde.
Türk ordusu NATO’nun ikinci büyük ordusudur. Şimdilerde ağır şekilde iğdiş edilmesiyle birlikte, Türk devleti dikkat çekici şekilde zayıf düşmüş bulunuyor. Türkiye’nin Birleşik Devletler (ABD) ve Avrupa ile ilişkileri büyük ölçüde zedelenmiş, acı bir değişim kendisini göstermiş vaziyettedir.
Türkiye resmen Fethullah Gülen’i ABD’den talep etmiş durumda. ABD’nin bu talep karşısında tepkisi şimdiye kadar bürokratik ve karşı çıkmak yönünde oldu. Geri iade süreci de yıllara yayılmaya ve senelerce sürmeye müsait bir durumdadır. Gülen hakkındaki yaygın görüş kendisinin CIA için önemli olduğu ve bu sebeple Türkiye’ye iade edilmek istenmediği yönündedir. Bu durum, Erdoğan gücü elinde bulundurduğu sürece ABD ve Türkiye arasındaki ilişkileri zehirlemiş görünüyor.
Amerikan karşıtı protestolar İncirlik konusunda ortaya çıkıyor, protestocular üssün kapatılması çağrısında bulunuyorlar. Suriye’ye sadece 70 mil mesafede bulunması üssü önemli yapan unsur. Bu yılın Mart ayında, dikkat çekici şekilde, Pentagon bir yazı ile İncirlik’te ve Muğla’da bulunan Amerikan askerlerinin ailelerinin ülkeden çıkmalarını talep etmişti, gerekçe olarak ise çevrede bulunan güvenlik sorunları işaret edilmişti. Şimdi ise ABD’nin nükleer silahlarını İncirlik’ten çekmesini görmek ilginç olurdu.
DARBE HENÜZ BİTMEDİ
Olanlardan sonra Erdoğan ve ABD arasındaki güven ilişkisinin normale dönmesi eğer imkansız değilse bile oldukça zor. Bazı analistlerin inancı ise, darbenin henüz bitmediği yönünde. Bunlar gelecek haftalar ya da aylarda ABD’nin Türkiye’ye farklı yollardan savaş açmasının şaşırtıcı olmayacağı düşüncesindeler. Bu savaş Kürt isyancılara verilen destek ile olabilir, renkli bir devrim olabilir, IŞİD saldırısı olabilir, ya da herhangi başka bir darbe girişimi olabilir. Kaldı ki, Suriye’nin kuzeyinde ABD ve Kürtler arasındaki samimi ilişki Türkiye için bir kuşku kaynağı halinde.
Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler de gergin halde. AB’nin darbeye verdiği tepkinin ardından Erdoğan çok büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. AB Erdoğan’ı desteklemek yerine, Türkiye’de bulunan Gülen destekçilerine karşı alınan sıkı önlemlere istinaden insan hakları konusuna odaklanmıştı. 15 Ağustos günü Alman gazetesi Bild’in röportaj yaptığı Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Ekim 2016’dan itibaren Türkiye vatandaşlarına Şengen bölgesinde vize serbestisi tanınmadığı takdirde Mart 2016’da AB-Türkiye arasında Suriyeli mülteci akınının durdurulması konusunda sağlanan anlaşmanın çökebileceğini söylemişti.
Bu esnada Suriye’de süregelen çatışma, daha fazla sivilin hayatını alıyor, daha fazla sığınmacı üretiyor ve daha fazla yıkıma sebep veriyor. Şu anda Halep’in kontrolünü ele geçirmek için süren çatışmalar oldukça büyük ölçekte. Bu kentin kontrolünün bir kısmı Esad rejiminin elinde ve bir diğer kısmı cihadcı gruplarda. Bu gruplar mevcut durumda halen Birleşik Devletler ve Birleşik Krallık, Körfez ülkeleri ve Türkiye tarafından desteklenmekteler.
12 Ağustos günü, ABD hava kuvvetleri tarafından desteklenen Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler IŞİD tarafından işgal edilmiş Minbiç’i ele geçirmeyi başarmışlardı. İki ay süren ateşkesin ardından burada süren çatışmalar daha da şiddetlenmişti. Halep’in IŞİD’in elinden kurtarılması tam olarak bir dönüm noktasıdır. Sıradaki hedef ise IŞİD’in ‘başkenti’ olan Rakka.
Minbiç’in alınmasının ardından Türkiye’de; Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kürtlerin, Irak’taki Kürtler’le birleşerek ”otonom bölge” oluşturma olasılıklarına dair kaygılar daha da artmıştı. Türkiye, ABD destekli ”ikinci bir jeopolitik İsrail” kurulmasını istemiyor.
Yeni başkanının seçimi tamamlanana kadar ABD Esad’ın Halep’i geri almasına engel olmak istiyor. Suriye’de bulunan güçlerine istihbarat akışı sağlaması için ABD yönetimi Washington’da bulunan özel bir güvenlik firması olan Six3’ü işe almış durumda. Amerikalılar, başında Hillary Clinton’un olacağı yeni yönetimin, ülkede daha kuvvetli politikalar izleyeceğini umuyor.
Aynı sebeple, Esad ve müttefikleri gelecek Ocak ayında Obama’nın yerine halefi geçmeden önce Halep’i almak istiyor.
Bu nedenle mevcut hükümet için en, önemli muhatabı olan Türkiye ilişkisi önemli. Türkiye – ve Erdoğan- kendilerini izole edilmiş bir halde buldular ve başarısızlığa uğrayan kalkışmayla zarar görmüş haldeler. Erdoğan en etkili destekçileri olan ABD ve AB’den uzaklaştı. Aralarındaki ilişkinin nasıl ve ne zaman eski haline geleceği belirsiz.
Erdoğan her ne kadar Rus kampına katılmaya yönelik stratejik kararını tam manasıyla vermediyse de Rusya kendi güvenlik endişelerini kabul etmesi durumda Erdoğan’ı kabul etmeye hazır görünüyor. Türk devleti bir hengame içerisinde ve gelecek belirsiz görünüyor. Türkiye tarihi bir dönüm noktasında. Gelecekte neler olacağını sadece zaman gösterecek.
(Yazar Hindistan Dışişleri Servisi’nden emekli eski bir büyükelçidir.)
Niraj Srivastava
Kaynak: Thecitizen.in
Çeviri: Şıvan Okçuoğlu