Hüsnü Mahalli, “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de herkes sinsi virüsün peşinde. Oysa İdlib’teki tipler koronadan çok daha tehlikeli.” ifadelerini kullandı.
Korkusuz Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs nedeniyle gündemden düşen İdlib’i yazdı.
Hüsnü Mahalli’nin yazısı şöyle:
5 Mart Moskova toplantısından sonra İdlib konuşulmaz oldu.
Olan 50 şehide ve onların ailelerine oldu.
Şimdi artık ne İdlib’i, ne Fırat’ın doğusunu ne de Suriye’yi konuşan var.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de herkes sinsi virüsün peşinde.
Oysa İdlib’teki tipler koronadan çok daha tehlikeli.
Umarım koronavirüsü bölgede bulunan Türk askerine bulaştırmazlar.
Bölgeden gelen haberlere bakılırsa herkes diken üstünde.
Beslenme, sağlık ve hijyen koşullarının çok kötü olduğu bölgede her an her şey olabilir.
Benzer durum Türk askerinin bulunduğu Fırat’ın doğusu için geçerlidir.
PYD/YPG’nin yönettiği bölgede durum çok kritik.
Ama daha kritik olan İdlib çevresinde dolaşan Türk askerinin durumu. Savunma Bakanlığı’nın “radikal unsurlar” olarak tanımladığı ruh hastası teröristler geçen hafta yaptıkları gibi Türk askerine yönelik saldırılarını sürdürüyorlar.
Korona işi olmasaydı gerginlik her an sıcak ve büyük çatışmaya dönüşebilirdi.
Bakmayın siz var olan sakin duruma.
Bölgede ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Erdoğan’la arası bozuk olan BAE, Suudi Arabistan ve Mısır Türkiye’yi kuşatmak için hareket halindeler.
Libya’da Rusya ile birlikte hareket eden bu üç ülke Erdoğan’ı Suriye’de sıkıştırmak için önceki gün ilk adımı attı.
2011 sonrasında Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Mısır’la birlikte Suriye’ye müdahale eden ve muhaliflere her türlü yardımı yapan BAE’nin lideri Bin Zayid El-Nehyan herkesi şaşırtarak önceki akşam Esad’ı telefonla arayarak “Yanındayız” dedi.
Bu aramayı kendi Twitter hesabından duyuran El-Nehyan’ın yakın gelecekte Şam’a gidebileceği konuşuluyor. Esad’ı aramadan önce Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Suudi Kral Selman’la konuştuğu tahmin edilen El-Nehyan Erdoğan medyasına göre diğer ikisiyle birlikte Türkiye’nin baş düşmanları. Bu üç liderin yandaş medyasına bakılırsa “Erdoğan Osmanlı gelenekleriyle Suriye’nin kuzeyini işgal etmiş ve teröristlerle işbirliği yapıyor”.
Şimdi bu üç lider diğerleriyle birlikte Erdoğan’ı Suriye ve Libya’da sıkıştırmak için hazırlık yapıyor.
Bu üç lider aynı zamanda Fırat’ın doğusunda PYD/YPG’yi Esad ile barıştırmaya çalışıyor.
Her şey Putin’in bilgisi dahilinde.
Biraz da Trump’ın.
Öyleyse her şey ve herkes Türkiye’ye karşı.
Yani Erdoğan’a ve onun Suriye politikasına karşı.
Oysa 2011 sonrasında Putin hariç herkes Ankara’ya gaz vermişti.
BOP’un eş-başkanı, Osmanlı torunu ve ılımlı Müslüman Erdoğan herkes için ideal bir modeldi.
Geldiğimiz nokta ortada.
Ankara bir an önce Rusya ve İran’la anlaşarak askerini İdlib’ten çekmeli.
Koronavirüs başına bela olmadan.
Ankara yine Rusya ve İran’la anlaşarak Suriye sorununu hemen çözmeli, Suriyeli muhaliflerle ilişkisini kesmeli, tüm askerlerini Suriye’den çekmeli, mültecilerin ülkelerine dönmesi için Suriye devletiyle işbirliği yapmalı.
Bu davranışıyla Türkiye çok farklı alanlarda karşılaşacağı olası riskleri bertaraf edecek ve bölgesel konumunu yeniden güçlendirecektir.
Başka türlüsü olamaz.
Korona sonrası dünyanın çok farklı olacağını bilen bölgedeki aktörler şimdiden önlem alıyor.
Bu önlemlerin hedefinde Erdoğan yani Türkiye var.
Her şey Erdoğan’ın Arap Baharı sonrasında yaptığı yanlış hesaplardan dolayı.
Onuncu yılında hatadan dönmek Türkiye için büyük kazanç olacaktır.
Bu kazancın getirileri koronaya karşı sıkıntılı bir dönem yaşayan Türkiye’yi rahatlatacak.
Daha açık bir ifade ile Suriye konusunda harcanan milyarlarca dolar işini kaybeden ve edecek olan insanlara dağıtılırsa büyük bir sorun çözülmüş olur.
Tek örnekle 50 bin militanı olan Suriye Milli Ordusu’na harcanan paralarla onlarca Sahra hastanesi kurulur ve tüm çalışanlarına her ay ikramiye bile dağıtılabilir.
Özetle 2011 öncesinde olduğu gibi Şam ile dost olmak Ankara’yı içerde ve her alanda dışarda rahatlatacaktır.
Şimdi tam zamanı.