ABD’de tutuklanan Reza Zarrab’ın dosyasına Türk siyaseti de resmen dahil oldu. Zarrab davasına bakan New York Güney Bölgesi Eyalet Savcısı Preet Bharara, dosyaya Türkiye’deki 17 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk iddianamesini resmen dahil etti. ,,
“Excibit G”- (Kanıt G) olarak dosyaya İngilizce çevirisi eklenen 17 Aralık dosyasıyla birlikte, AKP’li üç eski Bakan Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler’in isimleri de davaya dahil oldu. Savcı’nın dosyaya eklediği “Zarrab’ın yakın ilişkiler içinde olduğu Türk yetkililer” tanımı içinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Eşi Emine Erdoğan’ın isimleri de dosyada resmen yer aldı.
Üç eski Bakan’ın ismi dava dosyasına 17 Aralık iddianamesi ile girerken, Erdoğan ismini dosyaya, bizzat Reza Zarrab’ın avukatının mahkemeye sunduğu deliller soktu.
Savcı Bharara, Zarrab’ın avukatının “hayırsever insan” imajını güçlendirmek için sunduğu bağış makbuzlarını tek tek inceledi, Zarrab’ın Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER adlı derneğe yaptığı 7 milyon dolardan fazla bağışı “Zarrab ile Türkiye’deki yetkililer arasındaki ilişkinin delili” olarak dosyaya dahil etti.
Bharara’nın, davaya bakan New York Güney Eyalet Mahkemesi’ne sunduğu “Zarrab’ın kefalet başvurusunun reddedilmesi” yönündeki raporunda, Zarrab’ın ” Erdoğan dahil, üst düzey Türk yetkililerle” iyi ilişkiler içinde olduğunu vurguladı.
Savcı Bharara’nın 2 Haziran’da yapılacak, Zarrab’ın kefaletle salıverilip verilmeyeceğine karar verilecek olan duruşma öncesinde mahkemeye sunduğu ana hatlarıyla iki bölümden oluşuyor.
Dosyanın ana bölümü, Savcı’nın “ABD hükümeti adına davalı Zarrab’ın kefaletle bırakılmaması” (GOVERNMENT’S MEMORANDUM OF LAW IN OPPOSITION TO DEFENDANT REZA ZARRAB’S MOTION FOR BAIL) talebini dayandırdığı dilekçesi oluşturuyor.
Savcı Bharara imzalı bu bölümde, Zarrab’ın kefaletle salıverilirse kaçma ihtimalinin büyük olduğu, dolayısıyla tutuklu yargılanmaya devam etmesi gerektiği ifade edildi.
Dosyanın diğer bölümünde ise Savcı Bharara’nın “Zarrab salıverilmesin” tezini dayandırdığı kanıtlar yer alıyor. Bu kanıtlar şöyle;
* KANIT A – Savcı’nın Reza Zarrab’ın tutuklanması için yazdığı ve Miami’de yakalandığında mahkemeye sunduğu ilk iddianame. İddianamede Zarrab’ın 4 ayrı suçtan toplam 75 yıl hapis cezasıyla yargılanması isteniyor
* KANIT B– Zarrab’ın, Türkiye’de 72 gün tutukluluğu ardından A Haber’de katıldığı röportaj. Savcı, Zarrab’ın bu röportajdaki “Türkiye’nin cari açığının üçte birini ben kapattım” sözlerini, büyük mal varlığına kanıt olarak göstermiş.
* KANIT C- Zarrab’ın büyük gelir elde ettiği, ancak avukatının gelirleri arasında beyan etmediği gemicilik işlerine dair e-mail yazışmaları
* KANIT D – Zarrab’ın, ABD’nin ambargo listesinde olan İran petrol şirketleri ile olan işlerine ilişkin e-mail yazışmaları
* KANIT E- Reza Zarrab’ın gönderdiği bir e-mail’de yer alan mal varlığı listesi; evler, atlar, sanat eserleri, uçak, silahlar
* KANIT F- Zarrab’ın telefonundan çıkan külçe külçe altınlar, kendi uçağı önünde verdiği pozlar, altın silahlara ilişkin fotoğraflar
* KANIT G- Türk savcıların 17 Aralık 2013 tarihli iddianamesinin İngilizce çevirisi. Zarrab’ın Türk siyasetçilerle ilişkilerini ortaya koyuyor.
* KANIT H- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER adlı derneğe Zarrab’ın yaptığı yaklaşık 7 milyon TL’lik bağışa ilişkin bilgiler ve TOGEM-DER’in Erdoğan bağlantısını gösteren gazete haberleri yer aldı.
