BAE ile İsrail arasında, Beyaz Saray’da imzalanan normalleşme anlaşmasının yankıları sürerken, Katar’ın F-35 savaş uçağı alımı için ABD’ye resmi başvuruda bulunması gündemin ilk sıralarına oturdu. İsrail’den ise Katar’a F-35 satışının yapılmaması doğrultusunda açıklamalar geldi.
Geçtiğimiz süreçte NATO, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımını, ittifakın sistemleriyle entegre olmadığı ve gizli askeri bilgilerin Rusya’nın eline geçebileceği gerekçesiyle sert bir dille eleştirmiş, ABD ise bu duruma, Türkiye’yi, bazı parçalarını ürettiği F-35 programından çıkararak yanıt vermişti.
Gelinen noktada, BAE’nin ardından Türkiye’nin Körfez’deki müttefiki Katar’ın da F-35 alımı için ABD’ye resmi talepte bulunması bölge dengeleri açısından yeni bir duruma işaret ediyor.
F35’lerin Ortadoğu ülkelerine satışı konusunda İsrail’in belirleyici olduğunu savunan Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli ’ye göre, “İsrail’in hangisine onay vereceği şu an askıda, çünkü perde arkasında BAE, Suudi Arabistan ve Katar’ın barıştırılma çabaları devam ediyor. Bu barışma için de Amerikan seçimleri bekleniyor. Barışma durumunda Türkiye açıkta kalacak…”
BAE ve Katar, F-35 alımı için ABD’ye resmi başvuru gerçekleştirdi. ABD’nin F-35’leri BAE ve özellikle Katar’a vermesi durumunda Türkiye için olası senaryolar nasıl olur?
Birleşik Arap Emirlikleri hem Katar hem de Türkiye ile kavgalı. Aynı zamanda hem BAE hem de Katar F-35lerin peşinde, hatta BAE bir ön anlaşma imzaladı. Ancak bu anlaşmaya önce İsrail’in onay vermesi gerekiyor.
Aynı şekilde Amerika’nın da Katar ile ilişkisi mevcut. En son Amerikan Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanlarının Katar’a gidip gelmeleri ve ona bağlı olarak Katar’a da aynı uçakların verilmesi söz konusu. Burada bir çelişki var. Zira Katar ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin aralarında bir düşmanlık var; birisi Türkiye’den yana, diğeri ise Türkiye’ye düşman. Burada bir gariplik var.
Sonuçta F-35lerin her iki ülkeye birden satılmasında Amerikan sistemi açısından bir sıkıntı bulunmuyor, çünkü Amerikalılar paraya bakıyor. Ancak İsrail’in hangisine onay vereceği şu an askıda çünkü perde arkasında; BAE, Suudi Arabistan ve Katar’ın barıştırılma çabaları devam ediyor. Bu barışma için de Amerikan seçimleri bekleniyor. Seçiminden sonra bu konuda adım atılacağı yönünde bilgiler var.
Dolayısıyla BAE ve Suudi Arabistan’ın ardından Katar’ın da ikna edilmesi durumunda Türkiye açıkta kalacak. Eğer bu barışma gerçekleşirse Türkiye’nin önümüzdeki dönemde meşgul olacağı yeni bir gündem ortaya çıkmış olacak çünkü Türkiye’nin Katar’da askeri bulunuyor.
F-35 gündemi, Türkiye-Rusya ilişkilerini nasıl etkiler?
Bu durum da Amerikan seçimleriyle doğrudan ilişkilidir. Yani seçimlerde Trump kalırsa farklı, Biden gelirse çok daha farklı gelişecek. Çünkü Biden gelirse Türkiye aleyhinde bir tavır sergileyeceği yönünde bir beklenti var. Trump kalırsa tabii o da çok böyle sempatik bir adam değil. Attığı tweetler ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektupları hatırlayın. Dolayısıyla yumuşama ya da sertleşme daha çok Amerika’nın Suriye politikasına ilişkili olarak, Amerika’nın Fırat’ın doğusundan çekilip çekilmemesine bağlı olarak gelişecek. Trump kalırsa, Umman Sultanlığı ile İsrail’i barıştıracak. Bir daha söylüyorum o zaman Türkiye yine açıkta kalacak. Türkiye ya Amerika ile eski ittifak ilişkisine dönecek, ya da açıkta kalacak ve Rusya ile yakınlaşacak. Bu durum ise Türk devletinin ve AKP’nin ideolojisiyle yan yana gelebilecek bir konu değil.
Reuters tarafından geçtiğimiz günlerde S-400’ün Karadeniz’de denendiği yönünde iddia ortaya atıldı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Basında test edildiği yönünde haberler çıkıyor, anacak Amerika ve NATO’dan “Eğer doğru ise” denilerek açıklama yapılıyor. Test edilip edilmediğini Amerika her tarafta olan uydularıyla görebilir. Füze eğer test edildiyse test edilmiştir hala şunu diyor “Eğer test edildiyse…” Burada bir gariplik var birincisi bu. İkincisi niye Karadeniz’de test ediliyor ki? Karadeniz’de Rusya var ve Türkiye’nin düşmanı değil. Yani o tarafta test etmenin bir anlamı yok. Test edilecekse eğer Karadeniz’de değil, Akdeniz’de test edilmesi lazım ya da Yunanistan’a karşı Ege’de. En azından orada psikolojik anlamda bir şey söylenebilirdi. Dolayısıyla bu mesele Türkiye’nin Rusya ve ABD ilişkilerinde psikolojik bir meseledir. Çünkü şu anda Türkiye, Suriye ile kavgalı, biliyorsunuz Rusya ile de baya ciddi bir gerginlik var ve benzer bir durum Libya’da da yaşanıyor. Karabağ sorununda da çok büyük bir gerilim var. Bence bunlar, Türkiye’nin içeride uyguladığı küçük taktikler, daha doğrusu AKP’nin içeride uyguladığı yöntemlerin bir dışa vurumu…
BAE ile Türkiye arasında kısa vadede bir uzlaşma söz konusu olabilir mi?
Yok, Türkiye tarafından içeride de aynı şey söyleniyor, “Dünya bizi kıskanıyor, işte Almanlar bizi kıskanıyor, Fransızlar bizi kıskanıyor”, “Kendi uçağımızı, füzemizi yapıyoruz “gibi… İkincisi Türkiye tarafından ideolojik bir politika izlendiği için onlara çok da fazla bakmıyor. Yani, ya Türkiye var olan ideolojik çizgisinden, Müslüman Kardeşlere, Ortadoğu ve Arap-İslam coğrafyasındaki İslamcılara sahip çıkmaktan vazgeçecek, ya da pragmatik olarak dönüp “ya kardeşim benim şurada çıkarım var, şunla barışmam gerekiyor” gibi bildiğimiz hikayelere dönecek. Ama Türkiye bence ideolojik çizgisinden vazgeçmeyecek, ideolojiye dayalı dış politika yöntemlerinden de vazgeçeceğini sanmıyorum.