Cumhuriyet’ten Ayşe Sayın’ın iddiasına göre; uzun süredir sessizliğini koruyan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, davet üzerine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde, “iplerin tamamen koptuğu” belirtiliyor. Gül’e yakın isimler, ipleri kopma noktasına getiren olaylar ve temel eleştiri konularına ilişkin şu değerlendirmeleri yapıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı döneminden bu yana Gül, özgürlükler, demokratikleşme, 17/25 aralık süreci konularında rahatsızlıklarını üstü kapalı olarak dile getirdi. Ancak her seferinde geri durdu ve genelde de susmayı tercih etti. Ancak Erdoğan’ın daveti üzerine gittiği Saray’daki görüşmede tarafların pozisyonunda hiçbir değişiklik olmadı ve hatta ipler tamamen koptu. Geçmişte Gül, bu tür görüşmelerden sonra, kimsenin haberi olmadan sessiz sedasız İstanbul’a dönerdi. Ancak Gül, çıkışta Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Arınç ile kameralara “görüntü” vererek, parti içindeki muhalif hareketle birlikte olduğu mesajı verdi.
Endişe Saray’a götürdü: Gül’ün, aşırı gösterişi, yapılan harcamalar ve AOÇ arazisi üzerine “kaçak” yapıldığı gerekçesiyle eleştirilen ve Erdoğan’ın bu eleştirileri kesmek amacıyla “külliye” diye adlandırdığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmesine dış politikadaki duyduğu derin kaygı gerekçe gösteriliyor. Gül’ün, Rusya, ABD, AB ile ilişkilerin geldiği noktayla ilgili eleştiri ve görüşlerini Erdoğan’a doğrudan iletmek için Saray’a gitmeyi göze aldığı ifade ediliyor.
Muhaliflere göre, Türkiye’nin Rus uçağının düşürülmesinin sonucunu hem hükümet hem de Cumhurbaşkanlığı düşünmeliydi. Uçak düşürüldükten sonra da kriz iyi yönetilemedi ve Rusya şimdi Suriye’de istediği gibi hareket ediyor. İş bu noktaya gelmişken artık Türkiye’nin yapacağı karşı hamle ülkeyi “savaş”a sürükleyebilir. Ayrıca ABD ile PYD yüzünden büyük gerilim yaşanıyor. Her seferinde ‘Ey ABD” diye sert çıkış yaptığı ABD ise bırakın başkan düzeyinde artık “sözcü yardımcısı” düzeyinde yanıt veriyor, Türkiye, dünya ölçeğinde ciddiyetini kaybediyor. Dış politika, içeride “hamaset” için kullanılacak bir argüman değildir, içeride hamaset için yapılan konuşmalar, ülkeyi uçuruma götürür.
Muhalif kanattan önemli bir isim, Gül-Erdoğan görüşmesinden bir sonuç çıkmasa da “Biz uyarılarımızı, eleştirilerimizi, dinlenene kadar söylemeye devam edeceğiz. Çünkü biz partiye kimileri gibi sonradan eklemlenmedik, kiracı değil, evsahibiyiz. Bizim genel başkanlık, kongrede şunu getirelim gibi hesaplarımız yok. Amacımız AKP’yi kuruluşundaki çizgisine getirmek ve hükümetin sorumluluk alanındaki konuların hükümet tarafından uygulamaya konulmasını sağlamak” görüşünü dile getiriyor. Ancak kulislerde, muhaliflerin parti içinden yeterli destek görmez veya Erdoğan ile muhalifler arasında yeniden bir “uzlaşma” sağlanmazsa, yeni parti oluşumunun da son çare olarak gündeme geleceğine dikkat çekiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dış politikadan ekonomiye, atamalardan, anayasaya kadar her konuda müdahil olmasından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da rahatsız olduğu, ancak müdahaleyi engelleyemediği belirtiliyor. Erdoğan’a karşı hükümetin “güçlü” durması gerektiğini savunan muhaliflerin Davutoğlu ile de uzlaşma arayacağı dile getiriliyor. Ancak Davutoğlu’nun parti içinde henüz istediği biçimde güçlü bir konumda olmaması nedeniyle öncelikle parti grubundaki “çekirdek kadro” ile işbirliği ve diyalog zemini aranacağı belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmede Gül’e ‘’Arınç ile konuş, ne yapmak istiyor?’’dediği ileri sürülmüş ve bu basına da yansımıştı. Böyle bir ifadenin kullanılıp kullanılmadığı net olarak teyit edilmese de, muhalifler temel rahatsızlık alanlarını, “başta Suriye olmak üzere izlenen dış politika hataları, alarm vermeye başlanan ekonomi, buzdolabındaki çözüm, bozulan toplumsal barış ve Erdoğan’ın üslup sorunları” olarak ifade ediyorlar. Bu sorun alanları düzelmedikçe, Türkiye’nin “normalleşemeyeceği”ni belirten muhalifler, Erdoğan’ın geri çekilip, inisiyatifi hükümete bırakması ve üslup olarak da daha “kucaklayıcı” bir dil kullanmasını talep ediyor.
AKP grubu içinde destek bulacaklarını hesaplayan muhalifler, “başkanlık” için anayasa değişikliğinin AKP grubundan geçmeyeceği görüşünde.