Savcı Bharara Zarrab’ın salıverilmemesine ilişkin dosyasında, Türkiye Cumhuriyeti açısından en “acı” bölümü, “Davalının Türk siyasetçilerle yolsuzluk ilişkileri” başlığı altında yer aldı. Savcı, Zarrab’ın Türkiye’deki AKP hükümetinde görev alan siyasetçilerle ilişkileri konusunda aynen şu ifadeleri kullandı;
“Davalı müthiş servetini sadece pek çok ev, yat ve diğer menkulleri almak için kullanmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’deki yolsuz siyasetçileri de satın almıştır. 2013 içinde Zarrab Türkiye’de tutuklandı ve Türkiye’deki üst düzey yetkililere, kendi suç ilişkilerini yürütebilmek için rüşvet vermekle suçlandı. 72 gün gözaltında kaldıktan sonra salıverildi. Hakkındaki soruşturmayı yürüten polisler ve savcılar ya görevden alındılar, ya cezalandırıldılar, ya da tutuklanıp yargılandılar.
Zarrab’ın tutuklanmasına varan soruşturmanın detayları Türk savcının 18 Aralık 2013 tarihli iddianamesinde yer aldı. Bu iddianame Türk medyasına sızdı, ardından da internette yayınlandı. Bu raporun ilgili bölümlerinin çevirileri kanıt G olarak eklerde yer almaktadır. İddianamede yer alan kanıtlar arasında Zarrab ile diğerleri arasında Türk savcılığının ele geçirdiği telefon konuşmaları tapeleri ile Zarrab ve diğerlerinin fiziksel takibinden elde edilen bilgiler yer aldı.”
Dilekçede, Zarrab’ın “Erdoğan dahil, Türk yetkililerle iyi ilişkiler içinde olduğu” ifade edilerek, “Kefaletle serbest kaldığı takdirde, bir şekilde Türkiye’ye gitmeyi başarırsa, geri dönmez” mesajı verildi.
Savcı Bharara’nın ana dilekçesinde Erdoğan ismi dört kez geçti. İlkinde, Zarrab’ın Türkiye’de 72 gün tutuklu kaldıktan sonra Türk hükümetinin “baskısıyla” salıverildiği, 17 Aralık iddianemesini hazırlayan savcı ve polislerin yerlerinin değiştirildiği, tutuklandıkları ya da meslekten atıldıklarına ilişkin basın haberlere atıfta bulunan Bharara, “Basının bildirdiğine göre, dosyanın kapatılmasına ilişkin baskılar şimdiki Cumhurbaşkanı, o zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ofisinden yapılmış” ifadesini kullandı.
Savcı, “Davalı, Erdoğan dahil, Türk yetkililerle yakın ilişki içinde” ifadesiyle, Erdoğan’ın adını dosyada ikinci kez geçirdi.
Dosyada Erdoğan ismi üçüncü olarak, Emine Erdoğan aracılığıyla geçti. Zarrab’ın Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER’e yaptığı bağışlar, “davalının Türk yetkililerle yakın ilişkilerini gösterdiğini” belirten Savcı Bharara, Emine Hanım’ın “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi” olduğunu söyleyerek, Erdoğan ismini dilekçede dördüncü kez geçirmiş oldu.
Savcı Bharara’nın dosyasında Reza Zarrab’ın Türkiye’de verdiği iddia edilen rüşvetler de yer aldı.
Zarrab’ın kefaletle serbest kalmak için mahkemeye sunmayı önerdiği 10 milyon dolar nakit para konusunda Savcı’nın dosyasında şu ifade yer aldı; “Davalının kefalet için önerdiği para miktarı, sadece 2013 yılında dağıttığı rüşvetlerin üçte biri kadar…” Savcı Bharara, Zarrab’ın Türk yetkililere rüşvet verdiği iddialarını 17 Aralık 2013’te Türk savcıların hazırladığı iddianameye dayandırdı.
Ancak kendi ana dilekçesinde de, Zarrab’ın verdiği iddia edilen rüşvetler, kime verdiği ve rakamlarıyla ayrıntılı şekilde yer aldı. Bharara’nın dosyasına giren Zarrab’ın rüşvet ilişkileri şöyle;
– ZAFER ÇAĞLAYAN: 32 milyon EURO, 10 milyon Dolar , 300 bin İsviçre Frangı, Piyano, lüks saatler
– EGEMEN BAĞIŞ: 500 bin Dolar
– MUAMMER GÜLER: 5.8 milyon Dolar
– HALKBANK ESKİ GENEL MÜDÜRÜ SÜLEYMAN ASLAN: 2.5 milyon Euro, 1.4 Milyon Dolar
Savcı Bharara’nın hazırladığı dilekçede, Reza Miami’de tutuklandığında üstünden çıkan kişisel telefonunda yer alan fotoğrafları da, “davalının müthiş mal varlığına” kanıt olarak gösterdi.
