CHP Halkla İlişkiler birimi, “AKP, 15 Temmuz’dan sonra da FETÖ’den kopamadı” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda üniversitelere atanan rektörlerden, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik iddialara kadar birçok detay var. Fotoğraflarla süslenen 44 sayfalık raporda çarpıcı iddialar yer alıyor
AKP’nin FETÖ ile mücadelesinin ağır bir dille eleştirildiği rapor “15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden AKP hükümeti, diğer taraftan geçmişten beri adı FETÖ’yle anılan bir çok ismi önemli görevlerde tutmaya devam ediyor. Sadece bununla da kalınmıyor, yapılan atamalarda yine adları bir dönem FETÖ ile anılan kimi isimlerin oldukça kritik görevlere getirildiği de görülüyor. Buna karşın hayatları FETÖ ile mücadeleyle geçmiş kimi insanlar ise sırf muhalif kişiliklerinden dolayı FETÖ’cü yaftası vurularak gözaltına alınıyor hatta tutuklanıyorlar.” ifadesiyle başlıyor.
FETÖCÜ GAZETECİLER TANIK FETÖYLE MÜCADELE EDENLER SANIK!
Sözcü’den Deniz Ayas’ın haberine göre, “15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından FETÖ ile yürütülen mücadelede AKP’nin ikircilikli politikalarından kaynaklı olarak akıl almaz tutarsızlıklar ve adaletsizlikler yaşanıyor.” iddiasının vurgulandığı raporda eski FETÖ’cü kalemlerin günümüzde el üstünde tutulduğu, yine eskiden FETÖ’yü eleştiren gazetecilerin ise ‘FETÖ’cülükle’ suçlandığı tespiti yapılıyor.
SÖZCÜ OPERASYONUNDA İSYAN ETTİREN DETAYLARA VURGU
Fethullah Gülen’in sağkolu Hüseyin Gülerce’nin hükümete yakın Star gazetesinde köşe yazarı, Fehmi Koru’nun ise FETÖ ile Ankara arasında bir dönem arabulucu olarak görevlendirildiğinin hatırlatıldığı raporda Sözcü’ye yönelik algı operasyonuna ilişkin şu tespitlerde bulunuluyor; “Hüseyin Gülerce, yıllardır FETÖ tehlikesine dikkat çeken muhalif Sözcü Gazetesi’ne yönelik, FETÖ bağlantılı olduğu iddiasıyla açılan davada tanıklık yaptı. Böyle bir tutarsızlık darbe dönemlerinde dahi görülmedi. Gülerce hakkında bir dönem FETÖ’nün beyin takımında yer aldığı halde sırf pişmanlığını beyan etti diye bugüne kadar hiçbir işlem yapılmadı. Murat Aksoy, Şahin Alpay gibi gazeteciler sırf cemaate bağlı gazetelerde yazdıkları gerekçesiyle tutuklanırken, yine cemaat gazetelerinde yazı yazan Erhan Afyoncu, Mazhar Bağlı gibi isimler de Erdoğan’ın emriyle rektör olarak atandı.,,”
FETO’NUN ONUR KONUĞU, BURAK AKBAY’IN İFTİRACISI…
“15 Temmuz ‘dan sonra bile ne iktidar ne de yargı Fehmi Koru’nun FETÖ ilişkilerini sorgulamadı. Üstüne Fehmi Koru’nun muhalif Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay’a yönelik, hiçbir maddi delile dayanmayan “FETÖ’cü olabilir” suçlaması ciddiye alınarak, Koru’nun beyanı Akbay’a açılan soruşturmaya gerekçe yapıldı. Gülen’in yemek masasının onur konuklarından Fehmi Koru’nun anılan ilişkileri sorgulanmaksızın, keyfi gayet yerinde olarak yazılarını sürdürüyor. AKP de sonra kalkıp FETÖ ile mücadele ettiğini iddia ediyor.”
