AKP’nin başlattığı aile hekimliği uygulaması, gericilerin elinde bir “mahalle baskısı” aracına dönüştü. Yurttaşların kimlik ve ikamet bilgilerini elinde bulunduran aile hekimlikleri, kendisine bağlı olan insanların sağlık durumlarından sorumlular. Ancak bir yandan aile hekimliği alanında bırakılan idari ve hukuki boşluklar, diğer yandan da AKP’nin yıllardır sürdürdüğü gerici politikaları, bu bilgilerin “kötü niyetli”lerin elinde silaha dönüşmesine yol açıyor.
Mersin’de 22 yaşındaki Nil Uğurlutepe, 5 yıldır, bağlı bulunduğu aile hekimliği tarafından “bekaret” sorusuna maruz kalıyor. Sadece kendisi değil; Uğurlutepe’nin annesi de “kızınız bakire mi” sorusuyla karşı karşıya. Yani 22 yaşındaki kadın bu sorularla baskı altına alınmaya çalışılırken, aile hekimliği, aynı zamanda ebeveynlerine karşı da bir tür “ihbacılık” görevi üstlenmiş bulunuyor.
‘DEVLET İSTİYOR’
Uğurlutepe’nin başka bir şehirde öğrenim görmesi nedeniyle soruya daha çok maruz kalan kişiyse annesi. Nil Uğurlutepe, kendisine ve annesine lise yıllarından beri aynı sorunun sorulduğunu, hatta annesinin birçok kez aile hekimliğine gidip “bu yaptığınız yasadışı” dediğini, görevlilerle tartıştığını anlatıyor. Uğurlutepe’nin annesi birkaç gün önce tekrar arandı ve kendisine “kızınızın bekaret durumumda bir değişiklik oldu mu” sorusu tekrar soruldu.
‘YILDA BİR-İKİ KEZ AYNI TACİZ’
Soruyu soran Mersin Yenişehir 44 no’lu Aile Hekimliği Birimi. Telefonda soruyu soran kişi aile hekimliği merkezinde görevli hemşire. Ancak hemşirenin inisiyatif kullanarak da olsa böyle bir soru sorma şansı yok. Çünkü sistemde böyle bir soru yok. Aile hekimlikleri hastaya dair bilgileri güncellemek için bu işlemi her yıl 1 veya 2 kez yapıyor…
Ayrıca mağdur, Mersin’in başka bir mahallesinde oturan tanıdıklarına da eve gelen hemşire tarafından aynı soruların sorulduğunu anlattı.
‘GÖREVİMİZ KORUYUCU SAĞLIK’
Kendisi de aile hekimi olarak görev yapan Ankara Tabip Odası (ATO) Genel Sekreteri Ebru Basa, aile sağlığı merkezlerinin uygulamaları, yetki alanları konusunda soL’a değerlendirmelerde bulundu. “Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanı adı altında çalışan yardımcı sağlık personeli arkadaşlarımız aile hekimliği alanında birden çok sayıda yazılım programı kullanmakta” diyen Basa, “sistemin doğası gereği negatif performans uygulaması nedeniyle söz konusu yazılımlar yapılması gereken işleri hatırlatan rutin uyarılar gönderirler. Bebek ve çocuk izlemleri, 15-49 yaş aralığında olan yani doğurganlık çağındaki kadınların izlemleri, gebe ve lohusa izlemleri zaten verilmesi gereken ve verilmediği takdirde negatif performansa tabi olan yani ceza puanı karşılığı tanımlanmış koruyucu sağlık hizmetleri arasında yer alıyor” ifadelerini kullandı.
‘BEKARET’ SORGULAMASI SÖZ KONUSU DEĞİL’
Her bir izlemin bir sorgulama algoritmasının olduğuna değinen Genel Sekreter Basa, “bu algoritma yazılım gereği kesintiye uğratılamaz. Ancak istenirse, şu ya da bu biçimde cevaplanarak ‘atlatılabilir’. Öte yandan, doğrudan bekaret sorgulaması söz konusu akışta zaten yer almıyor. Dolaylı sorgulama (gebelik sayısı gibi) ve beyan esastır. Teknik anlamda hastaların kimlik bilgileri MERNİS ve Sağlık Bakanlığı veritabanı üzerinden sorgulanır ve yapılan işlemlerin bilgisi de Bakanlıkla düzenli olarak paylaşılır” bilgisini paylaştı.
‘ODAKLANMAK GEREKEN YER KADININ SAĞLIĞI’
ATO Genel Sekreteri Ebru Basa, doğurganlık çağı olarak tanımlanan 15-49 yaş aralığında aile hekimlerinin odaklanması gereken yerin “kadının sağlığının korunması” olduğunu vurguladı. “Diyelim ki sizde kayıtlı olan doğurganlık çağında bir kadın hastanız var. Çalıştığı için, uzaklık nedeniyle ya da birinci basamak sağlık kuruluşundan hizmet almak istemediği gerekçesiyle gelemeyen bu kadına sizin yine de bir biçimde ulaşmanız ve yazılımdaki soruları doğru olarak yanıtlamasını sağlamanız gerekir” şeklinde konuşan Basa, “medeni durum sorgulaması da bu akışta yer almıyor ama akılda tutulması gereken 15-49 yaş aralığının esasen doğurganlık ihtimali nedeniyle kadın sağlığı açısından taşıdığı önemdir” dedi.
‘EN HAFİFİ, YAPILAN İŞGÜZARLIKTIR’
Basa, “sapla saman karışmasın; çocuk yaşta evliliğe zorlanan ya da evlendirilmiş kız çocuklarının durumuna ilişkin sağlıkçıların zaten yasal yükümlülükleri var. Öte yandan cinsel olarak aktif olduğunu beyan eden ve birinci basamaktan danışmanlık hizmeti almak isteyen bireyler cinsel yönelimlerinden ve medeni-şeri hukuk nezdindeki ‘hallerinden’ bağımsız olarak üreme sağlığı hizmetini ayrımsız ve eşit alma hakkına sahiptir” dedi. Bu nedenle, olay aktarıldığı gibi yaşandıysa, uygulamayı “etik dışı” diye tanımlayabileceğimizi belirten Ebru Basa, “bu en hafifinden Türkiye’de kadınlar üzerindeki gerici baskı göz önüne alındığında, kolayca istismar ya da suiistimal edilebilecek bir işgüzarlıktır diyebiliriz” yorumunu yaptı.
Haber:Sol Gazete