Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Menzil tarikatının AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’na özel ilgi gösterdiğini yazdı.
“Menzil’ci diye bilinen Recep Akdağ, 2002-2013 yılları arasında kesintisiz bu koltukta oturdu” diyen Saymaz, “Akdağ, öyle inanmış bir müritti ki… Ankara’da 2008 yılında devlet hastanesinde üç günde 27, bir ayda 49 bebeğin ölümünü yorumlaması için şeyhinden istihareye yatmasını istedi. Bakanlık bürokrasisi Menzil’cilerle dolduruldu. İhaleler Menzil’ci şirketlere verildi” ifadelerini kullandı.
Saymaz yazısında, “Hak-Yol’cular Adalet Bakanlığı’na, İsmailağa’cılar Diyanet’e, Erenköy’cüler ticarete, Süleymancılar Kuran kursları ve öğrenci yurtlarına, Işık’çılar medyaya hükmediyor” dedi.
İsmail Saymaz’ın Sözcü’de yayımlanan “Gavs’ın kölesinden devletin efendisine” başlıklı yazısı şöyle:
“Menzil’in Buhara Kolu’nun şeyhi olan Fevzeddin Erol, önünde halka halka toplanmış müritlerine ağlamaklı bir tonla sesleniyor:
“Biz insan olmuşsak gavs’ın sayesindedir. Canımızda ruh olduğu müddetçe o aileye köle olacağız. Biz başımızı yere koyacağız, bütün gavs hazretlerinin çocukları başımıza basıp geçecekler. Ömrümüz boyunca gavs’ın evlatlarına kölelik yapacağız.”
İslam Ansiklopedisi’ne göre gavs, “dünyanın manevi yöneticisi olduğuna inanılan en büyük veli” anlamına geliyor.
Şeyh Feyzeddin’in “gavs” diye andığı kişi, babası Muhammed Raşit Erol…
Aslen Siirtli olan Erol, 1970 yılında Adıyaman’ın Kahta ilçesinin Menzil köyünü parayla satın aldı. O günden beri tarikatın merkezi olan bu köy, Nakşibendiliğin en kitlesel kolunun adına dönüştü artık.
Erol, 12 Eylül’den sonra üç yıl Gökçeada’da ikamete mecbur edildi. Ancak 1986’da Menzil’e dönebildi. Yedi yıl sonra ölünce iktidar kavgası çıktı.
Kardeşi Abdulbaki şeyhlik postuna geçerken; oğlu Feyzeddin ise Eskişehir Sivrihisar’da kendi Menzilini kurdu.
Kahta’ya “Semerkand” ve Sivrihisar’a “Buhara” deniliyor.
MÜRİT BAKAN
Menzil, AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’na özel ilgi gösterdi. Menzil’ci diye bilinen Recep Akdağ, 2002-2013 yılları arasında kesintisiz bu koltukta oturdu. Akdağ, öyle inanmış bir müritti ki…
Ankara’da 2008 yılında devlet hastanesinde üç günde 27, bir ayda 49 bebeğin ölümünü yorumlaması için şeyhinden istihareye yatmasını istedi.
Bakanlık bürokrasisi Menzil’cilerle dolduruldu.
İhaleler Menzil’ci şirketlere verildi.
Bu bir iddia olmaktan çıktı, itirafa dönüştü.
Şeyh Abdulbaki Erol’un oğlu ve halifesi Saki, bakanlıktaki örgütlenmeyi kabul ederek “Recep Akdağ’ı tanıyorum. Buraya gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı, Menzil’e bağlı diye liyakatsiz bir insanı almışsa vallaha o doğru değildir” diyor.
Bu hal AK Parti’yi de rahatsız ettiği için 2013’te Akdağ’ın yerine Mehmet Müezzinoğlu getirildi.
İddia o ki Müezzinoğlu, Menzil’ciler tarafından çalıştırılmadı.
Akdağ, 2016’da üçüncü kez Sağlık Bakanlığı’na atandı.
Bir yıl sonra yerini Fahrettin Koca’ya bıraktı.
Nakşibendiliğin İskenderpaşa Kolu’na, Hak-Yol’culara mensubiyeti bilinen Koca’nın Menzil’cileri kızağa çektiği iddia edilse de Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Ali Edizer, tarikatın halen etkin olduğunu gösteriyor.
Peki, bütün güçleri yalnızca bu kadar mı?
FETÖ’DEN METÖ’YE
Fetullahçıların 17-25 Aralık 2013’te AK Parti iktidarına savaş açmasından sonra tüm tarikat ve tarikatlar yol ayrımına geldi. Nurcu Yeni Asya Grubu’nu ve Süleymancıları saymazsak, dini gruplar AK Parti’ye biatını ilan etti.
Biat edene kamusal alanda yer açıldı.
Fetullahçı örgütlenme modelini diğerleri de benimsedi.
Örneğin, Fetullahçıların TUSKON adlı bir işadamı örgütü vardı.
Bu dernek “Kayırma Ekonomisi” kapsamında verilen kamu ihaleleri ile semirtilmişti.
Resmi verilere göre 2005-2010 yılları arasındaki kamu ihalelerinin yüzde 13’ünü MÜSİAD, ASKON ve TUSKON üyeleri alıyordu.
Aslan payı ise TUSKON’a aitti.
Bugün ise Menzil’in TÜMSİAD’ı var.
Fetullahçıların Kimse Yok Mu Derneği’nin yerini bugün Menzil’in Beşir Derneği aldı. Beşir’i Erenköy’cülerin Aziz Mahmut Hüdai Vakfı, İsmailağa’nın İDDEF’i ve İskenderpaşa’nın Hak-Yol dernekleri izliyor.
Kamu yararına dernek statüsü verilen bu kuruluşlar kurban, zekat ve fitre gerekçesiyle topladıkları serveti, tebliğ çalışması adı altında Afrika’dan Uzak Asya’ya kadar dolaştırıyor. Bu coğrafyalarda ne tür ilişkilere girdikleri, bir muamma…
Son olarak, Fetullahçıların STV’si tarihe karışırken, kumandadaki yerine Menzil’in Semerkand TV’si oturdu.
Menzil’in varlığı, yalnız Sağlık Bakanlığı’nda değil, İçişleri Bakanlığı’nda da kendini hissettiyor. İddiaya göre Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nda örgütleniyorlar.
Hak-Yol’cular Adalet Bakanlığı’na, İsmailağa’cılar Diyanet’e, Erenköy’cüler ticarete, Süleymancılar Kuran kursları ve öğrenci yurtlarına, Işık’çılar medyaya hükmediyor.
Tarikatların birer holdinge, şeyhlerin CEO’ya, müritlerin müşteriye evrildiği istismar çarkı daha çok dünyalık ve makam edinmek için “Hu” çeke çeke dönüyor.
Gavs’ın köleleri devletin yeni efendileridir artık.”