ABD’de George Bush döneminde Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nde görev alan Norman Bailey ve Avrupa’da öngörüleriyle büyük saygınlığı olan “Küresel Avrupa Beklentiler Bülteni” GEAP, 1 Kasım seçimlerinden sonra koalisyon olmaması durumunda ordunun Türkiye’de yönetime el koyacağını belirtti.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu, bugünkü köşesinde Türkiye’deki seçimler ile ilgili Avrupa ve Amerika’da konuşulan olası senaryoları aktardı.
Yıldızoğlu, ABD ve Avrupa’da, 1 Kasım seçimleri sonrası koalisyon olmaması durumunda, Türkiye’de ordunun yönetime el koymasının beklendiğini aktardı.
“Atlantik’in iki yakasından iki örnek vereceğim” diyen Yıldızoğlu şunları yazdı:
“Birincisi: Pentagon planlama bölümünden yetişmiş, Reagan döneminde Ulusal GüvenlikKonseyi’nde bulunmuş, G. W. Bush döneminde Ulusal İstihbarat Direktörlüğü ofisinde üst düzeyde görev almış, Ulusal Güvenlik Ekonomisi alanının kurucusu sayılan Norman Bailey’in, Ankara patlamasından sonra, 13 Ekim’de World Tribune’de yayımlanan yazısının başlığı: “Türkiye çökmüş devlet olur mu? Ordu izin vermez. Bu da o kadar kötü olmaz.”
İkincisi: Avrupa’da öngörüleriyle büyük saygınlığı olan GEAP’ın (Küresel Avrupa Beklentiler Bülteni) 16 Ekim sayısındaki Türkiye bölümü: “Dört yıldır Erdoğan’ınpolitikaları, anlaşılamaz hale geldi, tutarsızlaştı. Türkiye kendini ekonomik, sosyal, siyasi jeopolitik bir uçurumun kenarında buldu… Her an çökebilir… Kimse Türkiye’nin, Libya’nın ya da Irak’ı yolundan gitmesini istemediğine göre, kasım seçimleri ülkenin yolunu bulmasına olanak verecek bir kaolisyonu yine üretemezse, ordu ülkeye düzen getirmekte tereddüt etmeyecektir”. “Yeni Türkiye”, “360 derece”, sil baştan mı olacak?”
İşte Ergin Yıldızoğlu’nun bugünkü yazısının tamamı:
“Yeni Türkiye”, “İslam dünyasında demokratik bir istisna” derken ortaya çok ilginç bir durum çıktı. “Yeni”leşme o kadar ileri gitti ki, eskisi geride kalmakla kalmadı, bir ülke olarak Türkiye geride kalmak üzere…
360 DERECE FİLAN…
Ankara katliamından sonra yabancı basını izleyenler bu kanının hızla yayılmakta olduğunu göreceklerdir. Geçen haftanın son üç günü içinde gördüğüm bazı başlıkları aktarmak istiyorum.
“Suriye iç savaşı Türkiye’ye geliyor” (Foreign Policy); “Avrupa’nın hasta adamı Batı’ya mikrop bulaştırabilir” (The Times); “Mezhep savaşında Türkiye Suriye’nin peşindengidiyor”(Financial Times); “Türkiye’nin kendisiyle 10 cepheli savaşı” (The Atlantic);“Türkiye uçurumun kenarından geri dönebilecek mi” (Reuters); “Türkiye’de iç savaş olasılığı ne kadar?” (Open Democracy); “Türkiye etnik-mezhep çatışmalarında Suriye’nin yolundan gidiyor” (The Guardian); “Kutuplaşmanın hain sonucu” (Washington Post);“Tarihinin en kötü şiddet saldırısı: Geliyorum diyen bir felaketti” (Business Insider);“Türkiye bir Abise doğru gidiyor” (Huffington Post), “Suriye Savaşı Türkiye’ye geldi” (The Daily Telegraph); “Ortadoğu’nun gelecek çökmüş devleti Türkiye” (The Asia Times).
