Çocuklarını çalışarak büyüten anneler bunun yaşamlarındaki en zor şey olduğunu söylerler. Çalışan annelerin bir bölümü ekonomik yetersizlikler nedeniyle çalışmak zorunda oldukları, diğer bir bölümü ise ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmemek veya mesleklerinden uzak kalmamak için çalışır. Her iki koşulda da çalışan annelerin en önemli sorunları çocuklarını emanet edebilecekleri iyi bir çocuk bakıcısı veya iyi bir eğitim kurumu arayışıdır. Öncelikle anne babalar çocuklarına kimin bakacağının kararını doğumdan önce mutlaka birlikte karar vermelidirler. Çalışan Annelerimiz – çalışmak zorundayım (çocuğum için para kazanmam gerekiyor) veya — çalışmayı seviyorum (çocuğum mutlu bir anneyi hak ediyor) diye düşünebilirler. Çalışan annelerin çoğu (ekonomik zorunluluklar nedeniyle doğumdan sonra işe başlayanlar dışında) çocuk sahibi olmadan önce de, çalışan kadınlardır. Önceden çalışma hayatı olan, üretken bir kadının uzun süre evde oturması, mesleki kaygılar, sosyal ve duygusal tatminsizlikler doğurur. Oysa her çocuk mutlu, üretken, kendisiyle barışık bir anneyi, kendisi için işini terk etmiş, saçını süpürge etmiş bir anneye tercih eder. Unutmayın ki çocuğunuz sizin aynanızdır; siz mutluysanız o da mutlu olur, siz kaygılıysanız o da kaygılıdır, siz hayatla hep kavga ederseniz o da kavga eder. Suçluluk duygusu hemen hemen her çalışan annenin yaşadığı bir duygudur. Acaba çalışırken çocuğumu, evimi, eşimi ihmal mi ediyorum. Bu duyguyu hafifletmek için şöyle düşünebilirsiniz. İşlerinizi planlı yaparak, hiçbir şey için çocuğunuza ayırdığınız zamandan çalmayarak ve bu zamanı en verimli şekilde değerlendirerek suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışın. Hafta sonu onunla baş başa yapacağınız bir doğa gezisi, haftanın 5 günü sabahtan akşama kadar onunla birlikte olup hiçbir şey paylaşmamaktan çok daha iyidir. Çocuğunuzla birlikte olduğunuz süre değil, bu süreyi nasıl değerlendirdiğiniz önemlidir. Bu sürenin azlığına ya da çokluğuna değil, çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin kalitesine ve bunu geliştirmeye odaklanmaya çalışın.
‘MUTLAKA ÇOCUKLARINIZLA KALİTELİ ZAMANLAR GEÇİRİN’
Suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışırken pratikte sizi zorlayan durumlarla karşılaşırsınız, bunların üzerinde çok fazla durmamaya gayret edin. Örneğin; çocuğunuzu anaokuluna veya bakıcı annesine bırakıp işe giderken ilk zamanlar arkanızdan bir süre ağlayacaktır, bu çok doğaldır. Çocuğunuz bazen size bir yabancı gibi davranacaktır, babaannesine veya anneannesine daha düşkün olacaktır veya bakıcı annesine “anne” diyecektir. Bunlar kuşkusuz her anneyi üzer ve suçluluk duygusunu artırır. Çocuğunuz kendisine bakan kişiyi bu kadar sevdiği için sevinin. Bu durumları çocuğunuzun size verdiği bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz; onunla daha çok birlikte olun ve oynayın. Ebeveynlerin her zaman mükemmel olamadıkları ve en iyisini yapamadıkları zamanlarda vardır. Fakat en önemlisi, bir çocuğun sevgiyi düzenli aralıklarla çevresinden özellikle anne ve babasından alması olduğu hep düşünülmelidir.
Unutmayın. Ülkemizin geleceği çalışkan ve eğitimli bireylerle şekillenecektir. Çalışan bir annenin çocuğu olmak hayatta insana kaybettirdiklerinden çok daha fazla şey kazandırır.
ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE SAĞLIKLI, MUTLU, HUZURLU EN ÖNEMLİSİ BARIŞ VE SEVGİ DOLU, BAŞARILI GÜNLER GEÇİRMEMİZ DİLEĞİMLE HOŞÇAKALINIZ.