TÜRK-İŞ BÖLGE VE İL TEMSİLCİLERİ yaptıkları basın açıklamasıyla ülkenin gerçeklerine ve halkın,emekçilerin zor durumuna dikkat çekti.
Değerli basın mensupları,
Değerli Arkadaşlar
Hayat pahalılığı,
Yüksek enflasyon,
İşsizlik,
Güvencesiz çalıştırma ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar, başta işçiler
olmak üzere,
Toplumun büyük bölümünün yaşam şartlarını ağırlaştırmaktadır.
Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele
etmektedir.
Bugün burada, yaşanan sorunlara dikkati çekmek ve bir an önce harekete
geçirilmesi için, uyarıda bulunmak için toplandık.
Değerli Arkadaşlar,
İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı.
Büyükşehirler de ev kiraları ortalama 15 bin liranın üstüne çıktı.
İnsanlar, yüksek kiralar sebebiyle, sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda
kalıyor.
Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her
gün zam gelmeye Devam ediyor.
Geçen ay elektrik fiyatına, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi.
Önümüzdeki ayda okullar açılacak.
Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hal aldı.
Analar, babalar ‘’çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz’’ diyor.
İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor.
Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına
çıkarken, işçinin emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı.
Değerli Arkadaşlar,
Açıklanan enflasyon oranlarının kabul edilir bir yanı yoktur.
Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır.
İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da
yoksul hale getirmektedir.
İşçinin alım gücü hızla düşmektedir.
İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen
gün artmaktadır.
Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır.
Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da birinci, dünyada 28.
sıradadır.
Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır.
Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin
enflasyonu düşürmek için de fedakarlık etmesi beklenmemelidir.
Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesiyle çalışanın servis ve diğer
haklarının kaldırılması kabul edilemez.
Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır.
Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa’nın ilgili hükümleri
olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil
kamuda ki israfın engellemesi ile sağlanmalıdır.
İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur.
Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli
adımlar atılmalıdır.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergi sistemindeki adaletin
sağlanması gerekmektedir.
Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler, topluma
karşı sorumluluklarını yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi
ödemelidir.
Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmalıdır.
Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir.
Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için
110 bin TL olarak belirlenmiştir.
Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen
birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir.
Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir.
Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari
ücretin 12 katından az olmamalıdır.
İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır.
İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla
dolaylı vergi ödemektedir.
İşçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır.
Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15’de sabitlenmelidir.
İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir.
Değerli Arkadaşlar,
2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü
kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin birçoğunun yürürlük
başlangıç tarihleri farklıdır.
Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, sözleşme başlangıç tarihleri
arasındaki bir aylık zaman farkı dahi ücret zammı açısından sorun
olmaktadır.
Enflasyon hareketlerinin çok fazla olduğu bu ekonomik ortamda, çerçeve
protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan denge bozulmaktadır.
Çerçeve protokol kapsamındaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun
işyerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır.
Bu sorun, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek
niteliğe dönüşmektedir.
Acilen ek çerçeve anlaşma protokolü yapılmalıdır.
Söz konusu protokolde, yürürlük başlangıç süresi 1 Şubat ve ilerleyen
aylarda olan toplu iş sözleşmelerinde ki ücret zammı oranının, yürürlük
başlangıç süresi Ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan yüzde
24,73 zam oranından düşük olmayacak şekilde düzenleme yapılması
gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun çözüm beklemektedir.
Geçmiş yıllarda reform adı altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden
çıkılmaz hale getirmiştir.
Bu reformlar yapılırken ‘’kara delik’’ olarak ifade edilen sosyal güvenlik
sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir.
Söz konusu açıkları kapatmak için Sosyal Güvenlik Kurumunun
giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir.
Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi
değiştirilmiştir.
Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır.
Maalesef günümüzde emekli aylığı ile geçinmek imkansız hale gelmiştir.
Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun açıkları kapanmamış daha da
artmıştır. Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama
kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin yüzde 30’u
eklenmektedir.
Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı
çok önemli hale gelmektedir.
Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle,
Aynı işyerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru
tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir.
Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı
içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025
yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır.
Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep
olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı
tercih etmektedir.
Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli adımlar bir an önce
atılmalıdır.
Değerli Arkadaşlar;
Geçimini emeğiyle sağlayan işçilerin emeklilik zamanında güvencesi
kıdem tazminatıdır.
İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte
hatta çocuklarını evlendirmekteydi.
Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda
kızımın çeyiz oğlumun düğün parasına dokundurtmayız dedik.
TÜRK-İŞ olarak bugüne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık.
Ancak işçiler bugün kıdem tazminatı ile ev almak bir yana borçlarını
ödeyemez hale geldi.
Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün
arttırdı.
Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan
miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlar;
TÜRK –İŞ olarak işçinin, emeklinin insana yakışır koşullarda bir hayatı
olsun diye mücadele ediyoruz.
Çalışanın emeklinin hakkını arıyoruz.
Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz.
Üyelerimiz başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini dile
getiriyoruz.
Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin, enflasyon verilerine kurban
edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz.
Bir kez daha belirtiyoruz!
Hayat pahalılığı,
Yüksek enflasyon,
Adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıt dışı istihdam,
Güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz,
Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz,
696 Sayılı KHK ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını
aramaya devam edeceğiz.
KİT’lerde ve Kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi
sürdüreceğiz,
Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız,
Yaşasın TÜRK-İŞ, yaşasın emek, barış, özgürlük mücadelemiz!