Zarrab’ın telefonunda yer alan külçe külçe altın fotoğrafları, kendisini kendi özel uçağının önünde gösteren fotoğraflar, altın silah fotoğrafları, dosyaya kanıt olarak eklendi. Savcı Bharara, Zarrab’ın birkaç ülkede çok sayıda gayrımenkul, en az bir uçak, yatlar sahibi olduğunu belirterek, “Zarrab ile yakalanan çalışanlarından birinin ifadesinde futbol sahası büyüklüğünde bir yattan bahsettiğini” de vurguladı.
Savcı, tüm bu mal varlığını, Reza Zarrab’ın kefaletle salıverilmesi halinde kolayca ABD’den ayrılmasını sağlayabileceğini, bu durumda da tekrar yakalanıp yargılanmasının mümkün olamayacağına kanıt olarak mahkemeye sundu.
Savcı Bharara’nın “Zarrab kefaletle salıverilmesin” talebini içeren dilekçesinde, Zarrab’ın Türkiye ve İran vatandaşlığının yanısıra, Makedonya vatandaşlığına da sahip olduğu bilgisi yer aldı.
Ne İran’ın, ne de Makedonya’nın ABD ile “suçluların iadesi anlaşması” bulunmadığına dikkat çeken Savcı Bharara, Türkiye’nin ise “kendi vatandaşlarını iade etmediğine” vurgu yaptı. Ayrıca Zarrab’ın “Erdoğan dahil, üst düzey Türk yetkililerle iyi ilişkiler içinde olduğunu” da belirten Bharara, bu durumun Türkiye’ye gitmesi halinde, Zarrab’ın geri gönderilmeyeceğine kanıt olarak ifade etti.
Savcı’nın, Zarrab’ın kefaletle serbest kalmaması için hazırladığı dosyada, Zarrab’ın savcılık makamına verdiği ilk ifadelere ilişkin ipuçları da yer aldı.
Bharara’nın dosyasında, Zarrab’ın ilk ifadelerinde bazı konularda “gerçekleri olduğu gibi söylemediği”, bazı ülkelere yaptığı yolculukları sakladığı, hatta mal varlığı konusunda da sakladığı unsurlar olduğu yer aldı.
“Zarrab, ABD yargısıyla işbirliği içinde gitti” söylentilerine karşılık, Savcı Bharara’nın dosyasında, ilk ifadelerinde Zarrab’ın hem mal varlığı, hem de yaptığı uluslararası yolculuklar konusunda “yalan beyanda bulunduğu” ifade edildi.
Dosyada, Zarrab’ın 19 Mart’ta gözaltına alındıktan sonra “ilk ifadesinin” alındığı belirtilerek, aynen şöyle denildi;
“Zarrab, ilk ifadelerinde hem mali durumu, hem de uluslararası yolculukları konusunda yanlış bilgi verdi, hem yolculuklarının tümünü anlatmadı, hem de mal varlığını daha az göstermeye çalıştı.”
Dosyada, Zarrab’ın ilk ifadesinde son 10 yıl içinde Londra, Avrupa, Çin, Singapur ve Tayland’a tatil için ziyaretlerde bulunduğunu anlattığı, ancak aynı dönemde Rusya’ya 2007 ve 2010 yılında, Azerbaycan’a 2009’da, Suudi Arabistan’a 2013 ve 2015 yıllarında, Mısır’a 2014’te ve Lübnan’a 2015’te yaptığı yolculuklardan hiç bahsetmediği ifade edildi. Zarrab’ın bu yolculukları, Makedonya ve İran pasaportları ile yapmış olduğunun belirlendiği de vurgulandı.
Dosyada, Zarrab’ın büyük mal varlığını ortaya koymak isteyen Savcı Bharara, kendisi ve ailesinin 19 Mart’ta Türkiye’den ABD’ye gelirken, beraberlerinde 103 bin Dolar nakit parayla yolculuk ettiklerine de vurgu yaptı. Sadece Zarrab’ın üzerinden çıkan bu nakitin bile, kendisinin mal varlığı hakkında bir fikir verebileceği dosyada ifade edildi.
Savcı Bharara dosyasında, Zarrab’ın ilk ifadelerinde altın ticareti, mobilya işi ve Türkiye’deki bir mağaza aracılığıyla, yıllık gelirini yaklaşık olarak 720 bin dolar olarak beyan ettiğini vurguladı.
