Cumhuriyet gazetesi yazarı Enver Aysever, son dönemde özellikle AKP’li yazarlar tarafından gündeme getirilen “yeni darbe hazırlığı” iddiasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Aysever yazısında AKP’lilerin darbe çığırtkanlığının anlamına ilişkin değerlendirmeler yaparken, bir NATO ordusu olarak TSK’nın kurumsal gericiliğine dönük önemli hatırlatmalarda bulundu.
Aysever’in yazısı şöyle:
Yeniden darbe sözleri…
Bir yerden düğmeye basılmış gibi, tüm yandaşlar yine “darbe” çığırtkanlığına başladı. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde “darbe” riski her zaman vardır. Bu ayrı, ancak bu kuru kalabalığın ülkede AKP’ye yönelik darbe olacağı savıyla nasıl kumpaslar kurguladıklarını biliyoruz. Sonuçta ne oldu? İki İslamcı yapıdan biri diğerine darbe planladı, başarısızlıkla sonuçlandı. Hâlâ gizemli birçok yönü bulunan 15 Temmuz’un kimler arasındaki hesaplaşmadan kaynaklı olduğunu biliyoruz. Bugün yine “darbe” söylemi piyasaya sürüldü. Kim kimle ne türden hesaplaşma içinde anlayacağız. Bizim açımızdan temel soruysa şudur: Farklı dönemlerde olan darbelerle ülke nereden nereye geldi?
Gerici ordu
Geçen gün bir ileti aldım, emekli bir general diyor ki: “Evren’in gerici ordusu diyorsun. Bu ve benzeri söylemler ‘yetmez ama evetçiler’ ile aynıdır. TSK düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyorsun.” Doğrusu güldüm. Öte taraftan, bir de içinde bulunduğumuz tablonun ne denli hazin olduğunu yeniden görerek, üzüldüm. Keşke TSK sadece Evren döneminde gerici olsaydı. NATO generalleri eliyle gericilik bataklığına saplanan milli ordudan en son hangi dönem için söz edilebilir? Türkiye’nin acılı darbeler tarihine keşke baksa emekli general. İçindeki cemaat yapılanmasını fark edemeyen bir ordudan söz ediyoruz. Dahası ülkenin tüm ilerici kadrolarına karşı zalim olan bir ordudan…
Geçen gün Hilmi Özkök açıklamalarda bulundu. Kabaca diyor ki: “Askeri mevzuat hakkında bilgisi olmayan isimler, bizi haksız yere suçluyor.” Doğrusu o günleri iyi anımsayanlardanım. Gazeteci sıfatımla ekranda kimlerle, nasıl, ne pahasına mücadele ettiğimiz aklımda çok net. Ülke bir felakete gidiyordu. Cumhuriyet, “Tehlikenin farkında mısınız” diye sordu. Bu mücadeleyi veren, elinde kaleminden başka hiçbir gücü olmayan kimseleri bilgisizlikle suçlamak ayıptır. Dileğim Ahmet Yavuz gibi bedel ödeyen askerlerin aydınlatıcı yazılar yazmasıdır. Hadi biz susalım da, onlar sorsun Özkök başta olmak üzere tüm Genelkurmay başkanlarına.
Silah arkadaşlığı
Darbeler her zaman sosyalistleri vurdu. Hep söyledim NATO, TÜSİAD kol kola TSK eliyle gerici bir toplum yarattılar. “Antiemperyalist” nasıl olunur? Bol milliyetçi sos, inanç tacirliğiyle memleket nereye gider? Bu soruları sormak lazım… Militarizme karşı biri olsam da orduların ne anlama geldiğini biliyorum. Topluma tepeden bakarak, çeşitli imtiyazlarla hakikatten kopuk yaşam süren üst düzey NATO askerlerinin süreçte hiç mi payı yok? Hakkını savunmak ile darbe yapmak farklı şeylerdir. Özkök Bey acaba arkadaşları mahpushanede çürürken üzerine düşeni yaptı mı?
Neden yine?
Türkiye zorlu coğrafyanın, onca eksiğine karşın, laik Cumhuriyet olmayı başarmış devletiydi. Artık başka bir süreçteyiz. Yeni bir sistem var, buradan nasıl çıkılır göreceğiz. Meclis’i saf dışı edilmiş, parti devletinin tamamen toplumu ele geçirdiği bu yapıda hâlâ eski verilerle düşünmek, konuşmak, tutum almak yanlıştır. Özellikle hukuk tartışmalarını hayretle izliyorum. Hukukun evrensel ölçülerle işlediğini düşünen kimse kaldı mı? Cumhurbaşkanı “talimat verdim” diyor örneğin. Kime? Bağımsız mahkemelere.
Anlaşılan o ki sürekli güç kaybeden AKP, tabanı bir araya getirmek, tutabilmek için eski yola yöneldi. Koro halinde “darbe” diye bağırmaları bundan. Bugünlere gelmemize neden olanların, sürekli bahane üretmeleri can sıkıcı! İşin acısı büyük kalabalıklar ne tek soru soruyor, ne de yuvarlandığımız yeri fark ediyor!