Bir avuçtular,her birinin yüreği koca bir dünya olan bir avuç adamdılar.
İşgal altında ki bir ulusun,bir toprağın,bir avuç zapt edilemeyen evladıydı onlar.
Havada kuş,suda balık,toprakta karınca gibi çok ve yoksul olan,işgal altında bir ulusun umudu olmak için vardılar,san ki umut adında bir ananın evlatlarıydılar.
Bu millete bir çoban lazım o da benim diyen padişahta,satılmış hükümette,işgalciye kurşun sıkan kafirdir fetvası veren iş birlikçi Şeyhül İslam’da onları kandıramadı.
Çünkü kandırılmanın yolu çıkardan geçerdi ve onların tek çıkarı memleketi kurtarmaktı.
Esir bir ulusa umut oldular,kaybedecek bir can vardı,onu da özgür insanlar olarak kaybetmeye gönüllü yazıldılar.
Biz istiklal için,özgür insanlar olarak ölmeye gönüllü yazıldık dediklerinde koca bir ulus adını istiklal için can veren gönüllüler defterine yazdırdı.
Havada kuş,suda balık,toprakta karınca gibi çok ve yoksuldular,ama istiklalsiz yaşayamayacak kadar onurluydular.
Mustafa Kemal adında bir umudun ardından yürüyen Mustafa Kemal’in askerleri oldular.
Çünkü o,çobanlardan biri olmak için kandırılamayan adamdı.
Kastamonu’dan Ankara’ya uzanan kağnı katarları sadece silah değil,umudu da taşıdı.Ve o çileli yolun adını kadınlar koydu;İstiklal Yolu.
Kandırılamayan bir büyük önder ve bir millet yazdı bu destanı,söz konusu vatan ise gerisi teferruattırın teferruat kısmı kandırılmakla ilgili durumlardı.
Ve zaferden sonra sürü denilen millete verildi egemenlik,çünkü dünyada bunu hak eden bir başka millet daha yoktu.
Kanla yazılan bir destanın,kanla yazılan bir kurtuluşun ve kuruluşun değerleri şimdi referandum konusu ediliyor ya,sorun bu sistem değişmeli diyenlere,kandırılamayan bir önderin ve bir milletin zaferinin kurucusu olduğu sistemi değiştirmek için hayatında kaç kere kandırılmadın diye..