‘Atilla’ya karşı ABD davası’nda savunma makamı, bugün dördüncü kez hakim karşısına çıkan tanık Rıza Sarraf’ın hapisteyken yaptığı bazı görüşmelerin kayıtlarını ortaya sürdü.
4 Ekim 2016 bir görüşmede Ankara’da ‘Sarraf seferberliği’gözleniyor. Görüşmeye göre Sarraf’ın avukatı Şeyda Yıldırım, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan (‘Beyefendi’) adalet bakanı Bekir Bozdağ (‘Bekir’) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu (‘Mevlüt’) olduğu sanılan üst düzey yetkililerle temas halinde. Amaç, Sarraf’ı kurtarmak.
Kaydın İngilizce’sinin motomot çevirisi şöyle:
“Sarraf ile erkek şahıs konuşuyor.
Erkek şahıs, Sarraf’a toplantının iyi geçtiğini ve bugüne kadar yaptıkları en ciddi iş olduğunu aktarıyor.
Erkek şahıs Şeyda hanımla, bir avukat, konuşmuş, İbrahim’e de dinletmiş konuşmayı.
Sarraf işe yarayıp yaramadığını soruyor, erkek şahsa araması gereken kişiyi arayıp aramadığını soruyor.
Erkek şahıs haberdar edildiğini söylüyor.
Erkek şahıs Mevlüt ve Bekir’le konuşacaklarını, Şeyda’nın onlarla zaten konuştuğunu ve söylemeleri söylenen şeyleri söyleyeceklerini ve (Şeyda’nın) Beyefendi’yle konuşacağını ve gerekiyorsa Obama’yı aramasını önereceğini söylüyor. (Şeyda) cumhurbaşkanı danışmanı yardımcıyla temasta.
Danışman demiş ki bu sadece Sarraf meselesi değil, aynı zamanda milli bir mesele. Yarın hem Bekir’le konuşacak ve aynı zamanda Beyefendi’yi bilgilendirecek.
Erkek şahıs Sarraf’a temin ediyor ki İbrahim de ilgilenecek ve Mevlüt, Bekir ve Beyefendi, başkanı arayacak.”
Yine avukatların kaydını ortaya sürdüğü 15 Eylül 2016 tarihli bir görüşmede, Sarraf, dört duvar arasında sıkışıp kaldığından, 10 ile 20 yıllık hapis cezalarından bahsettikten sonra, ABD’de hapisten çıkmak ya da hapis cezasını indirtebilmek için işlemediğin suçları itiraf etmek gerektiğini üst üste dile getiriyordu.
Avukatların sunduğu 21-22 Ekim 2016 tarihli görüşmelerin kaydından da Türkiye’nin ABD büyükelçisinin Sarraf’ın salıverilmesi için devreye sokulduğu, bir takas pazarlığına umut bağlandığı anlaşılıyordu.
Savunma makamı, bu belgelerin savcılıkça geç verilmesinin, müvekkillerinin savunma hakkını çiğnediğini öne sürdü. Dahası, 15 Eylül 2016 tarihli görüşmedeki ifadelerinin, Sarraf’ın yalan söylemeye hazır olduğunu ortaya koyduğunu, dolayısıyla tanık olarak güvenilirliğini ortadan kaldırdığını savunuyorlar.