Sabah yüzünüze tebessüm eden ve size ”günaydın” diye seslenen insanların aslında büyük toplumsal suçların birer parçası olduğunu bilseydiniz,nasıl bir yüz haliyle onları yanıtlardınız; bunu hiç düşündünüz mü? Yanınızdan hızla geçen otobüsün içerisinde veya bir asansör girişinde karşılaştığınız güler yüzlü insanların bir savaş çığırtkanı olabileceği hiç aklınıza gelir mi? İnsanlarda ki;temiz ve saf görünüşün altında olan bu davranışları biraz kazıdığındaysa karşılaşacağınız manzara bir komşu ülkeye her an savaş açacak olan bir siyasi anlayışa veya siyasetçiye onay vermiş olmanın rahatlığı olacaktır. Bir başka gün yeni tanıştığınız insanın size uzattığı eliyle bir başka diktatör ruhlu insana ve siyasetine ”oy ” vermiş olduğu gerçeğiyle karşılaşmanız olacaktır… Pekçok olası insanlık suçuna yada haksızlığa onay vermiş olan bu masum insanların aslında anladığı sadece ceplerinden hayatın sorumluluğunu almadan da,iyi birer vatandaş olarak siyasi tercihlerini yaptıkları insanlarının maaşlarını ödemektir. Bu sabah yada akşam karşılaştığınız her insan yada her yetişkin bu yaşanmış tüm suçların birer örtülü suç ortağıdır aslında… Otobüste yer verdiğiniz yaşlı amca,teyze aslında hiç kan görmeye dayanamazken birdenbire binlerce insanı ölüme götürecek bir ”macerapereste” oy veren seçmen olabilir… Seçim sabahı erkenden kalkıp,oy sandığına giden;yığınlarca insan asla oy vermeyi de ihmal etmeyen sade vatandaşlardır oysa ki… Gün içerisinde yaşanan tecavüzler,haksız kazançlar,iktidar oyunları hatta eğitimsizlik bu insanların suçu değilmiş gibi davranırlar… Tıpkı;şairin dediği gibidir oysa… Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! NAZIM HİKMET RAN