Hükümetin, Diyanet İşleri Başkanlığı çatısı altında FETÖ dışındaki tarikat ve cemaatleri dernek veya vakıf adı altında yasallaştırmayı planladığı ortaya çıktı. Bu plana göre şu an yasal olmayan tarikat ve cemaatlere kayıt ve üyelik sistemi getirilerek bu yapıların kayıt altına alınması sağlanacak.
Karar gazetesinden Erol Metin’in haberine göre tarikatların ve cemaatlerin kayıt altına alınması için “devletin ilgili birimlerinde” başlatılan çalışmaların devam ettiği ve öncelikle hukuki altyapının oluşturulmaya çalışıldığı öğrenildi. Tarikat ve cemaatlere vakif, dernek modeli getirilerek, bir denetim kurulu oluşturularak kayıt altına alınması sağlanacak. Kendini kamuoyuna deklere etmesi zorunlu olacak cemaat ve tarikatların mali konularda da şeffaflaşmaya zorlanacağı belirtiliyor.
Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Metin Feyzioğlu ve İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek “Cumhuriyet devrimlerinin tasfiye edildiğini” belirterek “düzenlemenin kanuna aykırı olduğunu” belirtti.
MEVZUATA AYKIRI
Anayasa’da tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin mevzuatın anayasal hüküm gücünde olduğuna dair özel bir düzenleme olduğunu, bu kanunların kaldıralamayacağını veya içi başka kanunlarla boşaltılamayacağını söyleyen Feyzioğlu şunları söyledi: “Yalnız biz bunu söylediğimizde statükocu olmayın, bu yasaklamalar antidemokratiktir şeklinde popilist bir yaklaşımla karşılaşıyoruz. Cumhuriyet’in kuruluşundaki devrim kanunlarının ve bu çerçevede tekke ve zaviyelerin kapatılmasının gerekçelerini düşünmek lazım. Meseleyi genellikle ‘din düşmanı mısın, değil misin’ noktasından almayı popilist söylemler içindekiler tercih ediyor. Böylece milli ve manevi duyguları çok güçlü olan Türk halkının dini duygularına oynayarak, akılcı her türlü gerekçeyi bertaraf etmeyi amaçlıyorlar.”
RUHBAN SINIFI DEĞERLERİ YOZLAŞTIRDI
İslamiyette bir ruhban sınıfı yok. Ancak zaman içerisinde cemaatler ve tarikatler aracılığıyla kendini din ilan adamı edenler fiili bir ruhban sınıf oluşturmuşlar. Bunu iki amaçla yapmışlar. Para, toplumsal güç ve buna bağlı olarak siyasi güç elde etmek amacıyla. İslamiyetin özünde olmayan bu ruhban sınıf, bir yandan kutsal dini değerleri yozlaştırmış, diğer yandan da devletlerin yönetiminde söz sahibi olmaya başlamıştır. İslamiyet’i ben bilirim ve sadece benden öğrenebilirsin diyenler dinin devlet işlerinden ayrılmasını hep önlemişler.
Cumhuriyet’in kuruluşunda tekke ve zaviyelerin kapatılarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın salt dini yerlerin organizasyonuyla ve din adamı yetiştirilmesi ile görevli kılınması sayesinde dinin çarpatılarak dünyevi bazı menfaatlerin aracı kılınması önlenmek istenmiş, dinin siyasetten elini çekmesi ve böylece demokrasinin vazgeçilmez ön şartı olan ‘din ve devlet işi ayrıdır’ ilkesinin gerçekleşmesi amaçlanmıştır.
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİLLER
Türkiye’nin altının oyularak tarikat ve cemaatlere dernek statüsünde yasallık sağlanması kısa süre içerisinde camilerin tarikat ve cemaatlerin militanlarını yetiştirdikleri ocaklara dönüşmesine neden olur. Bu Türkiyeyi çoktan aştığımız yüzyıla geri gönderir. Siyaset kısa sürede tarikat ve cemaatlerin oyun alanına girer. Bu yapıların eline geçen siyaset alanı kaçınılmaz olarak totoliter ve otoliter rejim üretir çünkü cemaatlerde yapıları gereği emir komuta vardır. Demokrasi yoktur, seçim yoktur. Bunlar sivil toplum kuruluşları değildir. İtaat esasına dayanır. Cumhuriyet’in felsefesi ve kurucu unsurlarına sürekli burun kıvırarak bakan siyasi iktidar, laiklik ilkesinin vazgeçilmez olduğunu Türkiye’yi parçaladıktan sonra anlarsa çok geç olur. Bu durum Türkiye’yi parçalamaya elverişli bir adım olur. Anaysaya aykırı olduğu da kuşkusuzdur.”
DEVLETİN PARSEL EDİLME PLANI
“Tarikatların jayıt altına alınması söylemiyle aslında cumhuriyet kayıt altına alınmak isteniyor” diyen İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek ise şunları söyledi: “Cumhuriyet paranteze alınmak isteniyor. Bu durum, Türkiye’nin Pensilvanya ile Menzilvanya arasında mengeneye alınmasıdır. Menzil, malum şu an devlette kotalar ayrılan menzil tarikatıdır. Devletin cemaatler arasında parsel edilmesidir bu plan. Tamamen hukuka ve anayasaya aykırı olduğu gibi Cumhuriyet’in ve Atatürk Devrimleri’nin tasfiyesi ile Türkiye’nin yeniden postmodern ortaçağa sürüklenmesinin bir göstergesidir. Devletin rasyonel temelden dinsel bir temele oturtulmasının yeniden düzenlenmesidir. Mevcut anayasa buna izin vermemektedir. Anayasaya aykırıdır. Olağan şartlarda Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi gereken bu düzenlemeler, siyasi iktidara tabi hukuk eliyle yürütülmektedir. OHAL döneminde KHK ile fiilen yapabilseler dahi OHAL buna olanak tanımamaktadır.”
DİYANET CEMAATLERİ TOPLAYACAK
Konuyla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı’nın evsahipliğinde önümüzdeki günlerde cemaat ve tarikatlarla birlikte bir “Cemaatler Toplantısı” yapılması planlanıyor. O toplantıya ise şu cemaat ve tarikatların katılması bekleniyor:
Risale-i Nur Cemati Yazıcılar Grubu (Hayrat Vakfı), Nesil Grubu, ‘Okuyucular’olarak bilinen Kurdoğlu Grubu, Hizmet Vakfı Grubu, Meşveret Grubu, Med-Zehra Grubu, Zehra Grubu, İhlas Nur Grubu, Arslanbey Eğitim ve Kültür Vakfı, S. Hilmi Tunahan Cemaati, Mustazaflar Cemiyeti, İhvan Cemaati, Ensar Vakfı, Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV), İlim Yayma Cemiyeti, Cerrahi Tekkesi ve Kubbealtı Grubu; Nakşibendi Tarikatı İskender Paşa Cemaati, İsmailağa Cemaati, Menzil Cemaati, Norşin’de Şeyh Nurettin Mutlu, Şeyh Abdülkerim Çevik ile Şeyh Alamuddin, Şanlıurfa’da Şeyh İzettin Aksan, Erzincan’da Şeyh Muhammed Nayır; Süleyman Efendi cemaati, Mustazaflar Cemiyeti, İhvan Cemaati, Ensar Vakfı, Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV), İlim Yayma Cemiyeti, Cerrahi Tekkesi ve Kubbealtı Grubu.