İŞTE RAPORDA GEÇEN BÖLÜMLER
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öner Cankurtaran tarafından hazırlatılan raporda; gazetecisinden, belediye başkanına, bürokratından yüksek yargı mensubuna kadar birçok isim alıyor. İşte, köşe yazısı kıvamında hazırlanan rapordan bazı bölümler, ‘rapordaki ifadelerle’ o isimler ve haklarındaki iddialar…
NAGEHAN ALÇI, RASİM OZAN KÜTAHYALI, ERKAN TAN, MAHMUT ÖVÜR…
Yine cemaate ait bankaya para yatırdığı için tutuklanan insanların yanında FETÖ’ye ait olan Bank Asya’dan düşük faizle kredi alarak kendilerine Boğaz’da yalı alan Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı çifti 15 Temmuz’dan sonra da ekranlar da konuşmaya devam edebildi. Ya da “Sayın Fethullah Gülen siz olmadan burada eğlenemiyoruz, coşamıyoruz, kalbimiz buruk. Dönün artık. Özledik” diye övgüler dizen A Haber Sunucusu Erkan Tan ve Gülen’i ABD ‘de ziyaret eden Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür’ün de aralar ında olduğu bir çok yandaş gazeteci, bugün rahatlıkla muhalif insanlara yönelik FETÖ ‘cülük suçlamasında bulunabiliyorlar. Onların ifadesine dahi başvurulmaz iken FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemde FETÖ tehlikesine dikkat çeken “İmam’ın Ordusu” kitabının yazarı Gazeteci Ahmet Şık, AKP güdümündeki yargı tarafından FETÖ ‘cülükle suçlanabildi. Benzer örnekleri artırabiliriz. Bütün bunlardan dolayı AKP hükümeti, FETÖ ile gerçekten mücadele etmemektedir. AKP hükümeti, sözde mücadele adı altında adamına göre davranmakta, FETÖ suçlamasını muhaliflerine karşı kullanmaktadır. AKP’nin canını sıkan kişilere FETÖ yaftası yapıştırılırken, geçmişte adları FETÖ ile anılmış, FETÖ’ye övgüler dizmiş kimi isimler görmezden gelinmektedir. Hatta bunlardan bazıları 15 Temmuz’dan sonra önemli görevlere de atanmışlardır.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
‘Süleyman Soylu, yakın tarihimizin en ilginç siyasetçilerinden biri. Demokrat Parti Genel Başkanı olduğu günlerde Erdoğan’ı ve AKP’yi “Paçalarından yolsuzluk akıyor”, “Başbakan rantın babasını getirdi”, “Kendini padişah olarak görüyor” gibi açıklamalarla sert bir şekilde eleştiriyordu. Sonra bu sözlerini unutarak AKP’ye geçti. Ancak Soylu’nun asla toz kondurmadığı bir yer vardı. O da FETÖ! Hayli sivri dilli olan Soylu, sıra FETÖ’ye gelince öve öve bitiremiyordu. Sadece bununla da kalmıyor, FETÖ’nün avukatıymış gibi FETÖ’yü eleştiren çevrelere karşı aslan kesiliyor, onları amansızca suçluyordu! Örneğin 2011 yılında Gülen Cemaati’nin faaliyetlerini askıya almasını söyleyen MHP Lideri Devlet Bahçeli ve CHP’li İsa Gök’ü FETÖ’nün yayın organı Samanyolu TV’ye bağlanarak eleştirmişti. ‘(Soylu’nun o dönemki Fethullah Gülen yanlısı sözlerine yer veriliyor) İçişleri Bakanı için ayrıca şu ifadeler yer alıyor; “Geçmişindeki onca FETÖ övgüsüne karşın Süleyman Soylu, 15 Temmuz’un ardından Efkan Ala’nın yerine İçişleri Bakanı yapıldı. Ancak geçmişinde Ala’ya göre çok daha fazla FETÖ övgüsü olan Soylu’nun hangi akıl ve mantık ile FETÖ ile mücadelenin başına getirildiğini anlayan çıkmadı.”
