Büyük İskender M.Ö.(356 –323 ) Persleri geri püskürtmesi sonrasında eski özgürlük ve haklarının bir kısmını geri kazanan kıyı kentlerini himayesi altına almıştı. Büyük fetihçi olarak tarihe geçen İskender; demokrasiyi yeniden kurmak, demokrasiden yararlanması gereken ırkların en öncelikle Yunanlıların demokrasiyi hak ettiklerine dair söylemleri şehir devletlerinin işine yarıyordu. Site-şehir devletleri ve seçkin senatolarıyla yönetilen sözde demokrasi devletleri İskender’in Asya seferine destek veriyorlardı. İskender İndus ırmağı kıyılarına ulaşan on yıllık seferi boyunca askeri üsler ve vergi bakımından özellikle korunan Helen tüccarları için kendi adını verdiği ticaret-sömürge kolonileri ve şehirleri kurmuş, bu süreçte de İskender’in eski demokrasi söylemi de değişmişti… Şan ve şöhretinin doruklarında gezen genç imparator için demokrasi artık öncelik değildi. Hırsı ve ölçüsüzlüğünün yırtıcılığıyla kurmuş olduğu dünya imparatorluğunun birliğini sağlayabilmek için ırk ayrımcılığından vazgeçmek zorundaydı ve Yunan kolonilerinin gözden düşmesini engellemek içinde uzlaşmadan yana tavır almalıydı… Israrla Doğu-Batı kaynaşmasından, tek bir cemaat olmaktan ve uyumdan söz ediyordu… Oysa doymak bilmeyen hırsıyla ve zaferle sonuçlanması gereken savaşların yıprattığı ordusunu yeniden toparlama gereksinimin bir ürünüydü… Birliklerini güçlendirmek için köle olarak kullanılan savaş tutsaklarına ve üstün hizmetleri olan askerlerine sunmak için ihtiyaç duyulan kadınların göstergesiydi sadece… İskender umudu kırılmış, savaşmaktan bıkmış askerlerine vaatlerde bulunarak ve talancılıkta, acımasızlıkta eşi görülmemiş yağmacılıkla yanında kalmalarını sağlıyordu… İskender genç yaşta ölmüş (32 yaşında) ve arkasında sayısız kargaşa ve yıkıntı bırakmıştı… Vadettiği demokrasi ise başta Asya olmak üzere hiç gelmemişti…