Belediyenin hizmet fazlası araçları sergilemesinin ardından başlayan tartışma sürüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi, tatilin ardından ilk aylık toplantısını yapmak için Ekrem İmamoğlu başkanlığında bir araya geldi. İBB’de işten çıkarılanlar, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu‘na verilen hapis cezası, Tayfun Kahraman’ın Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı’na atanmasına ilişkin pek çok konunun tartışıldığı eylül ayının ilk meclis toplantısında gündemin büyük bir bölümünü belediye bünyesindeki ihtiyaç fazlası araçlar oluşturdu.
Toplantıda kendisini “İkili ve maskeli bir yönetim” uygulamakla suçlayan AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş’a tepki gösteren İmamoğlu, AKP’lilere, “Tek yönlü bakışla asla ve asla bu topluma adalet dağıtamazsınız. İlçe başkanlığının tanımıyla bir işe alım yapamazsınız. Biz alışık olmadığınız bir süreç yaşatacağız size” dedi.
Öte yandan TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi ve İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Tayfun Kahraman’ın İBB’de Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı görevine getirilmesi de başını AKP’lilerin çektiği Meclis üyelerince eleştirildi. AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu ile CHP Grup Başkanvekili Doğan Subaşı arasında Gezi davası sanıklarından da olan Kahraman üzerinden yaşanan Gezi tartışması dikkatleri çekti.
Eylül ayı toplantısının açılış konuşmasını yapan İmamoğlu kısa bir süre önce grup oluşturan İyi Parti ve MHP’ye başarılar diledi. İmamoğlu konuşmasına 12 Eylül darbesinde kaybedilen insanları anarak devam etti. Darbelerin bir daha yaşanmaması temennisinde bulunan İmamoğlu, 27 Mayıs’ta idam edilen Başbakan Adnan Menderes’i de andı.
Muharrem ayı vesilesiyle Alevi yurttaşlara da selam gönderen İmamoğlu, bir olmayı, diri olmayı öne çıkaran felsefenin de herkes tarafından benimsenmesi gerektiğini söyledi.
Bazı ilçelerde sokakların isimlerinin değiştirilmesi ve Zabıta Müdürlüğü’nün ihaleye çıkma yönteminde yapılacak değişikliklerin ele alınacağı toplantıda ilk sözü AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu aldı. Göksu, yeni dönemin, İBB çalışanlarının işten çıkartılma korkusu olmadan çalışacakları bir dönem olmasını dileyerek konuşmasına başladı. Göksu konuşmasına Diyarbakır’da HDP binası önünde eylem yapan ailelere değinerek devam etti.
Belediyenin ihtiyaç fazlası araçları Yenikapı’da sergilemesine tepki gösteren Göksu şunları kaydetti:
“Bir taraftan emek ve alın terini konuşurken diğer yandan İstanbul’da bir tiyatro izledik. Öylesine bir tiyatro izledik ki Sayın Başkan seçim döneminde kamuoyuna çıkıp, “İBB’de 643 yöneticiye 1717 makam aracı verilmiştir” dedi. Verilen 1717 makam aracı nerede? Bu sorunun cevabını arıyoruz. Allah aşkına makam araçları bunlar mı? Sonra 643 yöneticiye 1717 makam aracı bulunamayınca bunlar hizmet fazlası araçlar dediniz. Soruyorum, bunlar hizmet fazlası araçsa Yenikapı’ya toplayabildiğiniz araç sayısı 730. Topladıktan sonra baktınız ki tepki almaya başladınız, gece operasyonlarla kamyonetleri geri çektiniz. Plakaları burada. O kamyonetler kimindi acaba? 730 tane hizmet fazlası araç tespit ettiniz. Peki İSKİ’de 2 Ağustos’ta 997 aracı niye aldınız? Hem de bizim dönemde 1400 liraya kiralanan araç, yeni dönemde 3341 liraya kiralanmış. Üç katı. Eğer mesele hizmet fazlası araçsa hemen bunları da göndermeniz lazım. Hizmet fazlası araç söz konusuysa kamu kurumu bu araçları elinden çıkarmalı. Ama araç neye göre belirleniyor? Eğer hiçbir şey yapmayacaksanız bütün araçlar hizmet fazlasıdır. Hizmet araçlarının, zabıta araçlarının hizmet fazlası olduğuna neye göre karar verdiniz? Bundan sonra evde bakım yapamayacak mısınız? Bundan sonra insanların ayağına hizmet götürmeyecek misiniz? O zaman bu araçları teslim edebilirsiniz.”
Yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütleri ile bağını maksimuma çıkartması gerektiğini savunan Göksu, “Sanki bazı vakıflara oluk oluk para aktarıldı. Sanki bu vakıflara nakdi para verildi gibi algı operasyonu yapıyorsunuz. İBB’nin bu derneklere, bu vakıflara verdiği bir kuruş Türk Lirası yoktur” diye konuştu.
Göksu konuşmasının son bölümünde ise Tayfun Kahraman’ın daire başkanlığına atanmasına tepki gösterdi. Göksu, “İBB’de geçtiğimiz günlerde bir atama yapıldı. Bu kişi kentsel dönüşüm afet başkanı. Gerçekten bu arkadaşın atandığını medyadan görünce yüreğim burkuldu. Böyle bir ismin İstanbul gibi dünyanın en gizemli şehrine kentsel dönüşüm daire başkanı olarak gezi olaylarında eli kanlı terör örgütlerinin paçavrasının altında gaz maskesiyle beraber ‘havaalanı dursun, boğaz köprüsü dursun’ diyen bir kişi bu şehrin neresini dönüştürecek? Hadi CHP’lilere bir şey demiyorum, İyi Partililere soruyorum; bunu içinize sindirebilecek misiniz?” dedi.
Göksu’nun ardından söz alan İyi Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, “15 Temmuz’u yaşatanlar sizin bu vakıflarınızda yetişenlerdir” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Doğan Subaşı da şunları kaydetti:
Sadece CHP’li sadece AKP’li, sadece İyi Partili, ya da sadece Çerkes, Kürt diye nefret duyuyorsanız bunun adı nefret suçudur.
CHP’nin başarılarından biri de bu ülkeyi çok partili sisteme geçirmesidir. Başka partileri örmek bizi mutlu eder. MHP bu ülkenin köklü partilerinden biridir. Kökleri 1920’lere dayanır. Biz bunu görmekten memnuniyet duyuyoruz. İyi Parti kısa sürede çok başarılar elde etmiştir. Ak Parti’nin de ben siyasal hayatımızda kısa sürede kurulduktan hemen sonra iktidar sorumluluğu üstlenmiş, bir çoğuna katılmadığımız ama ülkemizin tarihine damga vurmuş bir takım uygulamalar yapmıştır. Burada çok partili bir ortam görmekten biz CHP’liler gurur duyuyoruz. Bu nedenle tabii Abdülkadir Selvi‘nin bir sözünü hatırlatmak isterim. AKP’yi tahayyül ederken ‘güneşin öğleden sonrayı gösterdiği ve ikindiye yaklaştığı dönem’ olarak söz ediyor, içinde bulunduğunuz dönemle ilgili. Partinize sahip çıkın. İleride de sizi görmek isteriz. Türk siyasal hayatında sizi görmek isteriz.
12 Eylül’e değinmek isterim. 12 Eylül yapılmış bir gün olarak bakarsak hata ederiz. 12 Eylül’ün kökünde 24 Ocak’ta vardır. 12 Eylül’ü yine birkaç hırslı generalin yaptığı bir iş olarak düşünürsek hata ederiz. Lafı uzatmayacağım. Türkiye’de siyasal iktidar değişimi sandıkta olmalıdır. Türkiye’de sandıktan çıkan iradeye herkes saygı duyacak. Kayyımla, üniformayla hiç kimse halkın verdiği iktidarı halktan olmamalıdır. 12 Eylül’ü eleştirirken 12 Eylül’ün bugünkü uygulamalarına da karşı çıkmamız gerekiyor. O uygulamalar bugün de sürüyor. Biz CHP olarak siyasal iktidarın, para, silah ve güç kullanarak değiştirilmesine karşıyız. Bu bizim yasal çerçevemizdir.
