Aslında bu yazımın başlığı veya başlıkları o kadar çok olabilirdi ki en anlaşılır olanı bu…. Şimdi ne olacak herkes merakla bekliyor… Dünya faşizme yöneliyor çünkü adından da belli beyaz adamı temsil eden ”Beyaz saray” TRUMP ile düğmeye bastı… Kapitalizm zorda hadi bakalım dünyada birazcık da faşizm gelsin …
Mevcut Bonapartçı neo – kapitalistlere yeni bir tarihi şov gerek… Alt katmanların gücünden ötede ;sermaye sınıfının ve onun kanlı şirketlerinin hegemonyasından çok kopuk hatta kapasitesinin çok üzerinde bir zayıflama ile yani felsefi ve siyaset tarihi bir deyimle, bir yandan “işçi sınıfının henüz ulusu yönetme yeteneğine sahip olmaması”, diğer yandansa “burjuvazinin bu yeteneği yitirmiş olmasıyla gelinen noktada. ”Yeni bir sömürgecilik dili gelişmeli … ‘
‘ Gelişen bu sömürgeci dil de; adı ne olursa olsun bir askeri ve dikta rejimine evrilir … Türkiye somutunda belirleyici olan da işte bu sondur … Sermayenin ”bilindik” sayılabilecek siyasal temsil kurum ve mekanizmalarının (özellikle ”merkez sol-sağ” partilerin) çözülmesi, toplumu kendi etrafında bütünleştirecek başarılı yapılanma ve siyasi projeler ortaya koyamaması ve devlet katında iyice görünür olan iç hesaplaşmaya gitmesi, hatta – ayrışması devlet ve toplumun ancak yürütmenin fazladan korumacı oluşu ve yine fazlaca özerkleşmesi – güçlenmesi formülü ve onun getirdiği totaliterlik…
Rusya dünden razı çünkü kasası petrol geliriyle şişmiş durumda ve soğuk savaşa dönüş yapabilir … Yeni pazar paydası için savaşır… Burada tarih tekerrür ediyor… Gerçi tarih ders alınan bir olgu olsaydı, tekerrür eder miydi hiç? Herkesin kafasındaki soru şu Türkiye ne yapacak? Eğer yaparsa yapacağı bizimkilerin şu olacak…
Özelleştirme ile borç para batağına iyice saplanmış durumda ”devletçilik” askıda … Öyleyse ” yeni bir söylem ” gerek … Hep birlikte itiraz edilemez bir söylem… Savaş söylemleri ve hatta yayılmacılığa giden bir teklik, totaliterlik … İki seçenekte aynı sonuca çıkacak daha çok kölelik… Asıl savaş nerede? Emek-sermaye çelişkisi ile gelir … Grevler – toplu direnişler işçilere ve halka yasaklanır…
Emekçi bir defa daha dayak yiyecek … Bir yanda rejimin istediğini alamamış ama patronlar olarak koltuğunu koruyan sermaye katmanı bir yanda azılı kışkırtılmış toplum … İşte buradan bir akıl,’akılcılık” çıkar mı?!… Sanmam!… Hiç sanmam !…