ENERJİ BAKANI BERAT ALBAYRAK
Berat Albayrak, mütevazi şartlarda yaşayan Gazeteci Sadık Albayrak’ın oğluydu. Babası Erdoğan ile geçmişten tanışıyordu. Bu tanışıklığın da etkisi ile Berat Albayrak, Erdoğan’ın kızı Esra Erdoğan ile evlendikten sonra gerek kendisi gerekse kardeşi Serhat Albayrak füze hızıyla yükselişe geçtiler. Bu yükseliş Berat Albayrak’ı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na kadar oturttu. Kimi iddialara göre Erdoğan, Berat Albayrak’ı veliaht olarak görüyor hatta Binali Yıldırım’ın yerine düşünüyor. Bunun olup olmayacağını zaman gösterecek. Damat Albayrak da FETÖ’nün okullarında yetişenlerden biri. Kendisi de bunu reddetmiyor. Bununla ilgili sorulan bir soruyu TBMM’de kürsüden” Evet, cemaatin okulunda. Ama burslu okumadım. 35 sene içerisinde cemaatin yüzlerce okulunda okuyan yüz binlerce, milyonlarca gencin bir tanesiyim. Ama öyle bir anne baba yetiştirdi ki beni, hiçbir zaman ama hiçbir zaman aklımı bir beşere kiraya vermedim. Elhamdülillah, öyle vermedim ki, beni o dediğiniz güruh iyi bilir kimin oğlu olduğumu, nasıl bir hayat yaşadığımı. Bu ülkede o okullarda okumuş FETÖ’cü olmayan yüz binlerce gencimiz var, aklını kiraya vermemiş insanlarımız var” diye cevaplamıştı. Berat Albayrak haklı! FETÖ okullarında okuyan herkes FETÖ’cü olacak diye bir şart yok. Ancak FETÖ okullarında okuyan Berat Albayrak’a, kayınbabası Erdoğan tek laf etmezken ve Albayrak bakanlık koltuğunu korurken, Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay kesinlikle yalanladığı halde uzun yıllar FETÖ’nün içinde kalan Fehmi Koru’nun “Işık evlerinde kaldı ” şeklindeki hiçbir somut delile dayanmayan iddiasından yola çıkılarak FETÖ’cü olmakla suçlandı. Hakkında açılan soruşturmaya bu temelsiz suçlama dayanak gösterildi. Hangi vicdan sahibi insan bu kadar haksızlığı kabul edebilir.
AKP’Lİ ŞABAN DİŞLİ
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin en önemli isimlerinden biri de Tümgeneral Mehmet Dişli’ydi. Darbenin komuta heyeti olan “Yurtta Sulh Konseyi”nin üyesi olduğu iddia edilen ve hala tutuklu yargılanan Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli, Erdoğan tarafından ekonomiden sorumlu başdanışmanlığına getirilmişti. Dişli, daha sonra bu görevinden istifa etse de 15 Temmuz’dan sonra yapılan bu atama kamuoyunda tepki çekmişti. Çünkü darbe gecesi ağabeyiyle dört kere telefonda görüştüğü iddia edilen Şaban Dişli’nin yolu geçmişte de FETÖ’yle kesişmişti. FETÖ’nün emniyet imamı Kozanlı Ömer’in kayınbiraderi olan Bolu eski Valisi İbrahim Özçimen de savcılık sorgusunda “Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’ye vali olmak istediğimi ilettim. O da daha sonra bana adımın verildiğini söyledi” iddiasında bulunmuştu. Kanunlar önünde suç şahsidir. Bundan dolayı tabii ki Şaban Dişli, ağabeyinin işlediği suçtan sorumlu tutulamaz. Ancak bu kural Erdoğan tarafından Dişli için işletilirken, binlerce tutuklu yakını için işletilmiyor. Mağdurlar devlet kapısında kendilerinin bizzat işlemediği bir suçtan dolayı iş bulamıyor ya da var olan işlerinden ediliyor.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ALİ ERBAŞ
Bütçeden en büyük payı alan kamu kurumlarının başında gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’na yeni atanan Prof. Dr. Ali Erbaş, göreve geldiği ilk andan itibaren tartışmalara neden oldu. Erbaş’ın geçmişinde FETÖ’yle yolunun pek çok kereler kesiştiği hatta FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu üyesi olduğu ortaya çıktı. FETÖ’nün Abant Toplantıları’nın da müdavimleri arasında yer alan Erbaş, FETÖ’nün yardım kuruluşu Kimse Yok mu Derneği’nin etkinliklerinde de görülüyordu. Ancak Erbaş’la ilgili bilgiler bunlardan ibaret değil. Erbaş’ın ayrıca 15 Temmuz’un kilit ismi firari Adil Öksüz’ün doktora tezinde de imzasının bulunduğu da anlaşıldı. Erbaş ile birlikte Öksüz’ün heyetinde yer alan isimlerden biri de o dönem Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Suat Yıldırım’dı. Fethullah Gülen sonrası cemaatin başına geçebilecek isimler arasında gösterilen Suat Yıldırım bugün firarda. Jürideki diğer bir isim Prof. Dr. Davut Aydüz ise darbeden sonra tutuklandı. Şimdi cevabı merak edilen soru ise geçmişte böyle bir heyetin içinde yer alan ve pek çok FETÖ etkinliğine katılan Erbaş’ın nasıl ve hangi kriterler dikkate alınarak Diyanet İşleri Başkanı olarak seçildiğidir.