İlginç bir şey dikkatimi çekti. Tevfik Bey yaklaşık 30 saniye konuştu, araçlarla ilgili 3,5 dakika konuştu. Araçları daha çok mu önemsiyorsunuz? Araçları oraya çekince pejmürde mi oldunuz? Pejmürde oldunuz galiba? Bu araç konusunu hayretle izliyorum.
Bizim için emek en yüce değerdir. İşten çıkarmalar konusunun hepimizi mutlu ettiğini düşünmeyin. Fakat son altı ay içinde sadece siyasi nedenlerle, oy kapmak adına işe adam alınmasını biz kabul edemeyiz. Siz yaklaşık 2 bine yakın insanı 31 Mart’tan sonra işe aldınız. Niye duyuru yapmadınız? Neden anlatmadınız? Geçen sene 500 tane zabıta alırken duyurmuştunuz. 2 bin kişi aldınız, neden duyurmadınız? Bu atılan çıkarılan arkadaşların iş bulma umutlarıyla oyun oynadınız siz. 150 bin kişiyi KHK ile işten çıkardınız. Bir tanesi benim arkadaşım, onların çoğu yine sizin arkadaşınız. Sizin arkadaşınız bunlar. Pilotluk lisansını iptal ettiniz o arkadaşların. Bu şekilde insanların ekmeğiyle oynayamazsınız. Adamın Bank Asya’da hesabı var diye THK’dan atıyorsunuz, Bank Asya’da 19 yıl görev yapmış adamı SPK’da başkan yapıyorsunuz. MHP’li arkadaşlar bize bu konuda eleştiri yapsalar bize, onları dinlerim. Ama siz bizi eleştiremezsiniz. Siz işten çıkarma konusunda kimseye akıl verecek durumda değilsiniz. Buradaki arkadaşların bize akıl verecek kadar aklı varsa gitsinler o aklı Ankara’ya versinler. Siz şimdi tekel işçilerine ne anlatacaksınız? Biz adil bir işe alım süreci uygulayacağız.”
“Bizim insanların haklarını arama konusunda hiçbir tereddüdümüz yoktur. Başkanımız temsilcilerini dinledi. Bizim TOMA, cop anlayışımız yok. Bu insanlar mağdurdur ama o insanları mağdur eden biz değiliz. Siz o insanların eve ekmek götürme düşünceleriyle oynadınız, onları mağdur ettiniz.”
“Binali Yıldırım, ben merak ediyorum, belediye başkan adayıydı. Sayın Yıldırım, İGDAŞ’ta, İSPARK’ta İBB’de kaç akrabanız çalışıyor? Merak ediyorum. Tevfik Göksu’ya soruyorum, İBB’de 10’a yakın Göksu soy ismiyle çalışan arkadaş var. Bir yanlışlık varsa, soyadı benzerliği var diyorsa açıklar, biz de tatmin oluruz.”
“Taşıtlar ve vakıflar konusuna girmeyeceğim. Bizim konuşacak 4 arkadaşımızdan biri de Tarık Bey, kendisi girer detaylı bir biçimde bu konulara. Tayfun Kahraman’la ilgili Gezi olayları dendi. Olay değildir, siz Gezi’den olay molay diye söz edemezsiniz. Gezi Parkı dediğiniz şeyde Türkiye’nin 81 ilinin 80’inde insanlar sokağa çıktı. Siz ona öyle olay molay diyemezsiniz. Doğru anacaksınız. Gezi direnişi diyeceksiniz. Orada Taksim Dayanışması vardı, Tayfun Bey de üyelerindendi. Gezi, şehre, ülkeye, doğaya nasıl sahip çıkılır onun en güzel örneğidir. Tayfun Kahraman orada gösterdiği yeteneklerini daire başkanı olarak burada gösterecek. Kentsel dönüşüm rant kapısı olmayacak. Halktan yana bir kentsel dönüşüm olacak.”
