MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yüzde 10 seçim barajının Türkiye için çok ağır olduğunu söyledi. “Erken seçimden yana değiliz” diyen Bahçeli, “MHP’nin baraj sorunu yok” ifadesini kullandı.
Bahçeli dün partisinin grup toplantısının ardında TBMM’de makam odasında gazetecilerle gündeme dair sorulara yanıt verdi.
– Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıkladığı yeni TEOG sistemiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bahçeli: Bugünkü siyasi iktidarın 15 yıla yaklaşan hizmet süresinde Milli Eğitim Bakanı sayısında değişiklik çok olmuştur. Her bakanın görev süresinde de Milli Eğitim sisteminde büyük veya küçük değişikliklere gidilmiştir. Dolayısıyla bu temel eğitimden orta öğretime geçişle ilgili 4, 5 model uygulamaya geçmiştir. En sonunda TEOG uygulaması var idi, onu ortadan kaldırdılar. Şimdi Sayın Bakan’ın yapmış olduğu açıklama doğrultusunda değerlendirmede bulundurmak, konuyu tamamen şöyle bir incelemeye bağlıdır. Biz de bu sistem için arkadaşlarımızı görevlendirdik. Bugün veya yarın sistemle ilgili herhangi bir görüş ortaya koyabilecek değerlendirmeleri bize ulaştırmış olacaklardır. Şimdiki halde, tartışma çok hızlı gelişiyor. Türkiye’nin gündeminde konu. Ancak bu konuyu değerlendirirken değişik eleştirilerde haklılık payı var. İktidara karşı tavır içerisinde olanların da bu tavırları için bir fırsat kolladıkları görülüyor. Sonunda tabii aile, öğrenci, okul arasında bir paylaşımı dikkate alarak, bunun köklü çözümüne doğru gidilmeli, kalıcı bir yol bulunmalıdır. Şimdi onu bekliyoruz.
– Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? Son olarak ABD ile Türkiye arasındaki vize krizinde ABD tarafı Türkiye için “hükumetin güvence verdiğini” söylemişti…
ABD, dost ve müttefik bir ülke olarak yıllardan beri Türkiye ile ilişkilerini sürdürdüğü iddiasını taşıyor. Fakat ne dostluğa, ne müttefikliğe yakışmayan, sadece ABD çıkarları doğrultusunda hareket eden bir anlayışla, Türkiye-ABD ilişkilerini anlamaya, kavramaya veya uygulamaya çalışıyor. Bu bakımdan, benim şahsi kanaatim olarak ABD, ‘süper güç’ olma, dost ve müttefik olma niteliklerini ortadan kaldıran, ‘güvensiz’ bir ülke haline gelmiştir. Bu bakımdan, ABD’nin önce Türkiye’nin taleplerine, iyi niyetli bir yaklaşım olsa ondan sonra Türk milleti gereğini yapar, ama hala bunu yapmıyor. ABD’nin kendisini gözden geçirmesinde yarar var diye düşünüyoruz.
– Off Shore hesaplarıyla ilgili tartışmalar var. Başbakan Yıldırım’ın çocuklarının da Malta’da hesapları olduğuna yönelik haberler basına yansıdı. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bu konuda doğru bir bilgiye sahip değiliz. Kaynağına inme şansına da sahip değiliz. Basında yazılanlar üzerinde, tartışmalar da bazı şeyler söylemek mümkün olsa da, doğru olmaz kanaatindeyiz. Görelim, bakalım. Nereye kadar gidecek?
– Başbakan Yıldırım, “Hesaplar gizli değil, gerekirse inceleme yapılsın” diye bir açıklama yaptı ABD ziyaretine giderken…
– Bir şeyler söylemeleri lazım. Madem böyle bir iddia basında yer almışsa… Bu konuyla ilgili değerlendirme gerçekleştirmeli, toplumu da bu konuda doğru bilgi akışını sağlamalılar.
– Uyum yasalarıyla ilgili AKP tarafından bir çalışma başlatıldı. Siyasi Partiler Yasası’nda da bir değişiklik yapılması planlanıyor. Seçim öncesi ittifakların yolu açılacak bu değişikliğe göre. Seçim barajının da yüzde 10 olması öngörülüyor. Siz seçim ittifaklarına nasıl yaklaşırsınız?
– Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ne geçiş süreciyle birlikte yeni bir uyum sürecinin yaşanması düşünülmüştür. Bu da 16 Nisan’dan bugüne kadar 6 ay süre içinde, zannediyorum süresi doldu. Anayasadaki değişikliği öngörecek… Bugünlerde TBMM’ye, bütçe görüşmeleri bir gerekçe olarak sunulmadığı takdirde, uyum yasalarıyla ilgili hükumetin hazırlığının gelmesinde yarar var. Bu hazırlığı öncelikle AK Parti’nin yapması ve hükumetin de Genel Kurul’a sunmadan evvel, TBMM’de temsil edilen partilerin yönetimiyle bir diyalog içine girmesinde, düşüncelerini açıkça ifade eden, sağlıklı bir hazırlık yapmalarında yarar var. Şu an için bize ulaşmış için bize ulaşmış bir metin gözükmüyor. Hazırlıkları nedir, bilemiyoruz. Zannediyorum, bu konuyla ilgili geçmişten beri yapılan tartışmaların ışığında, her partinin bir birikimi var. Yani Siyasi Partiler Yasası nasıl olmalı? Milletvekilliği seçimi nasıl yapılmalı? Anayasa değişikliğine dayalı olarak geçmişte önerilen görüşler var. Bu arada da baraj meselesi gündemde. Tabii şimdi bunlar gündeme taşınıyor. İttifaklarla ilgili de çok hızlı çıkanlar oldu. İttifaka çok hevesli insanlar var. Onların o hızını bir görmek lazım. Nereye kadar gidiyor?
– Gidişat hızın biraz kesildiğini gösteriyor…
– Tartışılıyor. Dün akşam da TV’lerde tartışılıyordu. Hız kesilse de hızlı giderken sürat noktasında anlaşmazlıklar var.
‘MHP’nin baraj sorunu yok’
– Son günlerdi anketler yayınlandı. Kimisi MHP’yi baraj altı gösteriyor, kimisi ise barajda. Yeni kurulan partiyi de Meclis’te ikinci, üçüncü parti olarak gösteriyorlar. Siz bu anketlerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Yaptırdığınız anketler var mı?
– Biz eskiden beri, arkadaşlarımızla olan sohbetlerimizde, araştırma yaptırmadığımıza dair düşüncemizi paylaşmışızdır. Bunlar kamuoyu araştırmasından ziyade, kamuoyu oluşturmaya yönelik araştırmalardır. Bunları bildiğimiz için hiçbir araştırmaya güvenmiyoruz. Yine tartışmalar var ama bugüne kadar yapılmış olan araştırmalarda MHP’nin yüzde 10 barajını geçtiği veya yüzde 10 rakamına ulaştığı hemen hemen yazılıp çizilmedi. Seçim sonuçlarından sonra bazı sonuçlar elde edildi. Genellikle bizi yüzde 2 ile yüzde 8 arasında hep getirip götürdüler. Ama sonuçlar öyle olmadı. MHP, Türk siyasi hayatında baraj sorunu olmayan partilerden bir tanesidir. Ama ille bir barajın altında kalma baskısı var toplumda. Böyle olursa da iyi olur diye düşünenler var. O da sakat bir düşünce.
– AK Parti baraj konusunda yüzde 10’u savunuyor. MHP de geçmişte yüzde 10 barajını savunmuştu. Bundan sonrasında MHP’nin görüşünde bir değişiklik var mı?
