TSK’da bir dönemin hesabı her kesimde soruluyor, sorgulanıyor.
Bugüne kadar hep emekli veya muvazzaf askerler özel veya kamuya açık mektuplarla Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel’i sert şekilde eleştirdi.
İlk defa bir asker eşi de üç gün önce Özel’e “açık mektup” yazdı.
Emekli bir askerin eşi olan Özden Ekici, “kumpas” sürecinde maruz kaldıkları şahsi mağduriyetlere hiç değinmeden, “Necdet Bey”den şöyle hesap sordu:
“Bugün 27 Ekim 2016. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nda sizin dinleneceğiniz gündü. Ancak az önce Komisyona gelmeyeceğiniz ve mektupla bilgi vereceğiniz doğrultusunda bir haber geçildi.
Yıllardır özlemle beklediğim bugün -ki bugünlerin geleceğini çok iyi biliyorduk- sizin açıklamalarınızı bizzat sizin ağzınızdan duymak için merakla bekleyen bende bu kararınız hayal kırıklığı yarattı dersem yalan olur. Bu nedenle ben de size yazmayı uygun gördüm.
Satırlarıma kısaca kendimi tanıtarak başlamak istiyorum. Asker kızı (Kara Kuvvetleri), asker kardeşi (Deniz Kuvvetleri), asker kuzeni (Hava Kuvvetleri), asker gelini (Jandarma Genel Komutanlığı) ve asker eşi (Jandarma Genel Komutanlığı); Yani gördüğünüz gibi, benim ailem de küçük bir Genelkurmay. Askeri terbiye içinde yetişmiş ve TSK Mensubu olmanın bir yaşam tarzı olduğunu bilecek bir anlayışa sahibim.
15 Temmuz’da Milletçe yaşadıklarımız ortadayken; Hayatlarını, yaşamlarını, hatta çocuklarının okullarını bile şekillendirdiğiniz, sizin iki dudağınız arasından çıkacak bir sözle seve seve ölmeye yolladığınız personelinize, hatta onların ailelerine bir açıklama borcunuz yok mu? Gerçi ‘Milletim beni affetsin, Allahım affetsin’ dediniz, ama ne yazık ki, giderken (emekli olurken) sizi affetmeyecek personel, eşler, çocuklar, analar, babalar bıraktınız arkanızda. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz ki, ‘Vicdanım sızlıyor’ diyebiliyorsunuz.
Komutan astlarının yaptıklarından ve yapamadıklarından sorumlu olmaz mı? Bunu bize yıllar içinde siz öğretmediniz mi? Bir yıl Jandarma Genel Komutanlığı, dört yıl Genelkurmay Başkanlığı yapmış biri olarak çıkın ve ne biliyorsanız konuşun. Ama sizin deyiminizle belgelerle konuşun. İşte o zaman fark edeceksiniz ki, herşey belge demek değilmiş, Necdet Bey.
BUNLAR OLURKEN SİZ NEREDEYDİNİZ NECDET BEY?
Komisyonda konuşur musunuz, yoksa mektupla mı cevaplarsınız bilemiyorum. Elbette Milletin vekilleri size gerekenleri soracaktır. Ama müsaadenizle ben de sizin bizzat cevaplamanızı istediğim sorularımı kaleme almak istiyorum.
1. 2011 yılı YAŞ toplantısı öncesi görev süreleri dolmadan emekliliklerini isteyen Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanını bu kararı almaya zorlayan olaylar ve gelişmeler sizinle paylaşılmadı mı? Onların gördüklerini siz göremediniz mi? Ki dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner söz konusu komisyonda, ‘Kimseye bu konuda bir telkinim (olumlu-olumsuz) olmadı’ diyor. Yani, siz hür iradenizle kalmaya karar verdiniz. Onların vicdanının kabul etmediğini, sizin vicdanınız kabul etti mi?
2. Siz, 2500 yıllık geçmişi olan, Türk Milleti’nin bağrından çıkmış ve çıkmaya devam eden, kendine göre teamülleri, değerleri, kimliği olan köklü bir ordunun Genelkurmay Başkanı idiniz. En çok yerleştikleri ifade edilen Jandarma Genel Komutanlığı’nda da Komutan olarak görev yaptınız. Kurmaca senaryolar, sahte delillerle personeliniz suçlanırken, TSK’nın ele geçirilmesine seyirci kaldınız. Bunu ast seviyede olan bizler görürken; Sizin görmemeniz, duymamanız, konuşmamanız neyle izah edilebilir? Siz hukuka sığındığınızı söylerken, hukukun o hainlere hizmet ettiğini görmediniz mi? Yıllar önce ‘adliye, mülkiye ve askeriyeyi ele geçireceğiz’ diyen terör örgütü elebaşısının konuşmalarından haberiniz yok muydu? Bu ülkede bu konularla ilgili onlarca kitap yazıldı, TV programları yapıldı. Hiç ilginizi çekmedi mi? ‘Kim bunlar, amaçları ne?’ diye hiç düşünmediniz mi? Hiç mi araştırmadınız?
Evet maalesef Necdet Bey, duyarsız kaldınız. Açık bir şekilde yıpratılmaya, sistemden uzaklaştırılmaya çalışılan personelinizin çığlıklarını, haykırışlarını da duymadınız ve hainlerin sinsice kendilerine yer açmaya çalıştığını görmediniz.
