9 Aralık 1970 tarihinde aralarında Suphi Karaman’ında bulunduğu 15 tabii senatörün TBMM Başkanlığı’na sunduğu rapor cemaatin nasıl kurulup,kollanarak bu gün geldiği devleti ele geçirme gücüne kavuşmasını anlatıyor.İşte o rapor;
“1965 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Başkan Yardımcısı Vekili Yaşar Tunagür’ün yönetiminde bir şebeke kurulmuş, bölücü dini akımlar ve bu sapık akımların militanları bu şebeke tarafından açıkça himaye edilmiştir” tespitinin yapıldığı raporda şebekenin kurulmasına destek veren bakanların isimleri verilerek haklarında soruşturma açılması talep edildi. “Şebekenin yönetiminde” olarak adı geçen Tunagür ise, 12 Mart’ta Nurculuk ve “Kürtçülükten” yargılanmış ve aynı dönemde Fetullah Gülen’i keşfedip İzmir’e tayin ettirerek şebekeyi emanet etmişti.
İMZACILAR 27 MAYISÇI
Cumhuriyet Senatosu Tabii Üyeleri’nden 15 parlamenter, 9 Aralık 1970 tarihinde TBMM Birleşik Toplantısı Başkanlığı’na bir rapor sunarlar. Rapor, Nur tarikatlarının devlete sızmaya başladığı dönemi göstermesi bakımından önemli. 1965-1970 yıllarına ait resmi belgelere dayandırılan dosyanın imzacı isimleri 27 Mayıs önderlerinden oluşuyor: Mehmet Özgüneş, Fahri Özdilek, Mucip Ataklı, Muzaffer Yurdakuler, Haydar Tunçkanat, Sami Küçük, Vehbi Ersü, Sezai O’kan (dilekçedeki yazılışı aynen böyle), Ahmet Yıldız, Suphi Karaman (Daha sonra İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı), Rafet Aksoyoğlu, M. Şükran Özkaya, Selahattin Özgur, Emanullah Çelebi ve Kamil Karavelioğlu.
‘MECLİS BAKANLARI SORUŞTURSUN’
“Bölücü şebeke”nin devlet içine sızmasına destek olan bakanlar için de Meclis soruşturması talep edilen rapor, Nur cemaatinin devlet tepesinden aşağıya nasıl örgütlendiğini ve bugünkü FETÖ’ye nasıl evrildiğini göstermesi bakımından ibret verici.
Tamamı 66 sayfa olan raporun dayandığı belgeler arasında yer alan Bilecik Komünizme Karşı Mücadele Derneği’nin şikayetlerinden MİT raporlarına kadar pek çok kanıt da bugünkü FETÖ’nün temelleri hakkında fikir veriyor.
46 YIL ÖNCEKİ KIRILMA
Dönemin Başbakanı ve Hükümeti tarafından sümenaltı edilen rapor, şöyle başlıyor:
“Anayasamızın 154. maddesi, Genel İdare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirmesi hükme bağlanmış, 2. maddesi laikliği devletimizin temel ilkelerinden biri olarak nitelemiş, 19. maddesi de laikliğin anlam ve şumulünü belirtmiştir.
Rapor, şebekenin suçları ve bağlantılarını ortaya koyuyor: “633 Sayılı Kanun Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Başbakanlığa bağlamış, din işlerinin nasıl yönetileceğini tesbit etmiş, din istismarını şiddetle yasaklamıştır. Buna rağmen Başbakan Sayın Süleyman Demirel ve kendilerine din işlerinde yardım eden eden Devlet eski Bakanı Sayın Refet Sezgin ve Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Atabeyli bazı müsamaha ve bazen de himayeleri ile…”
O GÜN DE BAKANLAR İŞİN BAŞINDA
Soruşturma talep edilen suçlar ise, bugünkü FETÖ örgütlenmenin ilk denemesi niteliğinde:
“a. 1965 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Başkan Yardımcısı Vekili Yaşar Tunagür’ün yönetiminde bir şebeke kurulmuş, bölücü dini akımlar ve bu sapkın akımların militanları bu şebeke tarafından açıkça himaye edilmiştir.
b. Bu bölücü akımlara ve İslam dininin çeşitli maksatlarla istismar edilmesine karşı çıkan veya müsamma göstermeyen din görevlileri, bazı tedbirlerle ve kanunlara aykırı olarak görevlerinden uzaklaştırılmış ya da etkisiz yerlere nakledilmişlerdir. Bunların yerlerine zararlı faaliyetleri herkesçe bilinen, hatta bu faaliyetleri yüzünden hüküm giymiş bulunan ve din görevliliği ile ilgisi olmayan kimseler getirilmiştir.”
AYDIN VE YURTSEVER KIYIMINDA BENZERLİK
Rapordaki iddialarda, yurtsever aydın bürokratların uğradığı kıyım ve bu kıyıma karşı ilgisizlik de şu maddeden anlaşılıyor:
“c. Görevlerinden uzaklaştırılan ya da etkisiz yerlere nakledilen din görevlileri Danıştay’a başvurmuşlar, iptal kararı almışlardır… Başbakan Sayın Süleyman Demirel ve yardımcıları Devlet Bakanları, Danıştay kararlarını çeşitli uyarmalara ve müracaatlara rağmen yerine getirmemişlerdir. Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğu Anayasamızın üçüncü maddesinde de ifade edilen Türk Devleti’ni parçalama gayretleri, yurdumuzun bir bölgesinde yaşayan kardeşlerimizi silahlı isyana teşvik ve tahrik faaliyetleri, müsamma ile karşılanmış ve hatta himaye görmüştür. Bu gayret ve faaliyetler hakkında tatbikat yapan Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişleri tarafından, suçluların mahkemeye sevk edilmesi için tanzim edilen fezlekeler ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yazılı uyarlamaları örtbas edilmiştir.
e. Şebekenin yöneticisi durumunda bulunan Yaşar Tunagür’e hakkında yazılı olarak yapılan rüşvet, iltimas ve resmi evrakta sahtekarlık gibi suç ihbarları, Diyanet İşleri Başkanlığınca bu hususta yaptırılan tatbikat evrakı, işleme konulmamıştır.
f. Din İstismarında bir araç olarak kullanılan Yaşar Tunagür’e çeşitli kaynaklardan çıkar sağlamak için kanunlar çiğnenmiştir.”
TUNAGÜR FETULLAH’A GÖREV VERDİ
Raporda Yaşar Tunagür’ün, Atatürk düşmanlığı yaptığı İçişleri Bakanlığı’nın 12.8.1965 tarihli raporuyla saptandı. Üniversite mezunu değildi, ancak kendisini “makine mühendisi” olarak tanıtıyordu. Hakkındaki rapora ve yarım yamalak eğitimine bakılmaksızın Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na getirildi. Bu görevdeyken, Komünizmle Mücadele Derneği’nin faaliyetlerini yönetiyordu ve Edirne’de 3 yıl birlikte çalıştığı vaiz Fetullah Gülen’i gözüne kestirdi. Önce İzmir’e tayinini çıkarttı sonra da “şebeke”yi ona emanet etti.
Kaynak:Aydınlık