Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 40. yılında Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu’nda konuştu.
Erdoğan konuşmasında, “Askeri rejimin sol grupları sert bir şekilde tasviye etmesinin amacının, PKK’nın gelişip büyümesinin önündeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Yine askeri rejimin bu ülkenin milli ve yerli tüm unsurlarını yok etme gayretinin de FETÖ’nün önünü açmak amacında olduğunu görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle:
Milletimizin tarihine, kültürüne, inançlarına karşı savaş açanları ve yöntemlerini unutmayacağız. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış veya teşebbüs edilmiş hiçbir darbe, özellikle vesayetin hiçbir oyunu meşru değildir, milli değildir, masum değildir, onurlu değildir. Her darbe bir önceki darbenin yarım bıraktıklarını tamamlamak için yapılmıştır.
Türkiye’yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler, ülkemizi yönetmek için her yolu denemiştir. Milletimiz 15 Temmuz’da ortaya koyduğu kararlılıkla geçmişteki kirli senaryolarla hesaplaşmıştır.
Vesayetin etkin olabilmesi de ancak milli iradenin alanını daraltmasıyla mümkündür. Biz bu dünyada milletin üzerinde bir güç görmedik, tanımıyoruz.
Bugün 12 Eylül. Bu tarih hepimiz için takvim yapraklarındaki 365 sayfadan biri olmanın ötesinde anlamlara sahiptir. Türkiye bundan tam 40 yıl önce gözlerini silahların gölgesine açmıştır. Türkiye bir askeri darbeye daha maruz kalmıştır. Bizim gençliğimizin henüz başında gerçekleşen 1971 muhtırası daha çok siyasi sonuçlarıyla hafızamızda yer etti. Gençliğimizin tam ortasına gelen 12 Eylül darbesi ise öylesine kanlı sonuçlara yol açmıştır ki, nesiller boyu unutulması mümkün değildir.
Bugün herkes biliyor ki, 12 Eylül darbesinden önce ülkenin siyasi kamplara bölünmesi, her gün gençlerin öldürülmesi gibi hadiselerin hiçbiri doğal dinamiklerle gerçekleşmemiştir. Aynı şekilde ülkemizin 70 cente muhtaç diye oluşturulan ekonomik görüntüsü de darbeye döşenen yollardan biridir.
Can güvenliği kalmayan, geleceğinden umudu kesen bir toplum elbette darbeye direnemezdi. 12 Eylül anayasasının çok yüksek bir oy oranıyla kabul edilmesi, milletin umutsuzluktan bir an önce kurtulma gayesi olarak okumak gerekir. Bu dönem konusunda kimi çevreler, kendilerine göre bir farklı yorum oluşturmaya çalışmış, bu tür bir resim ne olursa olsun, tarih hükmünü vermiştir. Türkiye’yi 12 Eylül’e hazırlayan karanlık odak, darbe sonrasının planlarını da yapmıştır. Askeri rejimin sol grupları sert bir şekilde tasviye etmesinin amacının, PKK’nın gelişip büyümesinin önündeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Yine askeri rejimin bu ülkenin milli ve yerli tüm unsurlarını yok etme gayretinin de FETÖ’nün önünü açmak amacında olduğunu görüyoruz.
Milletimizin adeta hayat damarları olan dini hassasiyetleri, eğitim faaliyetleri, kültürel derinliği FETÖ ve benzeri yapılarla zayıflatılmaya çalışıldı. Ülkemiz IMF’e muhtaç ve mahkum hale getirildi. Artık IMF diye bir kaygımız yok. Biz bize yeteriz.
Son dönemde sıkça gündeme getirilen pek çok sancılı meselenin kökünde 12 Eylül’e tohumları atılan sosyal çarpıklıklar ve sapkınlıklar vardır. Gençlerimizin kültürleriyle ilgilenmektense, sapkınlığa ve ahlaksızlığa yönelmesi 12 Eylül’ün çirkin miraslarından biridir.
Artık çok daha büyük hedeflere ihtiyacımız olduğunu görerek, 2023 hedeflerini koyduk. Bizi hedeflerimizden uzaklaştırmak, yeniden darbe döngüsüne hapsetmek için her şeyi yaptılar. Bölücü örgütün çukur eylemlerinden, güney sınırlarımızı kuşatma gayretlerine kadar hepsi bu sürecin bir parçasıdır.
MACRON’A SERT YANIT
Güneyde koalisyon güçleriyle mücadelemiz var. Hemen şöyle bakıyorsunuz ki, bir terör devleti oluşturulmaya çalışılıyor Suriye’de. Öbür tarafta bakıyorsunuz Libya’da, karşımızda darbeci Hafter ve Abu Dabi’nin desteklediği Wagner diye paralı bir grup var. Öbür tarafta bakıyorsunuz Fransa gündemde.
İsim olarak anmak istemiyorum ama anmaya mecburum, benimle çok uğraşıyor. Diyor ki, benim Türk milletiyle değil ama Erdoğan’la sıkıntım var. Sayın Macron, senin benimle daha çok sıkıntın olacak. Defalarca sana söyledim. Sen tarih de bilmiyorsun. Fransa tarihini bilmiyorsun. Afrika’nın tarihi Fransa’nın da tarihidir. Cezayir’de 1 milyon insanı, Ruvanda’da 800 bin insanı öldüren sizsiniz. Bize insanlık dersi veremezsiniz. Biz ise Afrika’da bir insanın burnunu dahi kanatmadık. Oralarda nasıl destek, nasıl yardım veririz bunları yaptık.
Ey Macron sen ne yaptın? Senin dirsek temasında oldukların ne yaptı? Şu anda burada, adalarda vs. Yunanistan’ın yaptıklarına bakın. Neye güvenerek yapıyor bunları? Bazı kendisine destek vereceğini vaat edenlere güveniyor, onlarla beraber adaların etrafında dolaşıp duruyorlar. Yanlış yapıyorsunuz. Bu yollara girmeyin, hepten yalnız kalırsınız. Biz kendi kararımızı kendimiz veriyoruz. Gerektiğinde her türlü mücadeleye girebilen bir Türkiye var artık.”