AKP Grup Başkanvekili Göksu, CHP Grup Başkanvekili Subaşı’na, “Bu ülkenin yağmalanmasına, araçların yakılmasına, o paçavraların altında gaz maskesiyle basın açıklaması yapan bir kişinin gerçekten İstanbul’un kentsel dönüşümünü yapacağına inanması beni çok şaşırttı. Bu milletin kazanımlarına karşı olan bir kişinin hayır getireceğine biz inanmıyoruz” diye yanıt verdi.
Ardından konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, da AKP’li Göksu’nun Tayfun Kahraman’a yönelik sözlerine, “Karakterine ve kişiliğine kefilim. Ona söver gibi hakarette bulunmanızı yadırgıyorum. Geçmişte çok övdüğünüz insanlarda yanıldığınız gibi şimdi de çok sövdüğünüz insanda yanılacaksınız” diye yanıt verdi.
Ardından söz alan AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş, İmamoğlu’nu, “İkili ve maskeli bir yönetim” uygulamakla suçladı.
İmamoğlu, kendisine yönelik eleştirilerde bulunan Gökkuş’a şu sözlerle yanıt verdi:
“Bir iki tanesine yanlış anlamazsanız diye ilaveler yaptınız, diğerlerine yapmadınız ama hiç önemsemiyorum. Çünkü yazılanı okuduğunuza, kelimelere kendinizin de inanmadığınıza inanıyorum. Çünkü ben sürece bütün adalet duygumla bakarım. Partizanlığı çok iyi analiz ettiğimi düşünen biriyim. Elbette eksiklerim olacak, hatalarım olacak ama vicdanı ve ahlakı asla elden bırakmayacağım. Bunun tamamen elden bırakılmış bir döneme de şahit oldum. Ben İBB döneminde veya başka dönemlerde tümüyle siyasi analizlerle işe adam alındığını gözlemledim. Oyuna göre bir mahalleye gidiyorsunuz herkes işsiz, oyuna göre bir mahalleye gidiyorsunuz herkesin işi var. Tek yönlü bakışla asla ve asla bu topluma adalet dağıtamazsınız. İlçe başkanlığının tanımıyla bir işe alım yapamazsınız. Biz alışık olmadığınız bir süreç yaşatacağız size. 100 kişi için duyuru yapıyor kurumlar, kapıda 10 bin kişi beliriyor. Siz neden duyurmadınız? Ve bunu iki seçim arasında yapıyorsunuz. Hangi vicdanla, hangi tarifle bunu insanlara anlatabilirsiniz?”
“Karşımda saygısızca oturan iki insana rağmen tüm duygularımla konuştum. Ben bir insana nasıl davranacağımı bilirim. Kelimelerden anlamam, uygulamayı iyi bilirim. Ben partizanlığı yok etmek adına söz verdim.”
Oturumda söz alan CHP’li Tarık Balyalı da Canan Kaftancıoğlu’nun 7 yıl öncesinde attığı tweet’ler nedeniyle aldığı cezayı eleştirerek konuşmasına başladı.
Balyalı, sadece bir takım dernek ve vakıflarla işbirliği yapılmasına karşı çıktıklarını dile getirirken, “Ülke hukuku geldiği açısından ibretlik. Sayın Canan Kaftancıoğlu, 31 Mart seçimlerinden hemen sonra 7 yıl önce atmış olduğu tweetler nedeniyle yaklaşık 10 ceza aldı. Yani hukuk düzeninin bu kadar siyasallaştığı dönemde bunları yaşıyor olmak hepimizin vicdanını sızlatıyor. CHP’nin bütün vakıflara ve derneklere karşıymış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.Böyle bir şey yok. Kamunun lehine iş yapmaya çalışan her vakıf ve dernekle kanunun kapsamında iş yapmaya hazırız. Bizim karşı olduğumuz şey; sadece bazı vakıf ve derneklerle belli işlerin yapılması. Oysa ki bu işler özellikle yurt meselesi İBB tarafından rahatlıkla yapılabilir. Bu harcamaların Bu vakıf ve dernekler üzerinden yapılmasına gerek yok. Israrla bundan farklı bir şey çıkarılmaya çalışılıyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda vakıflarla iş birliği yapacağız” dedi.
