İçişleri Bakanlığı’nın CHP’li belediyelerin başlattığı yardım kampanyasını ‘devlet içinde devlet görüntüsü olur’ diye durdurmasına tepki gösteren Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, belediyelerin Hükümet’ten önce tedbir aldığını hatırlattı.
Hükümetin yıllarca tarikat ve cemaatlerin bağış toplamasını ‘bağış gönüllü olur’ diye savunduğunu hatırlatan Zeyrek, Erdoğan’ın başlattığı kampanyaya yapılan bağışların büyük kısmının ihalelerinden milyarlar götüren şirketlerin biraz korkuyla, biraz işlerin devam etmesi kaygısıyla, biraz da vergiden düşme avantajıyla ya da kamu çalışanlarından zorla alınan yardımlar olduğunu belirterek bir de çağrıda bulundu.
Zeyrek’in “Siyasetin en kirlisi!” başlıklı yazısı şöyle:
Yazıya kitabın ortasından bir cümle ile başlamak istiyorum.
Memlekette tarikatların, cemaatlerin, kamu kuruluşları dışında kaynağı olmayan “özel” (başka bir tabirle “yandaş”) vakıfların denetimsiz para toplama faaliyetlerine seyirci kalan devletin, belediyelerin korona mağdurlarına yardım için başlattığı kampanyaları adeta “zor kullanarak”durdurması siyasetin en kirli halidir.
Neymiş efendim?
Mükerrer bağış kampanyaları iyi değilmiş. Elazığ depreminde bağışlar konusunda herkes ayrı telden çalarken bu gerekçe niye kimsenin aklına gelmedi?
Neymiş efendim, belediyelerin yardım toplaması “devlet içinde devlet” görüntüsü oluşturuyormuş!
İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirlerde belediyeler iktidar partisindeyken “devlet içinde devlet” olmuyordu da muhalefete geçince mi sorun oldu?
Siz değil miydiniz “Bağış özgür irade ile yapılır. Bırakın isteyen istediği yere bağışını yapsın” diyerek tarikatların, cemaatlerin, yandaş vakıfların hesapsız kitapsız, denetimsiz bağış kampanyalarını alkışlayan?
Siz değil miydiniz daha dün vergi kaçırmak için Kızılay’ın da alet edildiği bağışları savunmak için ter döken?
Siz değil miydiniz son seçimlere kadar “Belediyeleri CHP’liler alırsa sosyal yardımları kesecek” diye propaganda yapan? Şimdi CHP’li belediyeler sosyal yardım yapmasın diye sergilenen bu azim ne?
★★★
Tablo ortada: Daha siz koronanın ekonomik yansımalarıyla mücadelede “ev almak için kredi çekildiğinde gerekli peşinatı yüzde 20’den yüzde 10’a düşürdük, havayolu şirketi için vergiyi indirdik” aşamasındayken, yani işsiz kalanları değil müteahhitleri, şirketleri, patronları kurtarmaya çalışırken, Ankara’da Mansur Yavaş, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ihtiyaç sahiplerine nakit desteği verebilmek için gerekli süreci başlatmıştı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 6 Nisan’da 40 bin aileye 400’er TL dağıtacaklarını duyurmuştu.
Sadece CHP’liler değil, AK Partili Konya ve Nevşehir belediyeleri de aynı amaçla harekete geçmişti.
Yerel yönetimlerin seferberliği sadece nakit desteğiyle de sınırlı değildi.
CHP’li Muratpaşa (Antalya) Belediye Başkanı Ümit Uysal, belediyenin atölyelerinde maske üretilmesi, eldiven ve temizlik malzemeleriyle birlikte bütün ilçeye dağıtılması talimatını vermişti.
Aynı şekilde AK Partili Gaziantep Belediyesi de sanayi bölgesindeki tekstil fabrikasında maske üretmeye başlamıştı. Gaziantep’in başarılı belediye başkanı Fatma Şahin, (daha Ankara’da hükümet şehirler arasındaki geçişleri kısıtlamadan) Gaziantep’in giriş çıkışlarını denetim altına almış, yüzbinlerce insanı ateşini ölçerek şehre almış ya da sağlık kuruluşuna yönlendirmişti.
Kimse kusura bakmasın; on binlerce Suriyeli göçmenin yaşadığı Gaziantep’te vaka sayısının Türkiye ortalamasının altında olması, Ankara’nın değil yerel yöneticilerin (Belediye Başkanı’nın ve başkanla uyumlu çalışan Valinin) başarısıdır.
Başka bir başarılı kadın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, boş oturmadı “olur da Aydın’da hastane sıkıntısı yaşanırsa” diye Zincirlihan Oteli ile iki spor salonunun altyapısını her an hastane olarak kullanılabilecek şekilde düzenledi.
Bir örnek daha: Bodrum’da memleketlerine dönmek isteyen binlerce inşaat işçisi, 500-600 TL’ye çıkan otobüs biletlerini karşılayamayınca kimin kapısını çaldı?
Ankara’nın değil Bodrum Belediyesi’nin. İlçedeki binlerce yevmiyeli çalışanın yevmiyesiz kaldığı günlerde, günlük yiyecekleri nereden geldi?
Ankara’dan değil Bodrum Belediyesi’nden!
★★★
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son söyleşilerinde dikkatimi çekti.
Arkasında hep Türk Bayrağı, yakasında bayraklı rozet. Altı ok dururken neden bunu yapıyor Kılıçdaroğlu?
Büyük ihtimalle “Mesele CHP değil, mesele Türkiye” mesajı veriyor. Aynı çaba İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi’nde de gözleniyor.
Şimdi hükümet için de siyaset yapmanın, güç göstermenin değil “mesele AK Parti değil, mesele Türkiye’dir” demenin vaktidir.
Bakmayın siz devlet ihalelerinden milyarlar götüren şirketlerin biraz korkuyla, biraz işlerin devam etmesi kaygısıyla, biraz da vergiden düşme avantajıyla yaptığı bağışlara…
Kamu çalışanlarından zorla alınan yardımlara da aldanmayın.
Asıl, vatandaşın gönlünden kopup gelen “gönüllü” desteğe odaklanın!
Bırakın isteyen sizin kampanyanıza, isteyen belediyelerin kampanyasına yardım yapsın. Hem sizin topladığınız bağış, belediyelerin topladığı bağışı ezip geçerse daha iyi olmaz mı?
Yoksa bu konuda kuşkularınız mı var?