Bilişim hukukçusu Avukat Gökhan Ahi, ”Türkiye’de Twitter, Youtube ve Netflix kaldırılabilir mi?” sorusunu yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Niçin YouTube, Twitter, Netflix gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzu anlıyor musunuz? Bu ahlaksızlıkları ortadan kaldırabilmek için” diyerek sosyal medyaya yönelik bir yasal düzenleme sözü vermesini Bilişim Avukatı Gökhan Ahi RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na yorumladı: “Hukuk sisteminin oturmuş olması halinde yani keyfi bir savcının kullanıcı bilgisini istemeyeceğini bilse, hukuk nezdinde ceza hakimlerinin özgürlüklerle ilgili karar vereceğini bilse bu sosyal medya şirketlerinin istendiği gibi Türkiye’ye gelmemesi için bir sebep yok.”
İşte Gökhan Ahi ile yapılan söyleşinin satır başları:
*Bu bahsedilen platformların hepsi aynı sınıflama içinde değerlendirilebilir mi?
-Netflix sosyal medya değildir. Sosyal medya dediğimiz içeriğini kullanıcıların oluşturduğu platformlardır. Netflix içerik üreticidir. Geçen sene RTÜK denetimine bir düzenleme yapıldı. RTÜK isterse dijital TV platformları için denetleyebileceği bir takım takım düzenlemeler yaptırır. Nisan ayının başında bir kanun teklifi vardı. Kanun paketinin içinde internetle ilgili maddeler de eklenmişti. Bu maddeler Meclis’e gelmedi, kanunlaşmadı. Nisan ayındaki teklifte bu vardı ama sonradan vazgeçildi ve bu teklifin oradaki düzenlemeleriyle Meclis’e getirileceği anlamına geliyor bence.
*O teklifte sosyal medyaya ilişkin ne tür düzenlemeler öngörülüyordu?
-Teklifte, sosyal medyanın kaldırılması ya da kontrol edilmesi diyordu. Hem kaldırılması hem kontrol edilmesi olmaz demek ki aşamalı bir durum var. ‘Türkiye’den gün içerisinde 1 milyondan fazla üyesi olan sosyal ağ sağlayıcı, özel hayatın gizliliğini ihlal eden içeriklere ilişkin başvuruda bulunan kişilere en geç 72 saat içinde cevap vermek zorunda olacak. Bu kuruluşlar, Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırmakla yükümlü olacak. Eğer bu yükümlülüğü yerine getirmezse sosyal ağın internet trafiğini yüzde 50’den yüzde 95’e kadar daraltılacak her talep başına yanıt vermezse 100 bin TL ile 1 milyon TL arasında para cezası kesilecek’ diyor o zamanki teklif. Yani sosyal medya şirketlerine diyor ki ben sizi kontrol altına alacağım, konuyu da biliyorum bize temsilcilik açacaksınız ve bu temsilcilik adli ve idari soruşturmalar için gerekli bilgi teminini yani herhangi bir kullanıcının IP’sini ya da detaylarını bize vereceksiniz. Yok eğer bu bilgileri vermezseniz o zaman da trafiğinizi önce yüzde 50’ye sonra da yüzde 90’a kadar daraltırım diyor. Teknik olarak bu mümkündür.
*Peki sosyal medya şirketlerinin buna yanıtı sizce nasıl olur?
-Sosyal medya şirketleri büyük ihtimalle böyle bir temsilci bulundurmak istemeyecek. Bulundururlarsa da zaten kendileri ile çelişirler. Ne resmi makamlardan gelecek tespit taleplerine yetişebilirler, de ne sosyal medya şirketlerinin çok sesliliği kalır ne de ifade özgürlüğünün iddiası olma özgürlüğü kalır ve tamamen kendileri ile çelişirler. Sosyal medya şirketleri bu konuda taviz verecek olsalardı Çin’de verirlerdi. 1.5 milyarlık bir paydan bahsediyoruz. Hukuk sisteminin oturmuş olması halinde yani keyfi bir savcının kullanıcı bilgisini istemeyeceğini bilse, hukuk nezdinde ceza hakimlerinin özgürlüklerle ilgili karar vereceğini bilse gelmemesi için bir sebep yok. Ben keyfilik yok diyemem ne yazık ki var.
*Böyle bir düzenleme siyasi açıdan risk taşımaz mı?
-Sayın Erdoğan sosyal medyayı çok iyi kullanan bir kullanıcı. Cumhurbaşkanı, Bakanlıklar, Milletvekilleri, kurumlar interneti ve sosyal medyayı çok sık kullanıyor. Propagandalarını, tanıtımlarını, reklamlarını buradan yapıp insanlarla iletişim kuruyorlar bu nedenle de kendileri de istemeyeceklerdir. Çok önemli bir mecra ve bunların içinde genç var. Yaşı 40’ın üzerinde olan kitleyi TV kanallarını haber kanallarını izlerken görebilirsiniz ama 40’ın altındaki hiç kimse haber izlemiyor. Bu kişilere ulaşma şansını yitirirsiniz. Hiçbir lider böyle bir riski göze alamaz.
*Peki bu platformlar Türkiye’de vergi veriyor mu?
-İşin ekonomik tarafına baktığımız zaman sosyal medyadan reklam, tanıtım ve içerik üreten on binlerce insan var. Twitter, Facebook ve Youtube yeni düzenlemelerle vergisini veriyor. Reklamlardan elde etmiş oldukları gelirleri Türkiye’deki yasal vergi temsilcileri tarafından yüzde 15 stopaj adı altında vergiler kesiliyor. Yani vergi ile ilgili bir problem de yok. Sosyal medyada içerik üretip para kazanan kişilerden dolayı ekonomiye çok büyük katkısı oluşmaya başladı.
*Diyelim ki bu platformlara erişim engellendi, o zaman ne olacak?
-İnsanlar VPN ile bağlantı şekillerini popülerleştirecek. VPN Servisi adı altında herkes yurtdışına 5 Dolar 10 Dolar para ödemeye başlayacak ve bu da ciddi bir döviz çıkışı. VPN Servisleri kişisel bilgilerimizi nerede tutuyor bilmiyoruz. Kişisel bilgi ve verilerimizin kimin eline geçtiğini bilemeyeceğiz. Devlet öyle mi önlem alır böyle mi önlem alır? Bir sektörü baltalayalım bitirelim midir yoksa bu sektörü düzenleyelim midir?
*Bu sosyal medya organları kişisel bilgileri paylaşıyorlar mı?
-Hiçbir sosyal medya şirketi Facebook dahil Türkiye’den herhangi bir kullanıcı bilgisini vermiyor, paylaşmıyor. Sosyal medyada yazmış olduğu bir şeyden dolayı gözaltına alınan kişiler açık kimlik ya da değil konuştukları diğer kişiler aracılığıyla ya da emniyetin kullanmış olduğu forensic programlarla bulunması mümkün olabiliyor. Sosyal medya yazılımlarıyla ilgili şeyler bunlar yani doğrudan bilgi almak değil. Gerçek bir kişi olduğu zaman bu bir trol değil. Botlar tarafından oluşturulmuş, binlerce hesabı kontrol eden yazılımlar var. Bu yazılımları belli ajanslar belli merkezler istediği gibi yönlendirip istediği yere hakaret saldırısı yapabiliyor. Hashtag ile gündem belirleyebiliyor. Twitter bunları engellemeye çalışıyor.
Haber:Sputnik