Tarafsız olmak düpedüz,sorgusuz sualsiz egemen olandan ve egemenliği elinde tutan güçlerden yana olmaktır….
Onların çizgisinde hareket etmektir.
O çizgide yaşamak ona uygun yazmak çizmek;bilimle sanatla uğraşırken ”o”çizgi insanı olmaktır… Sonrasında şunu yüzsüzce savunmaya kalkmaktır.”
Ben doğru olanı yaptım.” Sosyal bilimlerde buna insanın adalet arayışı ve yükselişi de dahil tekil gerçeklik olarak adlandırdığımız ” salt” gerçek kavramı yoktur.
Tek bir doğru yoktur kısaca.
Doğrulara giden tek bir yol ve yöntem de söz konusu değildir….
Bilimin insanlığa verdiği birlikte yaşama görüsü ve estetik- bilim ve ortak yaşam alanları oluşturan – her tür- sosyal ortam diye adlandırdığımız da aslında toplumsal bir kurmacadan ibarettir.
Kendimizi nerede ve nereye ait hissediyor isek o’dur…
Ortada birilerine ait bir gerçeklik veya hakikat olgusu yoktur.
Buna rağmen kendi doğrularımızı savunuruz. Ben buna taraf olmak diyorum…
Evrenselliğe rağmen kendi çıkarı için ısrarla kendi doğrularını savunmak,insanlığa her zaman iyi gelmeyebiliyor…
İnsani de olmayabiliyor…
Gerçek dediğimiz ” şey’in” çeşitli tarihsel kurgularda değiştiğini kabul ederek ” kalıcı bir adalet- adillik hissi ve uygarlık ” medeniyeti birlikte üretmeliyiz…
Eğer toplumsal bir alanda yer tutup,insan kalmak gibi bir uğraş veriyorsak” hangi tarafta” durduğumuzu açıkça koymak etik/ ahlaki bir değerdir…
Aksini söylemek ise ahlaki değerlerinizin olmadığının göstergesidir. Türk-İslam sentezci bir yönetim hakim iken bu yönetimin değerleri aşındırdığını ve rejimi tehdit ettiğini vurgulamayan bir hukuk ve hukuk insanı suya sabuna dokunmayan ” iyi hukuk anlayışını” / ve insandan yana olamayan hukukçuları matah gösterenler olacaktır.
Hemen bir başka yönetim anlayışının gelmesiyle – o çizginin hukukuna – yada ona yakın olan cemaat-tarikat çizgisine kaymış olmasını da bu iki yüzlülükle bağdaştırıyorum.
Hukukçular kadar yasa yapıcılar da öncelikle adil olmalı, açık ve dürüst olabilmelidir.
Hukukun masum insanlığın ve toplumun uygar yaşayışının yanında tavrını ve kuralları net ortaya koyarak sosyal yaşam alanlarını savunabilmelidir …
Toplumsal ve tarihsel gerçeklikleri de göz ardı etmeden bir tarafta durabilmektir …