Bidebunuizle yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 62 numaralı Kağıthane-Kabataş otobüsünde çekilen ve çok dolu olduğu için tepkiye neden olan görüntüler hakkında konuşan İçişleri Süleyman Soylu’ya yanıt verdi.
İmamoğlu, “Sayın İçişleri Bakanı’na bu konuda ilettiğimiz yazılı talepler var. Kendisi de bana döndü. Ben de kendisine trol sisteminin nasıl işlediğini, bunların kim olduğunu söylediğimde, kendisi bu kişilere bakmadığını söyledi. Otobüsün içindekilere baktığını söyledi. Bu kayıtlı bir troll. Ben ona bakmadım. O zaman şu gözüküyor ki herkes işine geldiği taraftan bakıyor” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fatih Portakal hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin de konuşan İBB Başkanı, “Beni de Fatih Portakal çok eleştiriyor. Dünden beri söylediklerine bakıyorum. Sorguluyor, daha iyi yapılması konusunda isteklerini söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu kıyaslamayı yapmamalıydı ( Tekalif-i Milliye). Bir gazetecinin bu süreci bu şekilde ele alması çok doğal” ifadelerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Radyo Karakutu’da yayınlanan Bidebunuizle programında Yavuz Oğhan, Akif Beki ve Murat Aksoy’un sorularını yanıtladı.
Gerçek Gündem’in haberine göre; İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
“Basında görev yapan eleştiri hakkını en güzel biçimde kullanan gazetecilerle tam aksine kalemini çok kötü şekilde kullanan gazetecileri insanlara kahraman gibi göstermeleri toplum adına ve basın özgürlüğü adına beni çok üzüyor.
Sokağa çıkma yasağı konusunda benim 15 gündür tutumum var. Bu benim şahsi tutumum değil. Dünyadaki örneklerden gördüğümüz kadarıyla söylüyoruz. Bunu İstanbul sokaklarını terörist odaklarına teslim etme çabasına, benim terörle işbirliği yapmaya kadar getirecek insanların gazetecilik yaptığını düşünüp onları koruma şeklinde tavır anlayışın tam tersi tutum var. Beni de Fatih Portakal çok eleştiriyor. Dünden beri söylediklerine bakıyorum. Sorguluyor, daha iyi yapılması konusunda isteklerini söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu kıyaslamayı yapmamalıydı ( Tekalif-i Milliye). Bir gazetecinin bu süreci bu şekilde ele alması çok doğal.
Açıkçası biz bu süreci takip ediyoruz. Bu konuda şunu ok net olarak iletmek isterim. Orada da çok acı bir tablo var. Toplumu kışkırtanlarla ilgili suç duyurularımız var. Sayın İçişleri Bakanı’na bu konuda ilettiğimiz yazılı talepler var. Kendisi de bana döndü. Ben de kendisine trol sisteminin nasıl işlediğini, bunların kim olduğunu söylediğimde, kendisi bu kişilere bakmadığını söyledi. Otobüsün içindekilere baktığını söyledi. Bu kayıtlı bir troll. Ben ona bakmadım. O zaman şu gözüküyor ki herkes işine geldiği taraftan bakıyor. Adalet çevresinde değil de, kendi savının peşinden koşan bir bakış açısı var.
Bu hastalığın bu kadar bulaşma riski varken neden bu feryatta bulunmayacağım. Aynı 15 gün önce sahra hastanelerinin kurulmasını söylerken olduğu gibi. İlk defa geçen cumartesi değil bir önceki cumartesi valilik beni pandemi kuruluna davet etti. Kuruldaki doktorların birçoğu sokağa çıkma yasağını, sahra hastanelerini dile getirdiler. Ben de diyorum ki devletimiz adım atsın, başka nasıl bir niyetimiz olabilir ki?
Sokağa çıkma yasağı konusunda bu direncin sebebi ne? Kim direniyor?
Ben Ankara’da hiç yaşamadım, Ankara’nın ruh halini bilmiyorum. Dolayısıyla orada nasıl bir karar verme süreci var, bilmiyorum. Burada belki ekonomik bir gerekçe olabilir. Ama hep birlikte bunun da altından kalkarız. Bu Türkiye çağında sokağa çıkma yasağı değil, İstanbul için. 15 gün bu şehirde kontak kapatılabilir. Bunun bana tersini savunan bir tıp insanına rastlamadım. O bakımdan bizim akıl rehberimiz bilim.
Sokağa çıkma yasağı konusunda geç kalınmadı mı?
Kesinlikle. Doktor arkadaşlarımızın söylediği bu haftadan sonra da ilan edilse de çok anlamı olmaz. Elbette her alınan karar değerli. 20 yaş altı değerli mi, değerli. 65 yaş üstü değerli. 20 yaş altı ve 65 yaş üstünün anlamı İstanbul’un yüzde 64’üne hala serbest hale getirmek. Bu düşüncelerimi Sağlık Bakanına iki defa ilettim.