3. Şimdi görüyoruz ki, TSK’da görev yapan asker üniformalı bu hainler, kendi çıkarları doğrultusunda askeri okullarda kendi elemanlarını yetiştirmek için diğer vatan evlatlarına eziyetler yaparken, soruları çalarken, şok mangaları kurarken, o çocukları nedensiz olarak okullardan toplu olarak atarken, kurmay kadrolarını kendilerine göre şekillendirirken, hep kendilerinden olanları terfi ettirirken, kritik görevlere kendinden olan personeli getirirken, siz orada değil miydiniz Necdet Bey? Bu olanları görmediniz mi? Size bunları bir anlatan olmadı mı? Bu bilebildiğim kadarıyla görevi ihmali de aşan bir suç değil mi? Yoksa bize mi yanlış öğrettiniz? Bir komutanın sorululuğu nedir? Bu çerçevede bu konuyu yeniden tanımlar mısınız?
FETÖ’NÜN BELGESİNİ İSTEDİNİZ. İŞTE BELGE 15 TEMMUZ
4. İddia edildiği gibi, ‘İnternete, basına çıkanları bana terfi için getirmeyin’ dediniz mi? Bu sebeple haksız olarak Şura hakkı elinden alınanlar var mı?
Biz biliyoruz ki, isimli davalara sokamadıkları, ama kendilerine tehdit olarak algıladıkları kişileri de internet siteleri ve sahte ses kayıtlarıyla hedef almalarına seyirci kaldığınız gibi, hukuken kapattırdığınız ve terör örgütüne ait olduğu bilinen sitelerde yayınlanan haberleri ihbar kabul edip, ilgili personelden bilgi ve belge istediniz. Dedikoduya dayananları da tahkikat heyeti görevlendirip, inceleterek dosya hazırlattınız (Arzu ettiğiniz takdirde bu konuda bir mağdur olarak detayları belgeleri ile paylaşabilirim).
Şimdi sormak istiyorum; Sizin döneminizde bu hainlerin sitelerindeki haberlerle ilgili kaç kişi hakkında işlem yaptırdınız ve sonucu nedir? Hatta, tersi olarak şöyle de sorabiliriz; FETÖ mensubu olduğu iddia edilen kaç kişinin bu sitelerde haberi çıktı? Bu davranışınızla onların önünü açtığınızı düşünmüyor musunuz?
Siz bu uygulamanızı hangi hukuk ve vicdana sığdırıyorsunuz? Bu haberler çıktığında o ailelerde neler yaşandı haberiniz var mı? Evet görevi ihmal, kötüye kullanma, görev esnasında işlenmiş bir suç varsa tabii ki, gereğini yerine getireceksiniz. Ancak, kurulan kumpaslar, yalanlar, iftiralar ve düzmece haberlerle mağdur edilenlerle ilgili ne yaptınız? Yine kulaklarınızı çığlıklara, haykırışlara kapatıp, ‘TSK belge ile iş yapar, eğer bunu FETÖ yaptıysa belgesini getir’ mi dediniz? Sanırım en büyük belge, çok acı da olsa 15 TEMMUZ.
SİZ KENDİ KENDİNİZİ KANDIRDINIZ NECDET BEY
Yıllarca, FETÖ’nün karalamaları ile sistem dışına atıp, bir kenara koyduğunuz personeliniz, bu örgüt elemanlarının baş tacı edilmesini içi kanayarak seyretmek zorunda kaldı. Çünkü onlar bu mücadelelerinde yalnız bırakıldılar, sahip çıkılmadığı gibi yargısız infazlara maruz kaldılar. FETÖ ile doğrudan bağı olmasa bile bir kısım personel de kişisel ikbal uğruna (terfi, tayin, yurtdışı görev vb.) veya ‘benimle uğraşmasınlar’ diye korkup, ya sessiz kaldı ya da sempati besledi. Çünkü siz de çok iyi biliyorsunuz ki, kurgulanan senaryo acımasız ve vicdansızdı. Zaten arzuladıkları korku imparatorluğu TSK’da çoktan kurulmuştu. Şimdi 15 Temmuz’da bunların yaptıklarına ben şaşırıyor muyum? Hayır…
Yaptıkları yapacaklarının garantisiydi. Ne kadar vicdansız, acımasız ve hain oldukları ortadayken, siz yapılanlara şaşırdınız mı? Ya da hâlâ, ‘bu kadarını beklemiyordum’ diyebiliyor musunuz? Yıllarca, bu canilerle beraber yaşamaya bizi mahkûm ettiniz. Aynı lojmanlarda oturduk, birbirimize selam verdik, zaman geldi komutanımız oldular, saygı duymamız beklendi. Ve 15 Temmuz akşamı da silah arkadaşına, komşusuna, bağrından çıktığı halkına acımasızca tetiği çeken cani oldu. Bize bu travmayı yaşatmaya kimin hakkı vardı veya kimler bunları nefesimiz kadar içimize soktu? Sakın, ‘kendilerini çok iyi sakladılar’ demeyin. Hain haindir ve hainliğini yapacaktır. Önemli olan bu hainlere fırsat vermemekti!.. Biz kandırılmadık, sizi de kandırmadık. Siz kendi kendinizi kandırdınız Necdet Bey.
TSK’nın içi boşaltılmadan önce TSK mensupları olarak ‘BİZ’dik. Sayenizde ‘BEN’ olduk. Ama hâlâ, ‘BİZ’ diyebildiğimiz, haksızlıklara maruz kalmış bir mağdurlar grubu var. Ve şimdi Allah’tan bir isteğim daha var;
Hakka yürüyeceğiniz o gün cami avlusunda olup, ‘korkmayın sizi BİZ uğurlayacağız ve BİZ karşılayacağız’ demek!..”