ERDOĞAN’IN BAŞDANIŞMANI YAVUZ ATAR
Hâlâ YÖK üyesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olan Prof. Yavuz Atar’ın da FETÖ’cü olduğu iddiası ortaya atılmış, bu medyada yer almıştı. Üstelik bu iddia bir dönem Gülen’in en yakınındaki isimlerden biri olan ancak yıllar önce örgütten ayrılarak önemli itir aflarda bulunan Nurettin Veren tarafından iktidar yandaşı TGRT’de ortaya atıldı. Atar’ın FETÖ’cü olduğunu iddia eden Nurettin Veren, Atar’ın 15 Temmuz’dan sonra da FETÖ’nün kontrolünde olduğunu iddia ettiği Kırgızistan’daki Manas Üniversitesi’ne gittiğini öne sürdü. Veren’in bu iddialarını avukatı aracılığıyla cevaplandıran Atar, FETÖ’yle ilgisi olmadığını, Manas Üniversitesi’ne FETÖ aracılığı ile değil Türkiye ile Kırgizistan arasındaki ikili anlaşmalarla gittiğini öne sürdü. Atar haklı da olabilir! Ancak haklarında FETÖ’cü olduklarına dair hiçbir delil olmayan insanlar yargılanırken, söz konusu Erdoğan’a yakın bir isim olunca iddialar incelenmeye bile değer görülmedi.
TRT ESKİ GENEL MÜDÜRÜ İBRAHİM ŞAHİN
Hâlâ merkez valisi olarak görev yapan İbrahim Şahin, 2007 ve 2014 yılları arasında TRT Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde kurumu FETÖ’cülerle doldurmakla suçlanıyor. Döneminde FETÖ’nün medya organı Samanyolu TV’den çok sayıda kişi TRT’ye transfer edilerek önemli görevlere getirilmiş, yine adları FETÖ’yle özdeşleşmiş olan Ekrem Dumanlı, Hakan Şükür gibi isimler yüksek ücretlere TRT’de yorumcu yapılmıştı. Şahin tarafından geniş yetkilerle Genel Müdür Yardımcılığı’na getirilen Ahmet Koyuncu’nun FETÖ üyeliğinden 8 yıl 1 ay hapis cezası almasına karşın ve yine FETÖ’den ihraç edilen Eski TRT Haber Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu’nun “TRT’de her şey genel müdürün emri ile olur. O emreder biz yaparız. Kendi başına inisiyatif yoktur” diyerek Şahin’i işaret etmesine karşın Şahin hakkında yeni soruşturma açılmaması soru işaretlerine neden oluyor.
