Medeni Kanun’a ve laikliğe karşı söylemleri ile siyasilere yönelik hakaretamiz sözleri sonrası Başhekim Yardımcılığı görevinden alınan Ali Edizer’le birlikte bir kez daha tartışma konusu olan cemaatlerin durumuyla ilgili gazeteci yazar Murat Yetkin de dikkat çeken bir değerlendirmede bulundu.
Kendi internet sitesinde yayınladığı “Akredite cemaatler kavgası ve dökülen kirli çamaşırlar” başlıklı yazısında, son dönemde yaşanan bazı gelişmelerin “AKP’ye akredite olan tarikat ve cemaatler dönemine mi giriyoruz?” sorusuna yol açtığını belirten Yetkin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 12 Ocak 2020’de görüştüğü Cübbeli Ahmet’in “silahlanan selefi dernekler” iddiasına dikkat çekti.
“Cübbeli bu bilgileri devlete özel kanallardan ulaştırabilecek durumdayken neden kamuoyuna ilan etti, sonra da sessizliğe büründü. Ses tellerindeki rahatsızlık nedeniyle YouTube yayınlarına da bir süre ara verdiği duyuruldu. Yoksa üstü örtülmek istenen cemaatler, tarikatlar arası bir iç savaş mı?” diye soran Yetkin, “Peki, ‘Cübbeli’ bırakalım iki bin dernek ismini, bırakalım 150 ismi, herhangi bir isim vermiş mi? Bilmiyoruz. Akredite medyaya sızdırılan haberlerde herhangi bir isim vermediği bildiriliyor. Akredite olmayan medyanın çalışma koşulları çok daha zor. İlk akla gelen bu zoraki soruşturmayla Ünlü’nün söylediklerinin üstünün örtülmeye çalışıldığı. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun mutlaka bu konuda söyleyecekleri olsa gerek” değerlendirmesinde bulundu.
Yetkin, Medeni Kanun ve laikliği hedef alan sözleriyle gündeme gelen GATA Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Ali Edizer ile ilgili ise şu bilgileri paylaştı:
“Edizer’in 2012 yılında 9 ay Akdağ’ın Özel Kalem Müdürü, daha sonra da müsteşar danışmanı olması önemli bilgi kuşkusuz. Ancak yeniden, 15 Temmuz sonrasında devlet görevine dönüp Ankara 1’inci Bölge Kamu Hastaneleri Birliği İdare Hizmetler Birliği Başkanlığına (sonra da GATA’ya) atanmadan önce çalıştığı yer de dikkat çekici. Edizer, Dr. A.Yurtaslan Onkoloji Hastanesi Başhekim Yardımcısı imiş 2012-206 arasında. Dr Abdurrahman Yurtaslan, 1977-78 Milliyetçi Cephe döneminde MHP kontenjanından Sağlık Bakanı olan (Melih Gökçek’in amcası) Cengiz Gökçek döneminde Sağlık Bakanı Müsteşarı imiş. 12 Eylül darbesi ardından MHP’den koparak BBP’yi kuran ve 2009’da şaibeli bir helikopter kazasında ölen Muhsin Yazıcıoğlu da Menzil’e yakın bilinen siyasetçilerdendi. 1978 Kahramanmaraş Katliamının 1 numaralı sanığı olarak idamla yargılanıp beraat ettirilen Ökkeş Kengerli’nin da Menzil çizgisinde bilindiğini ve soyadını değiştirip Şendiller yaptıktan sonra BBP kontenjanından ANAP İzmir milletvekili seçildiğini de hatırlatalım.
İlginç bağlantılar, değil mi? Dahası da çıkacaktır. Çünkü Cübbeli’nin attığı işaret fişeği, bazı ilişkilerin bu cemaatler arası çatışma ortamında daha da ortaya çıkacağını gösteriyor.”
Murat Yetkin, sözkonusu yapıların “AKP’ye akreditasyon” sürecinde nelerin yaşanacağını ise şu ifadelerle açıkladı:
Nasıl akredite olacaklar?
Peki, bu süreci ne zorladı?
Üç etken sayılabilir.
1- Suriye iç savaşıyla Türkiye’de yaygınlaşan El Kaide ve IŞİD gibi tekfirci terör örgüt üyelerinin kendilerini Türkiye’deki mevcut yapılarda kamufle etmeye, gizlemeye başlaması; MİT ve İçişlerinin yakından baktığını var saymamız gerekiyor,
2- Fethullahçıların devlet yapılanmasından tasfiyesiyle doğan boşluğu doldurma rekabeti. Geçenlerde çocuk tecavüzünden tutuklanan, Uşşâki Şeyhi Fatih Şağban’ın, tutuklanmasından önce izleyicilerine “sakalınızı kesin, kravat takın, devlete girin” tavsiyesi hatırlanmalı,
3- 2019 yerel seçimleriyle AK Parti’nin bu cemaatlerle özellikle maddi yardım zeminin sarsılması sonucu, bu cemaatlerde ve gruplardan bazılarının Erdoğan’a oy şantajına başlaması. Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi üzerinden yürütülen saldırı bunun örneğiydi.
Gelelim ayıklanmanın nasıl yapılacağı, akredite cemaat, tarikat ve grupların nasıl belirleneceğine.
Son sözü Erdoğan söyleyecektir. Ama hiçbir kanıtım olmadan, noktaları birleştirerek tahmin ediyorum ki iş Erdoğan’a gelene dek üç süzgeçten geçecek gibi görünüyor. Birincisi, İskenderpaşa Cemaati’dir. 1960’lardan bu yana Türkiye’de siyasi kadroların şekillenmesinde en büyük payı olan Cemaat odur. İkinci kademe Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Üçüncü ve siyasi süzgeç MHP lideri Devlet Bahçeli olacaktır.
Bu süreçte daha nice kirli çamaşırın ortaya dökülmesine hazır olalım.”