Türkiye’de en zengin kesimin geliri en yoksul kesimin gelirinin 7,7 katı büyüklüğe ulaşarak tarihi zirve yaptı. Yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip nüfus toplam gelirden yüzde 46,6 pay alırken, en yoksul kesimin aldığı pay ise sadece yüzde 6,1’de kaldı. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı ise yüzde 49,7 olarak gerçekleşti.
Bağımsız Büro Sen’in Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”ndan derlediği bilgilere göre, zengin ile fakir arasındaki fark son dönemlerin en yüksek düzeylerinde. Araştırmaya göre, yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,6 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 6,1 oldu. Buna göre, son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre 7,7 kat olarak gerçekleşti. Bu rakam kentsel yerlerde 7,2 kırsal yerlerde ise 6,5 olarak hesaplandı.
‘NÜFUSUN YARISI MADDİ YOKSUNLUK YAŞIYOR’
“Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı” olarak tanımlanan ve TÜİK’in araştırma kapsamında belirlediği beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, ödeme zorluğu, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek, evin ısınma ihtiyacı, çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon, otomobil gibi 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı ise yüzde 49,7 olurken, nüfusun yarısının ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olduğu hesaplandı.
‘MİLYONLARCA İNSAN YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA’
Bağımsız Büro-Sen Genel Başkanı Remzi Kızılkaya, yaptığı açıklamada, Türkiye’deki ücret ve gelir dağılımı adaletsizliğine dikkat çekerek, “Maalesef Türkiye’de yaklaşık 5 milyon insan 949 TL olan asgari ücret ile ev geçindirmeye çalışıyor. Yine milyonlarca memur ortalama 2 bin 200 TL’lik maaşları ile ay sonunu getirmeye çalışıyor. Araştırmadan da görüleceği üzere, en yoksul ile en zengin arasındaki makas giderek açılmaktadır. Gelir dağılımındaki bu adaletsizlik sosyal devlet anlayışı ve eşit vatandaş olma ilkesine de aykırıdır” dedi.
Kızılkaya, bu yıl memurlar için toplu sözleşme yılı olduğunu ve 2016-2017 yıllarını kapsayacak mali ve özlük haklarının belirleneceğini ifade ederek, yapılacak zamların araştırmada açıkça görülen adaletsizliği giderecek oranlarda yapılması gerektiğini kaydetti.
Bu yıl bir önceki toplu sözleşmenin yarattığı mağduriyetin giderilmesi çağrısında bulunan Kızılkaya, ilk yıl seyyanen, ikinci yıl da yüzdelik zam oranı şeklinde anlaşılması halinde, ilk yıl için her bir memur maaşına 500 lira, ikinci yıl ise yüzde 10+10+enflasyon zammında anlaşılmasının memurların hak ettikleri maaşa biraz daha yaklaşması anlamına geleceğini belirtti. Kızılkaya, aynı şekilde asgari ücretle geçinmek zorunda kalan milyonlarca ailenin de maaşlarının hakkaniyetli şekilde düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.