– Yüzde 10 barajı Türkiye’de çok ağır bir baraj. Hemen hemen ilk, 12 Eylül’ün sonrasında, yeniden siyasi yapılanma sürecine geçildiğinde, yüzde 20, yüzde 25 arasında bir baraj, bunun üstünde de yüzde 10 gibi bir baraj olmuştu. O baraj tabii 12 Eylül döneminde darbe teşebbüsünde bulunan zihniyetin himayelerinde faaliyetlerine başlayanlar için böyle bir baraj söz konusu edilmemişti. Milli Selamet Partisi (MSP) ile MHP üzerinde bu konuda tartışılmıştı. Ve bunların baraj altında kalarak, Türk siyasi hayatından silinmesi arzusu olmuştu. Öyle bir dönem içinde siyasi hayatın nasıl devam etmesi gerektiği, barajın nereye kadar çekilmesi gerektiği konuları gündeme geldiğinde, sonuç alınamadığı için, hepinizin bildiği gibi yasada olmayan ama yasalardan beslendiği kanaatiyle bir ittifak uygulaması olmuştu. O ittifakta da Refah Partisi, MHP ve Islahatçı Demokrasi Partisi arasında olmuştu. Bu uygulamanın da öncülüğünü o zaman MHP yapmıştı. Yani şu an o zamandan sonraki dönemde, bölücü unsurların TBMM’de temsiline imkan vermeyecek bir baraj oranı olarak yüzde 10’un devamından yana. Yani bize karşı da yüzde 7, 8 gibi oranları söylemelerine rağmen, “Acaba biz, yüzde 10 oranına gelebilir miyiz” dedik, Allah nasip etti; geldik. Bazen de altında kaldığımız dönemler oldu. Ama o günkü dönemlerde bölücü unsurlar olarak TBMM’de temsil imkanını baraj engeliyle aşamayacaklarını anlayanlar, kendilerini bir parti içerisinde hareket ettirerek, bir yapılanma sağladılar. TBMM’ye girip orada mücadelelerini devam ettirdiler. Demek ki yüzde 10 barajı, ittifaklarla veya başka türlü kararlılıklarla aşılabilir bir duruma geldi. Şimdi Türkiye’de iki şeye dikkat etmek gerek. Artık bu zorlamalar ve dayatmalarla, birilerini öldürerek, kendini yaşatma yerine, hep beraber nasıl yaşarız, demokrasi içinde bunu nasıl başarırız, Türkiye’yi nasıl istikrar ve normalleştirme sürecine getirebiliriz noktasında bir uzlaşmaya varacak çalışma yapmak lazım. Bu yüzde 5 mi olur, 6 mı olur, yüzde 7 mi olur, yoksa yüzde 10 olarak mı kalır, böyle mi devam etmesi gerekir, bunları görmek lazım. Bunu yaparken bir başka partiyi yok farz ederek, kendine bir yol çizmeye çalıştığında da onun bir anlamı görmedi. Bütün bunlardan ders çıkarmak lazım. Benim söylemek istediğim o.
– Bu sözlerinizden yüzde 10 barajının esnetilebileceğini mi anlamalıyız?
– Yani bu kadar anlattım. Burada çok anlaşılır şeyler var. (Gülüyor) Bana tekrar yaptırmayın.
– 12 Kasım’da TBMM adaylıkları süreci başlıyor. Bu konuda MHP’nin hazırlığı var mı?
– MHP geçmişten bu yana TBMM Başkanı seçiminde hep ilkeli davranmıştır. İlkesi nedir? Eğer Meclis’teyse Meclis’i yönetecek bir arkadaşımız olduğu kanaatiyle aday çıkarmayı düşünürüz. 71 milletvekili varken, 71 oy almışızdır. Başka milletvekili sayısı varken, onu almışızdır. Bu ilkemize devam edeceğiz. Ama Meclis’in bugünkü yapısına baktığımız vakit zannediyorum üçüncü turda 276 şartı yakalanacağı için kolaylıkla seçilebilir. Kolaylıkla Meclis Başkanlığı seçiminin köklü bir kamplaşmaya ve tartışmaya zemin teşkil etmemesi lazım. Bu durumda biraz evvel arkadaşlarımıza da söyledim. Bir tablo getirdiler. Ayın 12’si ile 16’sı arasında şöyle şöyle olacak dediler. Ben de dedim ki, “Geçmişte bir prensibimiz vardı, bu prensibe devam etmede yarar görüyorum.” Dolayısıyla bir aday çıkaracağız.
– İsim konusunda?
– 35 milletvekilimiz var.
– Bazı isimler var, yaklaşmış mıyız acaba?
