Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, İtalya’da Anadolu Ajansı’na konuştu. CHP Sözcüsü Haluk Koç’u eleştiren Bilal Erdoğan, ”Özür bekliyorum. Özür dileyemiyorsa istifasını vermesini istiyorum” dedi.
17-25 Aralık sürecinde hakkında tamamen mesnetsiz ve çok çirkin iddiaların ortaya atıldığını, medyada ve siyasetçilerin konuşmalarında çok insafsızca yargısız infaz edilmek istendiğini ileri süren Bilal Erdoğan, “En zor zamanlarda dahi ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim. Suçluysanız kaçarsınız. Bir suç işlediğinizi düşünüyorsanız kaçarsınız. Adaletin tecellisinden korkuyorsanız kaçarsınız. Ben hakkımdaki iddiaların, ithamların, iftiraların tamamına hem yargı önünde hem kamuoyu önünde cevap verdim. Beni yargısız infaz etmek isteyenlerin neredeyse tamamı şu anda yurt dışındalar, kaçaklar. Adaletten kaçtılar. Ben Türkiye’de doğdum, Allah izin verirse de son nefesime kadar ülkemde olacak, ülkem için hizmet edeceğim” dedi.
Erdoğan şöyle konuştu:
GAZETECİLİK VE SİYASET DERSLERİ…
“Siyasetin de gazeteciliğin de temelinde en başta ahlak olmalı. İstediğini elde etmek için her yolu, her yöntemi meşru gören bir anlayış, ahlaki ve insani değerleri ayaklar altına alan bir anlayıştır. Masum insanlara iftira atarak belki bir miktar oy alabilirsiniz, belki bir miktar gazete satabilirsiniz ama günün sonunda aynaya bakacak, çocuklarınızın gözüne bakacak yüzünüz olmaz. Ahlak dışı yöntemlerle hareket edenler, kazanmış gibi görünseler de kaybetmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz onların seviyesine düşmeyeceğiz. Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.
“İstanbul’da, meşhur bir lokantanın sahiplerinin ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdim. Bu fotoğrafları önce kimliği belirsiz bir twitter hesabı, ‘Bilal Erdoğan DAEŞ militanlarıyla birlikte’ diye takipçilerine aktardı. Ardından da Anamuhalefet Partisinin bir genel başkan yardımcısı, doğruluğunu araştırmadan, işin aslını öğrenme zahmetine girmeden, bu fotoğrafı basınla paylaştı. Birkaç saat sonra da hem bu twitter hesabı hem de Anamuhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı, tüm Türkiye’ye rezil oldular. Ne beklersiniz, mahcup olmalarını, utanmalarını, hatalarını anlayıp özür dilemelerini beklersiniz. Birazcık haysiyet olsa, sokağa dahi çıkmamalarını beklersiniz. Ama bir özür bile dilemediler. ‘Böyle bir hata yaptım, filanca tarafından aldatıldım’ diyemez mi? ‘Bu seçim tutkusu, hırsı, bu partinin geldiği haller beni böyle bir sıkıntılı duruma soktu ki bunu yapmak zorunda kaldım’ demeli. Maalesef o da yok. Biz asla bugüne kadar, bunlara aynı şekilde karşılık vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Edebimize güvenip edepsizlik yapıyorlar ama millet onlara gereken cevabı veriyor.”
“Türkiye’nin sınırlarını ihlal eden Rus uçağı düşürüldükten sonra, bir anda kendimi uluslararası siyasetin ve medyanın hedefi olarak buldum. Türkiye’de hakkımda üretilen tüm yalanların, ısıtılıp Rusya yönetimi tarafından, Rus medyası tarafından, dünyanın birçok ülkesinde gazete ve televizyonlar tarafından kullanıldığını gördüm. Yalanların, iftiraların ne kadar hızlı yayıldığına şahit oldum. Şunu artık çok net olarak görüyorum; Türkiye’deki bazı kirli odaklar, kendi itibarlarını kirletmek uğruna yalan söylüyorlar, bu yalanları adeta Türkiye ile çıkarı çatışan ülkelere, uluslararası medyaya servis ediyorlar. Ne yaptıklarını çok iyi bildiklerine eminim. Gerek kimliği belirsiz sosyal medya hesapları, gerek belli medya kuruluşları, gerekse belli siyasetçiler, çok kolay yalan söylerken, aslında nereye hizmet ettiklerini, nereye servis verdiklerini çok iyi biliyorlar. ‘Türkiye’de itibarımız kirlenecek ama Türkiye düşmanlarına malzeme üretmeliyiz’ diye hareket ediyorlar. Beni ya da benim ismimi asla yıpratamazlar, ne var ki Türkiye’ye çok büyük zarar veriyorlar.”
“İtalya’ya geldiğimde korumam yoktu, ihtiyaç da yoktu. Ancak sosyal medyada, Türkiye ve dünya medyasında yalan haberler çıkınca, İtalyan devleti koruma vermeyi uygun gördü. Onlar koruma vermeyi düşününce tabi Türkiye’den de koruma desteği geldi. Bunlar, tamamen benim kontrolüm dışında olan şeyler. İtalyan otoriteleri, Türkiye’deki güvenlik kurumlarımız böyle bir karar alınca bize de fazla seçenek bırakmıyorlar doğrusu. Bu, insan hayatını kolaylaştıran değil, zorlaştıran bir unsur. Her anımız güvenlik görevlilerin eşliğinde geçmek durumunda kalıyor.”