REKTÖR MAZHAR BAĞLI
Geçtiğimiz Mart ayında Erdoğan tarafından atanan altı rektörden biri de Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilen Prof. Dr. Mazhar Bağlı oldu. 25. Dönem AKP Şanlıurfa Milletvekili ve 2009 ile 2015 yılları arasında AKP MKYK üyesi de olan Bağlı da bir dönem FETÖ ile arası gayet iyi isimlerden biriydi. FETÖ’nün yayın organı Zaman Gazetesi’nde yazılar yazan Bağlı, bu yazılarında FETÖ’nün organize ettiği Ergenekon soruşturmalarına destek çıkıyordu. 2013 yılında attığı bir tweette kızını FETÖ okullarında okutmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiriyordu. Geçmişteki ilişkilerine karşı Bağlı da Erdoğan tarafından ödüllendirilen isimler arasında yerini aldı.
REKTÖR ERHAN AFYONCU
Erhan Afyoncu’yu kamuoyu televizyon programlarından tanıdı. Askeri bir geçmişi olmadığı halde 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından kapatılan Harp Akademileri’nin yerine kurulan Milli Savunma Üniversitesi’nin başına getirildi. Afyoncu, cemaate yakınlığıyla bilinen Bugün Gazetesi’nde 2008 ve 2014 yılları arasında tam altı yıl boyunca tarih yazıları yazmıştı. Afyoncu geçmişte de bir dönem Zaman Gazetesi’nde yazılar yazmıştı. Ancak bu Erdoğan tarafından rektörlüğe atanarak ödüllendirilmesine engel olmadı.
YSK BAŞKANI SADİ GÜVEN
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan referandumundan sonra kanunda açıkça belirtilmesine karşın mühürsüz oyları geçersiz saymayarak büyük bir şaibeye neden olmuştu. YSK Başkanı Sadi Güven, o günlerde bu şaibeli kararı açıklamakta hayli zorlandı. Sadi Güven’in adı FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan Adıyaman eski Cumhuriyet Başsavcısı Faruk Büyükkaramuklu’nun 16.11.2016 tarihinde mahkemede verdiği ifadesinde şöyle geçmişti: “2011 yaz kararnamesi ile Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandım. Hala YSK Başkanı olan Sadi Güven, Fethiye’de stajdan tanıdığım birisiydi. Kendisine Başsavcılık yapmak istediğimi söyledim. O da beni seven bir kişiydi o vesile ile Adıyaman Başsavcılığına atandım.” Bu ifade tek başına Güven’in FETÖ bağlantılı olduğu sonucunu çıkarmaz. Ancak Cumhuriyet Davası’nda yargılanan Güray Öz’e hakkında FETÖ soruşturması olan pideciyi niye aradığını soran yargının bu kadar kritik konumda olan birine de FETÖ’den yargılanan bir kişiye geçmişte neden referans olduğunu sorması gerekmez miydi? FETÖ’cü pideciyi aramak araştırma konusu olurken, FETÖ’cü birini başsavcı olarak atamak neden araştırma konusu olmadı? Referandumdan sonra bazı medya organlarında çıkan Güven ve kimi YSK üyelerinin iktidar tarafından FETÖ’cülükle suçlanma korkusuyla mühürsüz oyları iptal ettirmedikleri iddiaları düşünüldüğünde bu soru da her zaman akılları kurcalayacaktır.
AKP’Lİ VEKİLLERİN PENSİLVANYA ZİYARETİ
Fethullah Gülen’i 2012’de ABD’nin Pensilvanya şehrindeki çiftliğinde ziyaret eden AKP heyetinde yer alan 12 milletvekilinden biri olan 23 ve 24. Dönem AK Parti Adana Milletvekili Av. Fatoş Gürkan, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ ile mücadele çerçevesinde el konulan 54 şirkete kayyum olarak atandı. AKP milletvekilleri bu ziyarette Gülen’e saygılarını sunmuşlar, belki elini öpmüşler sonra da hatıra fotoğrafı çektirmişlerdi. Gülen’in ayağına kadar giden heyette yer alan Gürkan’ın el konulan FETÖ şirketlerine kayyum olarak atanması AKP’nin FETÖ’yle olan mücadeledeki samimiyetsizliğinin örneklerinden sadece biridir.
