İktidarın başkanlık sisteminde samimi olmadığını savunan Kanadoğlu, “Unsurları yerine getirildiğinde demokratik bir rejim. Başkanlık sisteminin şartı olan kuvvetler ayrılığı zaten yok, yargı bağımsız değil. Yürütme belli. Bunu daha da güçlendirme yoluna gidiyorsunuz. Ortaya çıkacak rejim demokratik değil. Totaliter bir rejim olacaktır” ifadesini kullandı.
Haber: Bünyamin Öztürk
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları ile ilgili olarak samimi olunmadığını belirtti. Kanadoğlu, “Başkanlık sistemiyle ortaya çıkacak olan rejim, demokratik bir siyasal sistem değil, totaliter bir rejim olacaktır” dedi. Kanadoğlu, yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile ilgili AKP’nin samimi olmadığını, ne istediğini kamuoyuna net olarak açıklamadığını söyledi. AKP’nin istediği rejimi net olarak ortaya koymadığını kaydeden Kanadoğlu, şunları söyledi: “Başkanlık sistemi diyorlar. Başkanlık sistemi demokratik bir siyasal rejim. Ama unsurları yerine getirildiği zaman. Sert katı bir kuvvetler ayrılığı ilkesi güçlü bir bağımsız yargı parti içi disiplinin zayıf olduğu bir siyasi partiler sistemi. Bunları yapamadıktan sonra sizin istediğiniz aşağı yukarı belli. İstedikleri aşağı yukarı iki unsur var. Birincisi başkana Meclis’i feshetme yetkisi vermek. İkincisi de başkanın doğrudan doğruya kararnamelerle ülkeyi yönetmesini sağlamaktır.”
Yargı bağımsız değil
Şu an için bile parlamenter sistemin gereği olan kuvvetler ayrılığının yerine getirilmediğini aktaran Kanadoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yasama sizin elinizde yürütme zaten sizin. Yargıyı da size bağlamışsınız. Başkanlık sisteminin şartı olan kuvvetler ayrılığı daha şimdiden zaten yok. Yargı bağımsız değil. Yürütme belli. Bunu daha da güçlendirme yoluna gidiyorsunuz. Ortaya çıkacak olan rejim demokratik bir siyasal sistem değil. Totaliter bir rejim olacaktır. Onun için buna ’Hayır’demek gerekiyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin en üst düzeyde sağlandığı bir anayasadan bahsediyor. Elbetteki temel hak ve özgürlükler belirttiği şekilde olmalıdır. Ama söylemediği nokta şu. Bugünkü anayasada temel hak ve özgürlükler alanında 1982’den bu yana aşağı yukarı 18 değişiklikle 112 madde değişti. Gösteri yürüyüşleri yasasının anayasada gayet net tarif edilmesine rağmen bunu sıfırlayan yasaya sahibiz.”
Değiştirilemez hükümler
Birey hak ve özgürlükleri kılıfı ile asıl amacın Anayasanın değiştirilemez hükmü bulunan ilk 4 maddesinin değiştirilmek istendiğini ifade eden Kanadoğlu şunları söyledi: “Aslında arzu edilen birey temel hak ve özgürlükleri değil onun altında devletin çatısını kuran o 4 maddenin değiştirilmesinin üzerine gidiyorlar. Öyle bir şey olmaz. Dünyadaki bütün çağdaş demokrasilerin her birinde değiştirilmez ya da değiştirilmesi teklif edilemez hükümler vardır. Başbakan tarafından Alman Anayasası örnek gösteriliyor. Onu iyice incelesinler. Alman anayasasında da değiştirilemez hükümler var. Asıl amacın ne olduğunu samimiyetle ortaya koymazsanız. Neye dayandırıyorlar. ’1982 Anayasası darbe anayasasıdır. Bunu değiştirelim’deniyor. ’1982 Anayasası’nı değiştirelim de neresini değiştirelim’dediğiniz zaman orada sıkıntı başlıyor.”
Sorgulanması gereken, samimiyet!
Değiştirilmesi gerekenin anayasa değil, yasa olduğunu ifade eden Kanadoğlu, “Eğer değiştirmek istiyorsanız yasayı değiştirirsiniz, bu iş biter. Basın özgürlüğünde de aynı durum söz konusu. Bu yapılmadıktan sonra diğerlerinden medet ummak her şeyden önce bu işte samimiyeti sorgular. İzinsiz yürüyüşün nasıl yapılacağı anayasada yazılı. Bu kadar bireyin temel hak ve özgürlüklerine düşkünsünüz de 33 senedir bu böyle nasıl oluyor? Dediğim gibi burada sorgulanması gereken, samimiyettir” diye konuştu.