Günah keçisinin işi çok zordur..
Günah keçisi olunacağına dipsiz kuyuya düşmek en iyisidir..
Günah keçisinin olduğu yerde mutlaka çığırtkanlar da olur. Hatta çığırtkanların sayısı daha da fazla olmalıdır ki, günah keçisi müstehakını bulsun…
Yer yerinden oynasa da hiç tepki göstermeyen bu çığırtkanları” bir an gelir ” biri kurar saat misali ve zamanı gelince bunlar başlarlar bağırmaya – çağırmaya..
Besbellidir ki bir keçi ortaya çıkmıştır artık ve onların da var gücü ile bağırma – çağırma görevlerini yapma zamanı gelmiştir..
Çığırtkanlar ,halk işsizlikle boğuşurken çığırtmazlar; çünkü onların karnı tok ve gözü pektir…
Çığırtkanlar en çok vergiyi veren bir ülke olarak da ses çıkarmazlar paralı eğitim ve paralı sağlık hizmetlerine…
Nasılsa onlar en iyi yerlerde okur ve en iyi sağlık hizmeti alırlar..
Hatta bazı koltuklarda oturuyorlarsa o koltuklarını korurlar hep!…
Çığırtkanlar, açlıklar ve kirli savaşlar ve de ölümlerde de sessizdirler..
Nasılsa onlar pamuklu yatakta yatarlar. Kuş tüyü örtüler vardır üzerlerinde..
Çığırtkanlar, Sivas katliamında ve Maraş olaylarında da sessiz kalırlar…
Gözünüz çıksa da, çocuğunuz ölse de sessizdirler …
Çığırtkanlar on binlerce ”kayıp” vatandaş için de suspusturlar. Çığırtkanlar; güya ”VATANSEVERDİR!” Ülkemizin güneyimizde ve doğumuzdaki yerleşim illerindeki toprak ağalarına, şeyhlerine karşı da sessizdirler…
Ve hatta oradaki, halkı iliklerine kadar sömüren bu ağalık – şeyhlik sisteminin bir mahsuru da yoktur onlar için.. Etnik kökenin bir parçasıdır ve onlarca çok doğaldır..
Çığırtkanlar ,Kürt açılımı birden bire sağdan çark ile milli beraberlik ve kardeşlik açılımına dönerken hiç bahsi dahi geçmeyen toprak ağalarına – babalarına, düğünlerinde tonlarca et ikram eden, kilolarca altın takılan sömürücülere gık bile çıkartamaz..
Emperyalistlerle gönüllü masaya oturup sonra oturmadık da derler…
Toprağını ekemeyen-toprağı elinden alınan –hayvancılık yapamayan –hayvanları da elinden alınan halkımızın etnik kökeni bu manada önemli midir çığırtkanlar için?..
Ağızlarından tükürük saçarak aldığı kilolardan konuşamayan kalın enseli, mor yüzlü ‘’yorumcu çığırtkanlar’’ için ise hiç önemli değildir hatta ..
Onlar bir şekilde çığırtayım da nasıl olursa olsun sevdasındadırlar…
Çığırtkanlar, tarihi oluşan güncel olaylara bağlı olarak ‘’olmuş-bitmiş’’ ve ” o günkü koşullar ile değil de” bugün gerçekleşmiş olaylar gibi ele alırlar…
Vay sen şöyle yaptın derken aslında kimi zaman 100 sene önceyi masaya yatırırlar…
Bir bakarsınız ki 1900 lü yılların başlarında olmuş bir olay nerede ise dün olmuştur ve bunu da yapan bellidir ve yargılanmalıdır…
Bu nasıl bir mantıktır belli değil..
Çığırtkandır ve ne yapsa yeridir haliyle…
Eh olan her zamanki gibi ‘günah keçisine’’ olur..
Samanını geveleyip dururken bir de bakmış ki kasap olmuş çığırtkanlar ondan kelle isterler..
Önü de uçurum…
Sonuç olarak bu ülkeye ne lazım…
Günah keçisi değil elbette …
Bu ülkenin güçlü bir sola ihtiyacı var ..
Kaçınılmaz bir gerçektir bu..
Bin nasihatten bir musibet daha iyi ise, bin musibet görmeye de gerek yok…
Karşılaşılan son musibet olsun şu anda yaşananlar…