İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, TV100 kanalında Ahu Özyurt’un programına katılarak koronavirüs ve İstanbul’a ilişkin açıklamalarda bulundu.
İmamoğlu, İBB’nin koronavirüs salgınına karşı başlattığı bağış kampanyasının İçişleri Bakanlığı genelgesiyle iptal edilmesiye ilgili yaptığı açıklamada, “Biz vatandaşımızdan bağış almıyoruz mu sanılıyor? Elbette alıyoruz. Bu yasal olarak bize tanımlanan bir şey zaten. Her yerde söyledim: Vakıfbank ve birkaç banka daha usülsüzlük yapmıştır. Yasal yollara başvurduk. Soruşturma açmak istiyorsanız, Ekrem İmamoğlu burada. Açın, hesap versin” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu İstanbul Vakfı’nı kullanmak için Valiliğe başvuru yaptıklarını kaydeden İmamoğlu,
“Sayın Cumhurbaşkanı’mızın belediye başkanı olduğu dönemde kurduğu bir İstanbul Vakfı var. Bu vakfın başkanı, kuruluş tüzüğüne göre, İBB Başkanı. İstanbul Ticaret Odası, Sanayi Odası dahil üye verdiği bir vakıf. Dolayısıyla, belediyenin kontrolünde, İstanbul halkına ait bir vakıf olma pozisyonunda. Bu vakfı, etkin hale getirmek istiyoruz. Valiliğe başvurumuzu yaptık hafta sonu. Her gün bir evrak istiyorlar, belge istiyorlar. Arkadaşlar yolluyor. Geçen hafta, bildiğim kadarıyla yarım saatte, 2 saatte onay alan vakıflar da var. İsimlerini şimdi açıklamayayım. Ama bekliyoruz sabırla. Vali Bey’in imzasını bekliyoruz. İnşallah çok yavaş hareket etmezler. Tabi hiç kimse bizim bu yardımlaşma hızımızı kesemez. Biz, dün, 500 bin koli alımı ihalesini naklen yayında yaptık. İyi de bir fiyata toparladık. Pazartesi’den bugüne kadar, 3 günde yaklaşık 10 bin insana ulaştık. Her gün binlerce aileye dağıtım yapıyoruz. Bu bazen kart oluyor, bazen koli oluyor. Aynı zamanda bizim rutin 230 bin insana sosyal yardım yaptığımız kartlarımız var. Onları etkin bir şekilde insanlarımızla paylaşıyoruz” diye konuştu.
Tüm siyasi partileri Yenikapı’da kurulan Koordinasyon ve Yardımlaşma Merkezi’ne davet ettiklerini söyleyen İmamoğlu, “Onlara ulaşan, bize ulaşamayan insanlar vardır. Onların listelerini alıyoruz. Onlarla süreci yönetiyoruz. Sadece bir parti temsilci vermedi. Dayanışma içinde, uzlaşma içinde süreci yönetme çabası içindeyiz. Buna kimse engel olamaz. O zaman güven duyulan bir kurum olursunuz. Biz, iletişime açığız. Bizi, bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız her zaman arayabilir. İnsanlarımızın vicdanını, yardımlaşma duygusunu en şeffaf yönetecek kurum, İstanbul’da, İBB’dir” dedi.
İstanbul’da ilçe ilçe karantinayla bir çözüme ulaşılamayacağını belirten İmamoğlu şöyle konuştu:
“İstanbul’un mutlak, ben adına karantina demeyeyim, sokağa çıkma yasağı diyeyim. Sıkı bir tecrit diyeyim. Sürekli dinlediğimiz Bilim Kurulu var İBB’de. İlin, valilik düzeyinde yaptığı Pandemi Kurulu’nda da genel kanaat, İstanbul’a derhal en az 2-3 hafta karantina, sokağa çıkma yasağı ya da bir tecrit sürecinin yaşatılması yönünde. Bunu yaşatmak şart. Dünya genelinde de bizim çağımızdaki kentlere baktığımızda, hatta daha küçük ölçekteki kentlere baktığımızda, konuştuğumuz herkes bu feryadı söylüyor. “Keşke daha önce sıkı tedbirler alsaydık” yönünde de bizi uyarıyorlar”
İmamoğlu, kötü yönetilmiş bir İstanbul devraldıklarını kaydederek şöyle konuştu:
“Son 5+5 yılı kötü yönetilmiş bir İstanbul devraldık. Özellikle son 5 yılı, ekonomik anlamda bir tasarım olmaksızın, yatırımlara dair yapılan yanlış hamleler, girişilen birçok iş, taahhüt… Bütün bunlar aslında kentin ekonomisine sıkıntı yarattı. Basit bir örnek vereyim. “Başakşehir’de hastanenin yolunu Büyükşehir yapamıyor, Bakanlık olarak biz yapıyoruz; yaşasın!” Sanki belediye, Patagonya’nın belediyesi, merkezi hükümet de başka bir ülkenin merkezi hükümeti! Böyle bir tavır olabilir mi? Kaldı ki; gelen Sayın Bakan, İBB’den giden bir bürokrat. Acı olanı hatırlatayım: 2017’nin Mart ayında ihaleyi yapan kendileri. 2017’nin Kasım’ın da -metroya geçtim şimdi- Başakşehir metro hattını durduran kendileri. Geldiğimizde, durmuş bir metro hattı devralan biziz. Hastane yoluna baktığımızda; başlatan kendileri, 2018’de durduran kendileri. Oradaki firmayı, “Hadi bakalım sen Dolmabahçe’deki tüneli başlat” diye oraya aktaran kendileri. İki sene de yapamadıklarını, “4-5 ayda Ekrem İmamoğlu niye bitirmedi!” Böyle; ekonomiyle, para yönetimiyle, ihale süreçleriyle ters orantılı tarifler üzerinden, suçlama psikolojisi üzerinden süreç yönetimi çabası.”
İBB’nin borçlu bir ekonomisi olduğunu yineleyen İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Ama ona rağmen bir bütçe dengesi, bir ödeme dengesi ürettiğimizi düşünüyorum. Haksızlığı, hukuksuzluğu ortadan kaldıran, eşitlikçi bir biçimde, insanlara ödeme yapma hususunda da adımlar atan bir yapımız var. Ama şu gerçekliği söyleyelim: Türkiye’nin ve dünyanın ekonomik süreçleri ve parametrelerinin yeniden yorumlanacağı bir döneme gireceğimizi ben öngörüyorum. Bu kadar sıkışık bir döneme girerken de reel bir ortamı söyleyeyim size. İBB’nin, iştirakleri ve kendi bütçesiyle beraber, şu geçtiğimiz 1 ay içindeki gelir kaybı, 1 milyarı aştı. Bu gelir kaybında, Hazine’nin bize ayırdığı paydan bahsetmiyorum. O paydaki kaybımız ne olacak; onu da göreceğiz. Niye kaybımız var? Çünkü metromuz, otobüslerimi, sosyal tesislerimiz çalışmıyor; bize yatacak olan birtakım vergiler, şunlar, bunlar yatmıyor; yatmayacak. Su faturası toplayamıyoruz. Toplayamayız da muhtemelen bir süre daha. Geçen ayki faturalar yüzde 35 azaldı. Nisan’da, yüzde 55-60’a varan azalmalar yaşayacak diye öngörüyoruz. Buna rağmen, süreci yönetme çabası içindeyiz.”