– Kimler, benim haberim yok. (Gülüyor)
– Söylersek aday olmazlar diye korkuyoruz…
– O da mümkün. Bizim haricimizde aday varsa…
– Celal Adan ile Mevlüt Karakaya’nın adı geçti…
– İkisi de layık olan arkadaşlarımızdır. Meclis Başkanlığı’na aday olabilecek, seçildiği zaman, Meclis’i yönetebilecek 35 insan var ama hangilerine nasip olur?
– AK Parti’den Burhan Kuzu çok istiyor… İddialı…
– Burhan Bey, gruptan çıktıktan sonra bizi ziyaret etti. Öyle bir düşüncesinin olduğunu ifade ettiler. Biz de gelişmeleri takip ettiğimizi söyledik. Hemen erken cevap verilmez böyle bir şeyde. Siyasilerin de çok kurnazca bir tabiri vardır. (Gülüyor) “Yetkili organlarımızda değerlendiriyoruz.” (Gülüyor)
– Her şeyden önce kendi partisini ikna etmeye çalışması gerekiyor…
– Tabii, onlarda 316 milletvekili var. Ne yaparlarsa yapsınlar, ilk iki turda netice alamazlarsa üçüncü turda istediklerini seçebilirler. Bu imkan iktidarda var. Önemli olan Meclis’teki, bugüne kadarki yönetim şeklinden önemli dersler çıkartabilecek, Meclis’i verimli çalıştırabilecek, çatışmalardan uzak tutabilecek bir ismin olması gerekir. Nitekim de öyle oluyor zaman zaman.
– İsmail Kahraman’ın Meclis Başkanlığı’nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok eleştirildi…
– Bizim bir şikayetimiz olmadı İsmail Kahraman Bey’den. Parti olarak bir şikayetimiz olmadı. CHP’ye sormak lazım.
– CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “şeddeli diktatör” söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bu tartışmayı yersiz buluyorum. Türkiye’de diktatör olmayı gerekli kılacak bir durum da söz konusu yok. Geçmişteki diktatör örneklerini dikkate aldığınız vakit, diktatör olma hevesi taşıyanlar da örneklerden ders çıkartıp, varsa düşüncesi, hevesi vazgeçmesi lazım.
– Galatasaray Spor Kulübü’nün 11 yabancı futbolcuyla sahaya çıkması üzerine yaptığınız eleştiri, camiadan büyük tepki gördü… Bu tepkileri nasıl karşıladınız?
– Sosyal medyada iyi eleştiriler var. (Gülüyor) Katı Galatasaraylılar var, Ankaragüçlü oldukları gibi… (Gülüyor) Ama bizim söylediğimiz, Galatasaray’ın düşünmesi gereken, yani bir maça çıkıyorsunuz, 11 tane yabancı futbolcuyla oynuyorsunuz. Bu, Galatasaray’ın kuruluş gününden bugüne kadarki zaferlerini gölgeleyen bir yaklaşımdır. Galatasaray’da hiç mi kimse kalmadı? Arada sırada birkaç tane yerli futbolculara yer vermelerinde de fayda var. 11 kişi takım kuruyorsunuz, 11’i de yabancı. Antrenör de yabancı olursa, o zaman hangi ülkenin takımıyız, nerede oynuyoruz? Galatasaraylıların bunu düşünmesi lazım. Onun için ya isim değiştirsinler ya bu huyundan vazgeçsinler. Hala aynı kanaatteyim. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, 1900’lü yıllardan beri olan kulüplerdir. Bu kulüpler üzerinde gölge taşımaması lazım. İki, üç tane olabilir. Bizden de yurtdışına gidenler var, onlardan da öğreniyoruz. Oradan da bize gelenler olabilir, ama 11 tane de gelirse düşünmek lazım. Beşiktaş 11 yabancı futbolcuyla sahaya çıksın, koyu bir Beşiktaşlı olmama rağmen kulüpten ayrılırım. Evet.