Balyalı şunları kaydetti:
“Bu tartışma nerede başlıyor, Mevlüt Uysal’ın yalanlamış olduğu bir raporla başlıyor. Raporun ismi STk yurt ve okul raporu. Bu rapor Sözcü Gazetesi tarafından Çiğdem Toker’in yayınlamasıyla ülke gündemine girmiş oldu. Akabinde Mevlüt Uysal bu raporun varlığını reddeden bir açıklama yaptı. Aslında böyle bir rapor yoktur dedi. Rapor 2014-2018 yılları arasında yapılan çalışları anlatıyor. Toplamda 847 milyon liralık bir harcamadan söz ediliyor. Vakıf ve dernekler ile ilgili yapılan toplam harcama 308 milyon lira. Bunların içerisinde yapılan çok küçük miktar da olsa da nakit ödemeler rapor içerisinde gösteriliyordu. Bu rapor Sayın Başkanımız tarafından gündeme getirilerek kamuoyunda çok geniş yer buldu. Bunun üstüne açılan Çiğdem Toker ve şahsıma davalar açıldı. Hukuki süreç devam ediyor. Mevlüt Uysal ve o dönemin yönetimi o gün söyledikleri yalanın bir gün ortaya çıkacağının farkında olmadılar. Yalanlanan raporun aslında var olduğu bütün belgeleriyle bulundu. Onun içinde geçen harcamalar da doğrudur. Bugüne kadar iptal ettiğimiz protokoller aslında süresi sonlanmış olan dernek ve vakıfların protokolleri. Bunların hepsi yalan derken bir daha düşünün.”
“İkin konu da araçlarla ilgili. 643 üst yöneticiye 1717 makam aracı meselesi nereden çıkı? Biz uydurmadık bunu. 2019 performans programında 1717 tane binek araç olduğu yazıyor. İnternette de var. 1717 tane binek araç olduğu belediyemizin 2019 performans programında yazıyor. Bu konuda dün genel sekreterimiz belli açıklama yaptı. Şimdi o araçlarla ilgili nedir söyleyelim ama bunun 15 dakika sonrasında hiçbiri akıllarda kalmayacak. Söz uçar yazı kalır. Ama dün Yenikapı’da sergilenen görüntü bu ülkenin tarihine kazınmıştır. Yenikapı’daki israf görüntüsünün arkasında elbette ki ihtiyaç dışı araçlar vardır. 730 tane bugün itibariyle kiralanan yerlere teslim edilmeye başlanacaktır. Peki bunu bir tek biz mi yaptık? Hayır. 31 Mart sürecinden başlamak üzere Nisan ve Mayıs aylarında biz görevi devralmadan önce 517 tane araç da kiralanan şirketlere iade edilmiştir. Umuyoruz onlar da israfın sona ermesi için yapılmıştır. Makam araçlarına bakıyorsanız belki o 517 aracın içindedir. Yine bir şey söylemek lazım, bu konuda yapılan incelemede elimizdeki ıslak imalı verilerle bilgilerin uyuşmadığını gördük. Bu konuda inceleme devam edecek. Yine 2 Haziran ile 20 Haziran arasında elimizde bulunan binek araçların sadece 339 tanesinden araç takip sistemine sinyal geldiğini, diğer hiçbirinden sinyal alınmadığını söylemek istiyoruz, burada da seçimden hemen öncesinde bir teknik arıza olduğunu düşünüyoruz. O konuda da açıklama yapılacaktır.
Sürekli olarak bazı hizmetlerin aksadığı ifade ediliyor ama hangi hizmetler olduğu söylenmiyor. Soyut konulardan bahsediliyor. Çok ciddi şikâyet yok. Hizmetlerimiz bu araçlar olmadan devam edecektir. Yıllık yalnızca bu araçlardan 50 milyon lira tasarruf olacaktır. Tabii bunların vergi ve yakıt masraflarıyla 100 milyona yakın bir tasarruf sağlanacaktır. Bunlar da yakın bir süre içinde belediyemizin faaliyetlerine kaynak olarak aktarılacaktır. Hem vakıflarla ilgili hem de araçlarla ilgili süreç devam ediyor. Süreç devam ettikçe yeni bulguları kamuoyuyla paylaşacağız.”