Usta gazeteci Hasan Cemal bu günkü yazısında Erdoğan’ın ve Akp’lilerin Atatürk’e sahip çıkma açıklamalarını değerlendirdi.Hasan Cemal,Nadir Nadi’nin Ben Atatürkçü Değilim isimli kitabına da atıfta bulunarak şu tespitlerde bulundu;
Erdoğan’ın Atatürkçü hâlleri…
Atatürkçü nutukları…
Saray tetikçilerinin şu günlerde döktürdükleri Atatürkçü yazılar…
AKP alemindeki Atatürkçü gösteriler…
Geçen gün bir sofrada bunları konuşup eğleniyorduk.
Kimi, gülüp geçelim diyordu.
Kimine göre, bukalemun gibi renkten renge giren Erdoğan’ın inandırıcılığı söz konusu olamazdı.
Kimi, seçim araştırmalarında AKP oylarının eridiğini gören Erdoğan’ın can havliyle Atatürkçülük gömleğini sırtına geçirme çabalarıyla dalgasını geçiyordu.
Ama bir dostum taşı gediğine tek sözcükle koydu:
– YEMEZLER!
Cuk oturmuştu.
Evet, yemezler!
Erdoğan’ın Atatürkçülüğünü bu saatten sonra yiyen çıkmaz.
Nadir Nadi hayatta olsa yine “Ben Atatürkçü değilim” derdi.
BEN ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM!
Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesindeki başyazarım -ve patronum- bu başlığı taşıyan başyazısını ilk kez 1965 yılında yazmış, 1980’lerin 12 Eylül darbe döneminde yinelemiş, sonra da bu adı taşıyan bir kitap yazmıştı.
Ben Atatürkçü değilim yazısından bazı bölümleri köşeme alıyorum.
Atatürkçülüğe açıkça karşı çıkmayan,
karşı çıkmadığı için de Atatürkçülük
maskesi altında sinsi sinsi
Atatürkçülüğü soysuzlaştırmaya
çaba gösteren günümüz yobazlarına
ne dersiniz?
Ölümünden kısa bir süre sonra
büyük Türk’ün adını yıpratmak uğruna
göze aldıkları deneme ilkin onları
ürküttü. Karşılarında dimdik
Atatürk gençliğini bulmuşlardı.
Atanın ölüsünü de yenemeyeceklerini
anladılar, ödleri koptu, sus pus oldular.
Ama çok partili hayata geçildikten
sonra bunların yeni bir taktiğe başvurduklarını görmekte gecikmedik.
Atatürk’ün adına karşı halkın,
hem adına, hem eserine karşı da zinde kuvvetlerin beslediği bağlılık duygusunu kıramıyorlar ya,
o hâlde Atanın adını sihirli bir kalkan gibi ellerine alacaklar ve bu kalkanın ardına sığınarak
adım-adım hedeflerine doğru yürüyecekler.
Bu hedef, Türkiye’nin yönünü tersine çevirmekti.
Ne demekmiş çağdaş uygarlık?
Ne demekmiş fikir özgürlüğü ?
Biz tarihine, geleneklerine bağlı,
yüzde 99 Müslüman bir millet değil mi idik?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılacağı
23 Nisan 1920 günü Hacıbayram’da dua eden Atatürk değil mi idi?
Türk gençlerine damarlarındaki asil kana güvenmesini Atatürk hatırlatmamış mıydı?
Böylece büyük kahramanın ömrü boyunca nefret ettiği ve bütün gücü ile bizi kurtarmaya çalıştığı dogmacılığı şimdi gericiler
O’nun adına sığınarak yeniden tam anlamı ile hortlattılar.
Gericiler bu yolda o kadar ileri gittiler ki bugün Ayasofya’nın camiye çevrilmesini isterken bile gözlerimizin içine baka baka “Atatürk sağ olsa O da böyle düşünürdü!” demekte hiçbir sakınca görmüyorlar.
Atatürk’ün yüce adını maskara olmaktan
kurtarmak için bari biz bu adamlara karşı durmasını bilelim ve göğsümüzü gere gere onlara seslenelim:
Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek Atatürkçülükse, biz Atatürkçü değiliz.
Hayatta en hakiki mürşit ilim değilse biz Atatürkçü değiliz.
Vicdan ve fikir özgürlüğü doğruyu aramak, doğruya inanmak, inandığımızı savunmak hakkını bize vermiyorsa biz Atatürkçü değiliz.
Onlara bunu söyleyelim.
Bıkmadan usanmadan her gün söyleyelim.
Atatürk’le de Atatürkçülükle de hiçbir ilişkileri olmadığını ispat edene dek söyleyelim.
“Erdoğan Atatürkçü ise ben Atatürkçü değilim” diyen Nadir Bey’in çığlığı uzaklardan kulağıma çalınıyor.