ENGİN NOYAN
FETÖ bağlantılı kanallara çıkmak bir çok davada sanıkların karşısına suç unsuru olarak konulurken bu kural herkes için aynı işlemedi. Engin Noyan, FETÖ’nün kapatılan kanalı Samanyolu TV’de yıllarca program yaptı, bu kanalda ünlendi. O günlerde,“Fethullah Hoca’yla gönül bağınız var mı?” sorularına “Hocaefendi’yi çok severim ve önemserim” diyordu. Bu ilişkilerine karşın Noyan, 15 Temmuz’dan aylar sonra devletin kanalı TRT Avaz’da program yapmaya başladı.
15 TEMMUZ ŞEHİTLER ANITI’NIN MERMERLERİ FETÖ’CÜ ŞİRKETTEN ALINDI!
Erdoğan’ın talimatıyla yapımına başlanan 15 Temmuz Şehitler Anıtı’nın mermerinin FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan itirafçı olan Sami Çoban’ın şirketinden alındığı ortaya çıkmıştı. Sami Çoban’ın şirketlerine devletin, darbe girişimi öncesi 33.5 milyon TL teşvik verdiği de anlaşılmıştı. Çoban, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) 1 Mart 2014 tarihinde düzenlediği genel kurul toplantısında Erdoğan’ın “tehdit edildiği” konuşmayı ayakta alkışlayan işadamları arasında yer alıyordu.
RAPORUN SONUÇ BÖLÜMÜNDEN ÇARPICI SORULAR
44 sayfalık rapor, “AKP-FETÖ işbirliği şekil değiştirerek sürüyor mu?” başlıklı bol sorulu şu bölüm ile sona eriyor; adını andığımız ve geçmişteki FETÖ bağlantılarını veya övgülerini hatırlatacağımız isimler mutlaka suçludur demiyoruz. Bu yargının işidir. Bizi AKP’den ayıran hukukun üstünlüğüne ve suçu kanıtlanana kadar her insanın suçsuz olduğuna olan inancımızdır. Ancak kamuoyu vicdanı yaralıdır ve şu soruların cevabının peşindedir.
-Ahmet Şık, Kadri Gürsel, diğer Cumhuriyet Yazarları ve 2011 yılında yargıdaki FETÖ’cü örgütlenmeye tepki göstererek Yargıtay’daki görevinden istifa eden Celal Çelik gibi insanlar FETÖ’cülükle suçlanırken, geçmişte FETÖ bağlantıları net olan bazı insanlar neden korunup kollanmakta ve üstüne ödüllendirilmektedir?
– Yoksa AKP – FETÖ işbirliği şekil değiştirerek sürmekte midir?
-AKP, kurumsal olarak bugün FETÖ’ye karşı görünse de adı hâlâ FETÖ ile anılan isimlerden faydalanmaya devam ederek ileride şartların değişmesi halinde FETÖ ile yeniden işbirliği için kapıyı aralık mı bırakmaktadı.
-İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerde AKP’nin ve Erdoğan’ın yaptığı U dönüşlerini düşündüğümüzde Erdoğan, FETÖ konusunda ileride U dönüşü yapabilir mi?
– FETÖ ile mücadelede kriterler nedir? “Kandırıldım, bilmiyordum” demek yeterli midir?
– Bank Asya’ya para yatırmak ya da Zaman Gazetesi abonesi olmak kimi insanların KHK ile ihraç edilmesine hatta tutuklanmasına gerekçe olurken, yıllarca FETÖ ile ilişkide olan bazı insanlar için neden bu kriterler işletilmiyor?
– Korunup kollanan insanları diğerlerinden farklı kılan ne?
– Bir şekilde Erdoğan’a ulaşıp onu ikna etmeyi başaran ya da kendisinden fayda sağlanabileceği düşünülen FETÖ’cüler yargıdan ve yargılanmaktan muaf mı tutulmaktadır?
Bunlar gibi daha bir çok soru cevap beklemektedir. 15 Temmuz Darbe Girişimi kadar 15 Temmuz sonrası süreçte de aydınlatılmayı bekleyen karanlık noktalar vardır. CHP, adaletin herkes için eşit uygulanması için bu karanlık noktaları da aydınlatmanın peşindedir.