Bizim algımız yabancıların dışardan bakarken edindiklerine tam uymuyor. Belki de, adeta“yavaş yavaş ısınan suyun içindeki kurbağa gibiyiz”. Ya da “şok” içinde olduğumuzdan olaylar hızlanırken biz bir önceki anın içinde hapsolmuşuz. Eğer, “tam biz uçacaktık şimdiherkes bize düşman, onlar algı operasyonu yapıyor” filan gibi fantezilerle kendinizi aldatmak istemiyorsanız, bu algılara, “demek ki dışardan bakanlar böyle bir resim görüyor” diyerek kulaklarımızı açmamız gerekiyor.
Dışardan bakanlar yalnızca felaket senaryoları görmüyorlar. Onlar bu resmin içindeki,“DAEŞ ile aramızda 360 derece fark var”; “Suruç’un failini tutup adalete teslim ettik”, “DAEŞ ile PKK birlikte…” Adeta “Nobel’i bana vermediniz, Allah belanızı versin” demeye gelen açıklamalarla mantıkları zorlayan, insanı acı acı gülümseten, siyasetçilere bakıp ülkenin geleceğine ilişkin olarak umutsuzluğa kapılıyorlar.
BU DEVLETİ İYİ ANLAMAK GEREKİR
Türkiye dünya ekonomisinin önemli bir ticaret ve yatırım pazarı. Daha da önemlisi, ABD liderliğindeki Batı’nın kurduğu, yönettiği düzen sarsılır, yükselen güçlerce sorgulanırken Türkiye NATO üyesi, dünyanın en istikrarsız bölgesiyle Batı arasında, askeri ve siyasi açıdan gerekliliği artan bir ülke.
Batı ve NATO, yapısal, teknolojik, kültürel, finansal olarak bu ülkenin devletini oluşturan örüntünün içindedir; bu nedenle de Kees van Der Pijl’in “post colonial” devlet tanımına uyar. Bu devletlerin kendilerini bağımsız sanan hükümetleri genelde bunun fiyatını, finansal, idari, kimi zaman başka yollardan öderler. Bu yüzden Türkiye devletini yönetenlerin bazen aniden, ilk anda anlaşılamayan bir “U” dönüşü yaptıklarına da şahit oluruz.
BİR KOALİSYON ÇIKMAZSA, ORDU ÜLKEYE DÜZEN GETİRMEKTE TEREDDÜT ETMEYECEKTİR
Dışarda bu gerçeğin çok tatsız ama bir o kadar da düşündürücü yansımaları ortaya çıkmaya başladı. Atlantik’in iki yakasından iki örnek vereceğim.
Birincisi: Pentagon planlama bölümünden yetişmiş, Reagan döneminde Ulusal GüvenlikKonseyi’nde bulunmuş, G. W. Bush döneminde Ulusal İstihbarat Direktörlüğü ofisinde üst düzeyde görev almış, Ulusal Güvenlik Ekonomisi alanının kurucusu sayılan Norman Bailey’in, Ankara patlamasından sonra, 13 Ekim’de World Tribune’de yayımlanan yazısının başlığı: “Türkiye çökmüş devlet olur mu? Ordu izin vermez. Bu da o kadar kötü olmaz.”
İkincisi: Avrupa’da öngörüleriyle büyük saygınlığı olan GEAP’ın (Küresel Avrupa Beklentiler Bülteni) 16 Ekim sayısındaki Türkiye bölümü: “Dört yıldır Erdoğan’ınpolitikaları, anlaşılamaz hale geldi, tutarsızlaştı. Türkiye kendini ekonomik, sosyal, siyasi jeopolitik bir uçurumun kenarında buldu… Her an çökebilir… Kimse Türkiye’nin, Libya’nın ya da Irak’ı yolundan gitmesini istemediğine göre, kasım seçimleri ülkenin yolunu bulmasına olanak verecek bir koalisyonu yine üretemezse, ordu ülkeye düzen getirmekte tereddüt etmeyecektir”. “Yeni Türkiye”, “360 derece”, sil baştan mı olacak?
Haber:Oda tv