AKP’ye yakınlığı ile tanınan Yeşilçam oyuncusu Hülya Koçyiğit, doktorlar tarafından akciğer kanseri tehşisi konulmasının ardından Amerika’da ameliyat oldu. Ameliyatının nasıl geçtiğini anlatan Koçyiğit, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşü ile ilgili olarak “Özellikle kendi canlarını yakan bir vakanın üzerine yürümeleri beni heyecanlandırmıyor” dedi. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerine ilişkin soruyu cevaplayan Koçyiğit, “Ölüm orucunu bırakmaları için ikna edilmeliler” ifadesini kullandı.
Koçyiğit, “Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır.” sözünün Erdoğan’da gördüğünü de iddia etti.
Hürriyet gazetesi’nden İpek Özbey’in Hülya Koçyiğit ve Selim Soydan ile yaptığı söyleşiden bir bölüm şöyle:
– Bugün yine bir barış süreci olsa ve size akil insan olma teklifi gelse kabul eder misiniz?
Bugün yutkunuyorum. Daha dün gece şehit haberleri geldi. Silahlar sussun, barış konuşmaları başlasın. İnsanlar tekrar barışa yaklaşsınlar çok isterim. Ama şu an çok acı bir an.
– Bugün Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Ben dışarıdaki insanlar gibi bakamıyorum. Dışarıda Türkiye’nin algısı çok kötü. Kendimizi iyi ifade edemediğimizi sanıyorum. Son senelerde akıl almaz, hiç hak etmediğimiz saldırılara uğruyoruz. Böyle olduğu halde yurtdışından çok olumsuz, çok kötü görünüyoruz. Özellikle “Başımızda bir diktatör var” söylemine katılmıyorum.
– Peki insan hakları noktasında eksikliklerimiz olduğunu düşünüyor musunuz?
İnsan hakları noktasında yıllarca eksikliklerimiz vardı ve ne mutlu ki AKP hükümeti bu konuda önemli adımlar attı. İfade özgürlüğü diye bir şeyle tanıştık. İnsanlar fikirlerini söylemekten daha çok korkardı.
– Bugün Türkiye’de 150’nin üzerinde gazeteci cezaevinde yatıyor.
Hayır, ben kabul etmiyorum. Siz gazetecisiniz, bu soruyu bana haklı olarak sorabilirsiniz. Ama gazetecilik yaptıkları için bu insanların suçlu olduklarına inanmıyorum ben. Teröre hizmet eden insanlar var. Her eline kalemi alan, her gazeteye yazı yazan gazeteci değildir. Bugün de her telefonu olan insan kendi filmini çekiyor, bu onun yönetmen olduğunu mu gösteriyor?
– Tavrınızı net olarak ortaya koyuyorsunuz. Sanatçı arkadaşlarınız arasında da eleştirildiniz mi?
Sanat, kurulu düzene muhalefet eder. Yaşamı daha güzelleştirmek için yapar bunu. Sanatın görevi bu. İnsanlığın mükemmele ulaşmasını istiyor. Yaptığı işi buna yoruyor. Onun için düzenin yanında değil, düzenin karşısında. Bu değişmez bir kural.
– Ama siz öyle değilsiniz…
Burada benim vatanseverlik noktam öne çıkıyor. Son günlerde bir laf var ya, “Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır.” Önce vatanım, önce milletim. Haysiyetiyle, onuruyla, gururuyla, gücüyle birbirine kenetlenmek… Ben bunu istiyorum. Dışarıdan talimatlarla yönetilen, bağımlı kılınan bir ülke olmak istemiyorum. Bana bunun işaretlerini Cumhurbaşkanım veriyor. Bir ecnebi, ülkeme hakaret ettiğinde, ben de onun gibi dimdik durmak istiyorum. O zaman istedikleri gibi bize tokat atamayacaklarını düşünüyorum.