Ancak davanın açılması için yapılan soruşturmada, FBI’ın da katkılarıyla bulunan Reza’nın yıllık gelirine ilişkin rakamın, kendi beyanının “çok üzerinde” olduğu vurgulandı. Savcı, Zarrab’ın yıllık gelirinin 11 milyar doların üzerinde olduğuna dosyada yer verdi. Dosyada Zarrab’ın mal varlığına ilişkin bölümde şu ifadeler yer aldı;
“Davalı ilk ifadesinde altın ticareti, mobilya işi ve Türkiye’deki bir mağaza aracılığıyla yıllık gelirinin yaklaşık 720 bin dolar olduğunu beyan etmiştir.
Ancak bu beyanlar yanlıştır ve davalının gelirini ve üzerindeki malların değerini dramatik şekilde düşürmeye yöneliktir.
Belki de davalının mal varlığına ilişkin en iyi kanıt, bizzat kendisinin kamuoyu önünde yaptığı açıklamalar olabilir.
Örneğin, 19 Nisan 2014’Te Zarrab bir televizyona verdiği bir röportajda, mal varlığının burada beyan ettiği 720 bin doların çok üzerinde olduğunu ortaya koymuştur. Zarrab bu röportajın bir bölümünde, ABD ambargosu koyulmadan önce günde bir ton altın ihraç ettiğini söylemektedir.
Altının bir onsunun değerini 300 dolar olarak alırsak, ki bu son 15 yılın en düşük rakamıdır, Zarrab’ın günlük ihracatının bedeli 9 milyon 600 bin dolara gelir.
Bu da yılda 3.5 bilyon dolarlık altın ihracatı anlamındadır. Üstelik Zarrab’ın altın ihracatı işi de yaptığı tüm ihracatların yüzde 40’ından azına tekabül etmektedir. Yine aynı röportajda Zarrab, 25 milyar TL’lik (11 milyar dolar) ihracat yapmakta olduğunu söylemektedir.”
Dosyada, Zarrab’ın aile şirketi olan Royal Holdings aracılığıyla döviz alım-satımı işinde de yer aldığına dikkat çekilen dosyada, “davalı ayrıca mobilya işi, gemicilik ve inşaat işleri de yapmaktadır” denildi.
Dosyada, Zarrab’ın diğer işlerinde 2011 yılına ait rakamlara yer verildi. Buna göre;
* Al Nafees bürosu araclığıyla 2011’de 3 milyar 452 milyon 919 bin 870 Dolar döviz sattığı ve 3 milyar 452 milyon 928 bin 229 dolarlık döviz alınmış.
* Al Nafees ayrıca Mellat Exchange’ın da aralarında olduğu kurumlar için mali alışverişlere girmiş
* Atlantis Capital Trading Ltd yaklaşık 1 milyar 2 milyon 900 bin dolar ve 412 milyon Euroluk para transferine aracılık etmiş.
* Zarrab, Royal Shipping şirketi aracılığıyla yaptığı gemicilik işlerini ise, ilk ifadelerinde hiç beyan etmemiş.
Zarrab’ın büyük malvarlığını, yaşamakta olduğu lüks hayat tarzının da ortaya koyduğunun vurgulandığı Savcı Bharara’nın dosyasında, “Zarrab ilk ifadesinde 8 milyon dolara aldığı bir evi olduğunu, bir ofis ve Türkiye’de bir mağaza sahibi olduğunu söyledi.
Tüm bu ifadeler yalan” denildi. Buna gerekçe olarak da Zarrab’ın 2014 Mayıs ayında mal varlığına ilişkin gönderdiği bir e-posta kanıt olarak ortaya konuldu. Bu e-postaya göre, Zarrab’ın Savcı Bharara’nın dosyasına giren mal varlığı şöyle;
* Zarrab’ın en kendi adına en azından 20 gayrımenkul, sahip olduğu şirketler, kızı ve eşi adına da en az üç gayrımenkul.
* Toplam değerleri 40 bin Euro’yu aşan çok sayıda silah
* Zarrab, eşi ve Royal grubu tarafından sahip olunan toplam değeri 100 bin Euroya varan 6 adet at
* Yaklaşık 7 deniz gemisi (Rza Yatçılık ve Royal Turk LLC adına kayıtlı)
* TC-RZA adına kayıtlı bir özel jet
* Zarram ya da Royal şirketi adına kayıtlı 17 lüks otomobil
* Toplam değerleri 10 milyon dolardan fazla sanat eserleri.