– A Milli Takım Teknik Direktörü Mircea Lucescu da yabancı futbolcuların sınırlandırılması gerektiği yönünde bir açıklama yapmıştı…
– Evet, öyle olması lazım. Beşiktaşlıyız, siyah – beyaz… Milli takımın rengi kırmızı-beyaz, onun bir anlamı var. Bakıyorsun, futbolcuların hangisinin ayağında top var, ismi nedir, şaşırıyorsun. Dilin de dönmüyor bazılarına. Kimisi Brezilyalı vs… Bizim gençlerimize yol vermek lazım. Onun için de altyapı dediğimiz unsuru geliştirmekte yarar var. Altyapıda da Beşiktaş da üstattır. Güzel futbolcular çıkartmıştır. Şenol Birol gibi…
– Eskiden futbolcuların ilk 11’inde yer alan isimleri sıralayabiliyorduk… Şimdi biz de sayamıyoruz…
– Aklımızda birkaç tane var. Gözümüze taktığımız. Ama 11’ini say dersen, yani 7, 8 tanesine dilim dönmez.
– Beşiktaş’ta en beğendiğiniz futbolcu hangisi?
– Alayını beğeniyorum. (Gülüyor) Birini söylersek olmaz…
– Türkiye ekonomisi ile ilgili düşünceleriniz neler? Türk ekonomisine yönelik hamleler olacağı söyleniyor…
– Kaosu derinleştirmek için ekonomik krizi öne çıkartan yorumlar her dönemde yapılıyor. Şimdi de böyle yapılıyor. Ama bizim partide ölçümüz vardır. Hali hazırda Plan ve Bütçe Komisyonu’nda arkadaşlarımız katılıyor ve yorumlar getiriyorlar. Milletvekili arkadaşlarımız da oraya katılıyorlar. Onlar o çalışma döneminde, benim bir Genel Başkan olarak bir demecim olmadı. Makro seviyede şeyler söyledik ama onun haricinde bir şey söylemiyorum. Meclis Genel Kurulu’na geldiği zaman, Meclis Genel Kurulu’nda tartışması yapılacağı ilk günde söz almışsak, onu da bıraktım ben. Milletvekili arkadaşlarımıza, açılışı ve kapanışın değerlendirmelerini siz yapınız diye bir ön hazırlık… Bir partide buna benzer bazı kabiliyetlerin açığa çıkması gibi bir yaklaşım içerisindeyiz.
– Bütün siyasi partiler 2019’a hazırlanıyor… Siz nasıl hazırlanıyorsunuz? CHP’nin ‘erken seçim’ çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bizim kurultaylarımızın ön hazırlığı olarak ilçe kongrelerimiz tamamlandı. İl kongrelerimizden de üç tane kaldı. 2 tane de şu an için yapılmaya hazır haldeler. Seçilmiş delege sayısı 1100’dür. Bunun üzerine tabii delegeleri de ilave ediyorsunuz. Seçilmiş delege sayısının 158’i şu an seçilmiş gözüküyor. Yani MHP’nin 18 Mart 2018 tarihinde kurultayı yapması için şartlar olgunlaşmıştır. Daha da tamamlanması için kalan illerin de kongrelerin yapılmasını bekliyoruz. Önümüzde zamanımız da var. Dolayısıyla bu kongre sürecinde görev almış olan, il, ilçe ve genel merkez yönetiminin önünde 3 siyasi olay bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi mahalli idareler seçimidir. Diğerleri eşzamanlı milletvekili ile Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Şimdi bu çalışmalarla ilgili zaten arkadaşlarımız il kongreleri sırasında da temelde bazı gayretler ortaya koymuştur. Önümüzdeki günlerde de hızlanacaktır. CHP’nin erken seçim talebi, parti görüşleri olarak, saygı duyulur. Ama MHP, bir erken seçimden yana değildir. Hem Türkiye içinde yaşanan terör ve uluslararası ilişkiler bağlamında, hem de gelecekteki bazı konuların erken tartışmaya açıp gölgelemek veya bunu zafiyet olarak kullanıp, itibarsızlaştırmaya da gerek yok. Dün seçimlere karşı bu kadar ihtiraslı gözükmüyordu ama şu an CHP herhalde bir yerlerden çok büyük bir güç alıyor ki çok cesaretlendi birden. Bu cesaret “Adalet Yürüyüşü”ne dayanıyorsa, mesele yok. Ama başka yerlerden alıyorsa, onu düşünmek lazım.
