AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda konuştu.
AKP’li Güngören Belediyesi’ndeki “tuvalet önünde oturma cezası”na değinen Erdoğan, “Kendi nefsinin peşine düşen sadece kendi ajandasına, kariyerine, hesabına odaklanan kişilerden dava adamı olmaz. Gurur abidesi olanlardan dava adamı olmaz. Makamın gücüne, imkanlarına güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz. İnsan gönlünü kıranların biz de partideki, görevleriyle ilgili kalemini kırarız. Milleti karşısına alan bizi de karşısına alır. Kibir en büyük isyandır. İnsanı ateş değil, kendi kibri yakar. Davası insan olan 82-83 milyonuyla herkesi, kısaca yaratılanı yaratandan ötürü seven bir davayız biz. Hiçbirimizin hesapla davranma, aklı yerine nefsinin sesine kulak vermek lüksü yoktur. Yumurtadan çıkıp kabuklarını beğenmeyenler varlık sebeplerini inkar etmekle kalmaz, kendi hüsranlarını da hazırlar” dedi.
Erdoğan’ın konuşmasını şöyle sürdürdü:
Hiç kimsenin gündeminin peşine takılmayacağız. Dolaylı yoldan bizi başarısız göstermeye yönelik çabalara karşı dikkatli olmalıyız. Bilerek veya bilmeyerek ülkeyi güvensiz gösterme çabalarına karşı dikkatli olmalıyız. Medyanın kıskacına düşmemeliyiz. Unutmayalım, AK Parti gündem takip etmez, gündem belirler. Kendi gündemi vardır. İftira ve yalan hızlı yayılır ama doğrularla karşılaştığında daha hızlı bir şekilde söner, gider. İstanbul Türkiye’nin kaderini belirlemede bir numaralı şehirdir. İstanbul’un nabzını iyi tutarsak Türkiye’yi de yakalamış oluruz. Bu konuda sizlere büyük görev düşüyor. Türkiye ile AK Parti’nin kaderi karışmıştır. Türkiye’yi seven bizi seviyor, nefret eden bizden de nefret ediyor.
Şu anda Barış Pınarı Harekatı ile Suriye’de devam eden süreç Türkiye’nin nereden nereye geldiğini gösteriyor. Dünyada hangi liderle konuşsak bize “Buradan ne zaman çıkacaksınız?” diyorlar. Biz de “Sizin orada ne işiniz var?” diyoruz. Son dörtlü zirvede de konuştuk. Suriye halkı bize “Teşekkür ederiz, artık çıkabilirsiniz” demedikten sonra oradan çıkmayız. Çünkü Adana Mutabakatı ile oradayız. Fransa’nın şu anda hali ortada. Fransa’da her yer yanıyor, yıkılıyor. Niye? Zulüm ile abad olunmaz, onun için.
Türkiye-Libya arasında bir mutabakat metni imzalandı ve bu mutabakat metni ile özellikle de deniz yetki alanlarının sınırlarının daraltılmasına yönelik anlaşma meclisimizden geçti ve ben de imzaladım böylece şimdi de Birleşmiş Milletler’e gönderildi. Yunanistan, Libya’nın büyükelçisini deport etti. Deport etseniz ne olacak. Libya ile kararlı tutumuzu devam ettiriyoruz, ettireceğiz. Libya ile Türkiye arasında hamdolsun gayet güzel bir hat inşa ediyoruz. Libya ile imzalan anlaşma ile Akdeniz’deki oyunlar bozuldu. Uluslararası haklarımızı sonuna kadar savunacağız, takipçisi olacağız. Tabii parlamentomuzdan çatlak sesler çıkıyor ancak biz dik duracağız. Ülkemizin egemenliğini, hukukunu, çıkarlarını, milletimizin ve tüm dostlarımızın haklarını korumak için verdiğimiz mücadelede hep dik durduk, dik durmaya da devam edeceğiz.
Artık eskiden olduğu gibi Türkiye’yi diledikleri şekilde itip kakamadakları, yönlendiremedikleri, yönetemedikleri için hırçınlaşıyorlar. Hırçınlaştıkları için de muvazeneyi kaybediyorlar. Bizi köşeye sıkıştırmak için diplomasinin yanı sıra ekonomiyi de devreye soktular ama başarılı olamadılar. Cumhur İttifakı’nı bölemeyecekler, parçalayamayacaklar. Cumhur İttifakı güçlenerek yarınlara yürüyecek. Seçimden buyana 74 bin 176 üye kaydıyla İstanbul teşkilatı adeta yeni bir dirilişin içerisinde bulunuyor.
İstanbul’da bir Şehir Üniversitesi meselesi ortaya çıkardılar. Bu üniversitesinin bir ayağında bizim olduğumuzu, diğer ayağında malum zatın olduğu söyleniyor… Şehir Üniversitesi’nin tahsisini başbakanlığım döneminde ben yaptım. Tahsisini ben yaptığım halde malum zat başbakan olunca bunu mülkiyet devrine dönüştürdü. Bu yapılamaz. Türkiye’de hiçbir üniversiteye tapu devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü hiçkimseye bırakmıyorlar. Hani bunlar dürüstü. Bu mülkiyet devrini yaparken yanında Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Feridun Bilgin var. Bitmedi; bunlar Halk Bankası’nı da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankası’ndan kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası ciddi bir kredi veriyor. Maalesef bunlar, ödeme planında Halk Bankası’na ödemeleri yapmıyorlar. Halk Bankası da kendilerini sürekli uyarıyor. Şu anda borçları 417 milyon noktasında.
Burayı tahsis etmemiz bunlara önem verdiğimizin ifadesiydi. Çok değerli bir yer 2,5 milyon gibi. Bizim halef selef olduğumuz cumhurbaşkanı aradı. Siz bunu halledersiniz dedi. Kendisine dedim ki temenni ederdim ki siz benim yerimde olun. Geçmişte bankaların nasıl battığını biliyoruz. Bizim dönemimizde bankaların hiçbiri kasayı boşaltmadı biz de kasayı boşaltamayız. Ülker grubu buraya ciddi destekler verdi daha sonra çekildi. Buranın hamisi Marmara Üniversitesidir. Marmara Üniversitesi borçları ödesin diyorlar. YÖK de diyor ki siz de mütevelliyi bırakın. Onu da yapmıyorlar. kardeşlerim tezgah başka. Biz ne oradaki öğrencilerimizin ne de akademisyenlerin düşmanıyız. Hiçbir vakıf üniversitesinde bunların yaptığı gibi bir uygulama yok. Burada adeta Halkbank’ın dolandırılması söz konusu.
Tezgah başka. Biz ne oradaki öğrencilerimizin ne de akademisyenlerimizin düşmanıyız. Bu işin Danıştay’a müracatını yapan kim biliyor musunuz? CHP’nin yanından hiçbir zaman ayrılmayan TMMOB. CHP bunların yanında. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bunu özellikle tabanımıza anlatalım.