Yandaşların Erdoğan sevdası akıllara durgunluk veren noktalara ulaştı.Kimi iki tabancası,yüzlerce mermisiyle fedailiğe soyunurken,kim iki erkek arasında ki ilahi aşktan dem vuruyor.
En son örneğini Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren yazdığı yazıda ortaya koyarak,Erdoğan’ı aşk adamı ilan etti;
Ahmet Taşgetiren’in aşk olsun dedirten yazısının ilginç bölümleri;
Tayyip Erdoğan bu.
Onun için Suriyelileri sınırın öte yanda üzerlerine varil bombası yağdıran bir katille başbaşa bırakmıyor.
Bu yürekle o, Cumhurbaşkanlığının protokole indirgenmiş statüsü içinde bağlasanız durmaz.
Meydanlara çıkışı kimi çevrelerde yadırganıyor. Muhalefet ise “tarafsızlık” eleştirisinde bulunuyor.
Oysa bu yapıda bir insan muhtar olsa, muhtarlığa özel bir derinlik kazandırır. Belediye Başkanlığına özel derinlik kazandırdı ki orası onun için çok daha yüksek hizmet alanlarına tırmanma zemini oldu.
Başbakanlığı o tutkulu ruh haliyle icra etti.
“Çözüm süreci”nin altına “bedenini koyduğunu” söyledi. Aklınızı, siyasetinizi vs koyarsınız ama Tayyip Erdoğan bedenini koyar. Yani bugüne kadar başarısının sırrı belki de böylesine bütün varlığı ile işe sahiplenmektir.
“Paralel yapı” konusunu bu ölçüde gündemde tutması da “Kendilerine böylesine rezervsiz “Hizmet” alanı açan birisini vurmaya kalkışan hareketin “vefasızlığı” ve bunun yol açacağı tehlikeleri gördüğü ve derinden yaralanma hissi yaşadığı içindir sanıyorum.
Şimdi bir bakıma “hal diliyle” diyor ki “Bırakın bu işi de aşkla yapayım. Allah’ın verdiği ömrü milletim için, kalp coğrafyamızın mazlumiyetinin ortadan kaldırılması için kullanayım.”
30 Mayıs’ta İstanbul Yenikapı’da Fetih Şöleni düzenlenecek. Onu anlattı bize Bosna’dan dönerken… “Fethin 562’nci yıldönümü vesilesiyle Ordu Mehterinin öncülüğünde 562 kişilik mehter katılacak şenliğe…” derken belli ki büyük heyecan duymaktaydı.
Ne yapalım yani, bu “Aşk adamı”nı Çankaya protokolleri içinde boğalım mı?
Ne denir?
Bırakın bu yağız atı, yakalayabileceği ufuklara kadar koşsun.