– Erken seçime hep siz götürdünüz Türkiye’yi bu arada…
– Geçmişte bizim söylediğimiz tarihler de oldu. Şimdi tarih veren de çoğaldı. Kimisi şu tarihte diyor, kimisi bu…
– 15 Temmuz diyen de var…
– Onu herhalde başka amaç için söylüyorlar. 15 Temmuz’da ne maksatla böyle bir şeyi gün olarak ortaya koyuyor, onu bilemiyorum, herkesin görüşüdür. Ne yapalım, saygı duyacağız.
– Kılıçdaroğlu, ‘erken seçim’ talebini ‘Vatandaşların yüzde 43’ü temsil edilmiyor’ gerekçesiyle dillendirdi… Değişen belediye başkanları nedeniyle… Bu açıdan baktığınızda talebi doğru buluyor musunuz?
– Partilerin aday koymak suretiyle, seçilmiş belediyelerde, partiler çok iç içe olmaz. Zaten bunu parti de kabullenmez. Belediye başkanı da kabullenmez. Şimdi kalkıp Güneydoğu Anadolu’da, terörle ilgili çok ciddi bir operasyon varken, bu terörle mücadelede belediyelerin açık veya kapalı faaliyetler içinde bulunduğu bilinirken, oradan bazı kayyum atamalarıyla, o bölgedeki hizmetin halka yönelmesini sağlayabilmek, “Oradaki belediye başkanlıklarının yüzde 43’ünün halk seçmeni vardır, buradan da bir şey olmaz” düşüncesi zannediyorum terörle mücadelede CHP’nin yanlış algılaması var. Önce burada bir karara varmamız lazım. Diyalog meselesidir. CHP, kamuoyuyla bu gibi düşüncelerini ortaya koymaktansa iktidar ile diyalog içerisine girip bazı değerlendirmeler için görüşlerini temel kabul ettirebilecek yaklaşımlar içinde olmasında yarar var. Yoksa öbür türlü muhalefet sonuç vermiyor, gerginlik, kamplaşma yaratıyor. Ülke için de fayda getirmiyor.
– Balıkesir Belediye Başkanı’nın gözyaşları içindeki istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– O konuda baştan beri söylüyoruz; bir başka partinin içişleri meselesine karışamayız. Güldükleri gün yanlarında olmadığımız gibi, ağladıkları gün de yanlarında olmayız.
– Teörle mücadele konusunda hükumete 3 başlıkta çağrıda bulundunuz? Yeni bir çözüm arayışı mı gündemde?
– Hayır, terörle mücadelede kökünü kazımak için söylediğimiz, geçmişten bugüne bir çıkış yoludur. Ya teslim alacaksınız, adalete götüreceksiniz…
– Cumhurbaşkanı’nın Kandil’e yönelik ifadeleri olmuştu… Yeniden bir görüşme olabilir mi?
– O kadar sık görüşmemiz olmuyor. Görüşmeye vakit de yok. Şimdi mesela Başbakan ABD’de, Cumhurbaşkanı grupta.
– Cumhurbaşkanı Rusya’ya gidiyor önümüzdeki günlerde… Ortadoğu’daki gelişmelerden sonra bu geziyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Uluslararası ilişkileri güçlendirebilecek telefon diplomasisi başladığı üzere fayda görüyorum. Çünkü karşılıklı anlatmak suretiyle Ortadoğu’daki milyonları aşan eziyeti durdurmak lazım. İnsanların hayatını son verebilecek davranışlara bir son vermek lazım. O bakımdan ben bugünkü hükumete tam destek veriyorum. Biri uluslararası ilişkiler, öbürü terörle mücadele. Bu desteği kim nasıl algılıyorsa, buna da saygı duyuyoruz, bir şey demiyoruz ama Türkiye’nin bugünkü şartları altında buna ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Çünkü bugün böyle bir particiliğin anlamı yok. Her şeyi kendine yonttuğumuz, her konuda bir parti çıkarı sağlayabilecek bir yaklaşımı kabullenmek doğru değil. O nedenle bu ziyaretleri faydalı görüyorum.
– Yerli otomobil çıkarsa siz alır mısınız?
– Kullanıldıktan sonra ben alırım. (Gülüyor)