Böyle bir ortamda siyaset bildiğimiz o kirli siyaset bu sürece nasıl alet edilebilir? Kişileri hala nasıl bloklaştırırsınız?Benim aklım, benim hücrelerim bunu kabul etmiyor ve anlayamıyor.
Ben o toplantının (Cumhurbaşkanının AK Partili belediye başkanlarıyla toplantısı) A ya bir gün öncesiydi ya da bir gün sonrasıydı ben sayın cumhurbaşkanından görüşme talep ettim. Ama artık bundan sonra kendileri bilir. Ben işime bakarım. Gerek duyduğumda yine görüşme talep ederim ama bir yandan da işime bakarım, niye geri dönüş yapmadılar diye vahlanmam.
Cumhurbaşkanı, ortak bir masada buluşalım dese gider misiniz?
Mümkünmü. Ben defalarca görüşme talebinde bulunan belediye başkanıyım. İki defa sağlık bakanını, iki defa içişleri bakanını aradım geri dönüş yaptılar görüştüm. Sayın cumhurbaşkanına, sayın valiye talepte bulunan benim. Devletin hangi kurumu olursa olsun bu çabayı gösterip cevap alamadıktan sonra da dillendiren benim. Sayın Cumhurbaşkanına görüşme talebini ilettikten 2-3 gün sonra dillendiren benim. Böyle bir masa olmasından ilk önce ben mutlu olurum. İnanın tümüyle sürece katkı sunan, elinden gelen belediye başkanı kimliğim olur. Buna Ankara’da İzmir’de eşlik eder. Bu masaların kurulması çok değerli, önemli. Gerçekten zor ir ortama sokuyorlar süreci.
Hesaplara bloke konulmasıyla İstanbul ne kaybetti? Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı kampanyaya destek vermediğiniz iddiaları var.
Ben sayın cumhurbaşkanının başlattığı kampanyaya neden destek vermeyeceğim. Usulünde yanlış vardır o ayrı. İşin sıkıntılı tarafı şu. Biz belediyeler olarak kampanya başlattık. Siz İstanbul’un yardım toplamasına mı karşısınız, yoksa siz İstanbul’un yardım toplama ile ilgili aldığı kararın yanlış olduğu kanaatine mi vardınız. İstanbul’un yardım toplama biçimine karşıysanız neden paralel devlet vb. Cümleler kuruyorsunuz. O zaman Gaziantep’in, Urfa’nın Konya’nın yaptığı ne. Kuralına göre bir eleştiriniz varsa ona göre tartışalım. Nereden tutsak tutulamıyor. Kuralına uygun yapılmıyorsa açarsın soruşturma. Bu arada Ankara’ya müfettişler geldi, yarın da bize gelir muhtemelen. Ama hesaba bloke koymak hukuka aykırıdır. Ne kaybettirdi? Bence insanların vicdanını cız ettirdi. Şu kötü ortamda insanlarımızın canını acıttı.
İstanbul’da vakalarda durum ne? Hastanelerin durum ne? Sahra hastaneleriyle ilgili 45 günlük bir süreçten bahsedildi.
Sahra hastaneleri ile ilgili sıcak bir gelişme var. Birincisi, sahra hastaneleriyle ilgili bir öneride bulunduk. İstanbul2un Avrupa Yakası’nda Yenikapı’nın bu işe çok uygun olduğunu, her şeyin hazır olduğunu, buranın çok hızlıca sahra hastanelerine dönüştürebileceğini söyledik. Anadolu Yakası’nda aynı koşullara uygun Maltepe Miting Alanı’nın olduğunu, söyledik. Beylikdüzü’ndeki balık halinin 1000 yataklı hastaneye dönüştürülebileceğini, Atatütrk Havalimanı’nın bu anlamda uygun bir alan olduğunu söyledik. Şu anda Sancaktepe’de bir yer yapılmaya başlandı. Sancaktepe halkı rahatsız çünkü konutlarla iç içe. Eminim oradaki yönetim AK Parti’li olmasına rağmen rahatsızdır. Atatürk Havalimanı’nda yapmadınız, tam karşısında Florya’da konutlarla dip dibe yerde inşaat başlattınız. Dediğimiz yerle hemen dönüştürülecek yerler. 45 günde bitecek diyorsunuz. Niçin bu altyapıya para harcıyorsunuz. Zaten hazır yer var. Bunun nedeni ortak aklı reddetmek. Sahra hastaneleri süreci başlatılması değerledir ama bizim düşüncelerimize rağbet edilmedi. İstanbul Ticaret Odası Başkanı, pandemi kıurulunda Dünya Ticaret Merkezi’nin sahra hastanesine dönüştürülebileceğini söyledi. Şimdi ben bunu sorgularım. Birisi çıksın bize bunu izah etsin. Desinler ki bu Yenikapı’yı bu yüzden tercih etmedik desinler.
Ben şu anda İstanbul’daki hastanelerin doluluk oranlarını bilmiyorum, Sağlık Bakanı açıklarsa öğreniyoruz. Şefaflık önemli. Bu işin büyüme hızını bilelim. Belli şeyleri bilelim.”