Haber-yorum:Muhittin Durmaz
Ulusların hatıralarında bazı tarihler vardır.O ulusun insanlarının ne kadar insanca yönetildiğinin aynasıdır o tarihler.
Daha acısıda vardır.Bir birinin aynı acılar başka tarihlerde yaşanır.İşte o zaman insan insanlığından utanır,çünkü o acılar tekrar etmekteyse ve bu durum sıradanlaştırılmışsa o ülkede yaşayanların kendine insan demesi bile lükstür.
Bir yıl evvel Soma’da yaşanan facia ne iş kazasıdır,ne de facia.Bir yıl evvel Soma’da yaşanan,insan olamadığımızın ve insan sayılmadığımızın dıramıdır.
Ve bu öylesine acımasızca vurulur ki yüzümüze,ülkenin en tepesinde ki zat-ı muhterem;”bu işin fıtratında var” diyecek kadar önemsizleştirir bu dıramı.Protestoyu kabullenemez,vatandaşın üzerine yürür,danışmanı vatandaşa acımasızca tekme savurur.
Sendika ağaları dayıbaşlarının kölesi haline gelmiş işçilere sahip çıkmak şöyle dursun,alay edercesine semazenli anma düzenler.
Yaşam odalarının olmadığını,yakında ki göletin kazdıkça madeni suyla dolduracağını bilmeden ruhsat veren bakanlar,ayaklarına çizmeyi geçirip,şova dururlar.
Bir ülkede bakan olmanın,böyle faciaları önlemek olduğunu da bilmezler.Önleyemedikleri facianın olay yeri inceleme ekibi olurlar.
Sakallı sarıklılar gönderilir faciada hayatını kaybedenlerin ailelerine,”çocuğunuz şehit oldu,eğer dava açarsanız şefaatinden mahrum kalırsınız” fetvaları verirler.
Dava açılır,tiyatrosu oynanır çekilen acının.
Bir yıl oldu;301 madenci hayatını kaybedeli,onlarca kadın dul,yüzlerce çocuk yetim kalalı.
Soma facia değildir aslında.İnsan olmadığımızın,insan olarak sayılmadığımızın suratımıza inen tokatıdır.