CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, ABD ile Türkiye arasında varılan Barış Pınarı Harekâtı’na 120 saatlik ara verilmesi uzlaşısının, “Washington’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve ailesinin mal varlığının araştırılması tehdidinin hemen ardından geldiğine” dikkat çekti. Erdoğdu, “Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletimize yapılan yaptırım tehdidini Erdoğan’ın umursamadığını, fakat kendisinin ve ailesinin mal varlığıyla ilgili yaptırım tehdidi ve Halkbank’a yönelik dava geldiğinde ‘asla ateşkes yok’ açıklamasından 180 derece döndüğünü gördük. Erdoğan’ın yurtdışındaki mal varlığı meselesi artık bizim için bir ulusal güvenlik sorunudur” dedi.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, 17 Ekim’de Ankara’ya gelerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ABD Başkanı Donald Trump’ın “ateşkes” teklifini iletmiş ve yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye ile ABD, Barış Pınarı Harekâtı’na 120 saatliğine ara verilmesini de içeren mutabakata varmıştı. Aynı gün ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na başlamasının ardından Demokrat Senatör Chris Van Hollen ile birlikte hazırladığı yaptırım tasarısını ABD Kongresi’ne sunmuştu. Kongreye sunulan yaptırım tasarısınında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin ABD’deki mal varlığının tespitini içeren rapor hazırlanması öngörülmüştü. Pence’in ziyaretinden bir gün önce de New York Federal Savcılığı, “ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının delinmesinde yardımcı olduğu” gerekçesiyle Halkbank hakkında iddianame hazırlamıştı.
‘İki önemli mesele’
Konuyla ilgili Cumhuriyet’e açıklama yapan CHP Genel Başkanı Aykut Erdoğdu, “İki önemli yaptırım meselesi var. Bir Halkbank davası meselesi var, bir de bundan daha önemlisi ABD tarafından Erdoğan’ın kendisi ve ailesinin mal varlığının dondurulması tehdidi savruldu. Bu yaptırım tehditlerinden sonra Erdoğan’ın kısa süre içinde yaptığı bütün açıklamalardan çark ettiğini gördük” dedi. ABD Başkanı Trump’ın Barış Pınarı Harekâtı’nın başlatılmasının ardından Türkiye’ye yönelik açıkladığı yaptırım paketinde ağır bir yaptırımın bulunmadığını, daha önce kaldırılan alüminyum ve çeliğe ek gümrük vergisinin yeniden getirildiğini kaydeden Erdoğdu, “Erdoğan başlangıçta büyük bir direnç gösteriyordu. Ama ne zaman ki Halkbank ile kendisinin ve ailesinin mal varlığı meselesi ortaya çıktı, ‘Ateşkes yok, güvenli bölgede ilerlemeyi devam ettireceğiz’ gibi açıklamalardan dönüldü” diye konuştu.
Erdoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne zaman ki Erdoğan ve çevresindekilerin şaibeli işlemleriyle ilgili uluslararası bir tehditle karşılaşsalar her şeyden vazgeçiyorlar. Bu kadar hayati konularda Erdoğan ve ailesinin mal varlığına tedbir konulması tehdidi masaya konuluyorsa ve bu tedbir tehdidiyle bir anda dış politikada 180 derece dönülüyorsa; bu artık Türkiye için bir milli güvenlik konusudur. Yarın öbür gün başka bir hayati konuda, başka bir stratejik durumda, başka bir ülke tekrar bu kozu ortaya atsa Türkiye Cumhuriyeti diplomatik olarak felç olmuş duruma düşüyor ki bunu Suriye’ye yapılan operasyonda gördük.”
‘Maliyeti büyük’
Erdoğdu, yaşanan sürecin Türkiye’ye büyük bir siyasi ve diplomatik maliyeti olduğunu belirterek “Bütün dünyada yalnız kaldık, itibarımız sarsıldı. Şu an itibarıyla bu harekâta niye başladık, niye bitirdik, ortada sorulacak onlarca soru var. Ayrıca bu anlaşma her ne kadar ABD ve Türkiye ile yapılmış gibi görünse de aslında ABD’nin zorlaması ve gözetimiyle YPG ve Türkiye arasında yapılmıştır. Bu, YPG’yi resmi tanıma anlamına gelir. Üstelik anlaşmaya uyulup uyulmayacağı belli değil, çünkü ABD’nin orada bir varlığı yok. Anlaşmaya Rusya ve Suriye hükümetinin ne diyeceğini henüz bilmiyoruz” değerlendirmesini yaptı.