PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, ANF’ye verdiği röportajda Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri ve Türkiye’nin bölgeye müdahale olasılığını değerlendirdi. “DAİŞ (IŞİD), başkentleri olan Reqqa’nın (Rakka) düşmesinden korkarken, Erdoğan ve AKP hükümeti de DAİŞ ile Türkiye’nin arasının kesilmesinden korkmaya başladı” diyen Karayılan, bugünkü MGK toplantısından Suriye’nin kuzeyine müdahale kararı çıkması halinde bunun Türkiye’de bir iç savaş başlatacağını söyledi.
‘IŞİD’İN KOBANE’YE GİRMİŞ OLMASI ZAAFIN İŞARETİ’
Karayılan, geçtiğimiz hafta Kobanê’ye girerek yüzlerce insanı katleden IŞİD’in kente girebilmesinin bir zaafa işaret ettiğini söyledi. Karayılan konuyla ilgili şunları söyledi:
Diğer yandan bu çetelerin, yol üstünde kontrol noktaları olmasına ve belki de Rojava’nın en fazla denetim altına alınan bir şehri olmasına rağmen Kobanê’ye girmiş olmaları bir zaafın işaretidir. Biliyoruz ki, şehrin etrafında boydan boya 5 metre derinliğinde ve 5 metre genişliğinde bir hendek vardır. Sadece üç yerde kurulan köprü ve bu köprülerin üzerindeki kontrol noktalarından şehre girilebilmektedir. Başka yerden kimse şehre giremez. Dolayısıyla nerede boşluğun olduğu, bu faşist çetelerin hangi boşluktan istifade ederek şehre girebildiği, zaafın nerede olduğu ve yetersizliğin nasıl yaşandığı Kobanê yönetiminin ve savunma güçlerinin açığa çıkarması gereken bir husustur. Belki de soruşturulması, netleştirilmesi gereken bir durumdur. Yani bu kadar direngen, savaşkan, etrafı hendeklerle çevrilmiş ve korunmaya alınmış bir şehre, bir düşman gücü sızabiliyorsa, demek ki halen boşluklar ve yetersizlikler vardır. Sanıyorum ilgili güçler zaten üzerinde duracaklardır. Bu konuda en ideal direnişi sergileyenler, yaşadıkları yetersizlikleri de en iyi bir biçimde görecek olanlardır. Bu onların işidir.
PKK Yürütme Konseyi Üyesi, IŞİD’in Kobanê saldırısıyla eş zamanlı başlattığı saldırıların Erdoğan’ın YPG’nin ilerlemesinden duyduğu endişeyle paralel olduğunu savunarak şöyle devam etti:
Bu gelişen saldırı dalgası çok kapsamlıdır. Sadece Kobanê’ye karşı geliştirilen vahşi bir katliam saldırısı değildir. Aynı anda Reqqa’dan Girê Spî’ye karşı tanklar desteğinde bir hamle de başlatılıyor. Yine Haseki’nin sadece rejim güçlerinin elindeki kısmına karşı değil, YPG güçlerinin denetim sahasındaki Aziziye Mahallesi’ni de kapsamına alacak şekilde şehri tümden ele geçirme planının uygulamaya geçirilmesi durumu vardır. Yani aynı anda üç yerde kapsamlı bir saldırı söz konusudur. Bu saldırıların amacı, YPG güçlerinin Cerablus’a veya Reqqa’ya doğru ilerleyişini durdurmadır. Çünkü daha fazla ilerlemesinden Türkiye de çok rahatsızdır. Zaten Türkiye’deki havuz medyasının işlediği konular ve Eroğan’ın söyledikleri ile DAİŞ yetkililerinin ifade ettikleri birbirlerine benzer şeylerdir. YPG’nin ve beraberindeki Burkan El Fırat Güçleri’nin direnişinin yarattığı korku, endişe ve rahatsızlık vardır. İşte bunun önüne geçmek için böyle üç koldan kapsamlı bir saldırıyı gündemleştirmişlerdir. Kobanê’ye dönük saldırının geliştiği günlerde diğer iki cephede de şiddetli çatışmaların olduğunu biliyoruz.
Karayılan, IŞİD’in Kobanê saldırısının amacını ise, “Amaç, şehre giren grubun, Türkiye’den gelen ve kendisiyle cephane getirenlerle birleşerek önceden planlanmış bir tarzda önemli stratejik yerleri ele geçirmesidir” diye açıkladı.
‘ERDOĞAN KENDİSİNİ DAİŞ’LE AYNI PARANTEZE KOYDU’
Murat Karayılan, Türk hükümetiyle IŞİD arasındaki ilişki ve Kobanê saldırılarına Türkiye’den gelen IŞİD mensuplarının da katıldığı iddiaları hakkında şunları söyledi:
Erdoğan, ‘hiç kimse bizi DAİŞ’le aynı parantez içinde gösteremez’ diyor ve gösterenlere de küfrediyor. Tamam da sen kendi kendini DAİŞ’le aynı parantez içine koymuşsun. Kimse seni koymamış. Çünkü Türkiye’yi DAİŞ’le aynı kefeye koyan kendisidir; başkası değil. AKP’nin Kürt karşıtlığı, Rojava düşmanlığı, Türkiye’yi bu biçimde dünyanın en vahşi, çağ dışı, faşist örgütüyle aynı parantez içine koymuştur. Elbette ki Türkiye halklarının geleceği böylece karartılıyor; Türkiye lekeleniyor ama bunun sorumlusu Erdoğan ve AKP hükümetidir. Bu bir iftira değildir. Somut olarak bu son katliama Türkiye’den gelen grupların da dahil oldukları yönünde bulgular var. DAİŞ Kobanê’de Mürşitpınar Sınır Kapısı’nı almak için iki araçla intihar saldırısı yaptı. Eğer sınır kapısını alsaydı kim bilir kaç grup daha geçerdi. Ama 4 kişilik bir timin kuzey tarafından gelip çatışmaya katıldığını ve Kobanê tarafına geçtiğini orada çatışanlar görmüşler. Belki geçip de görünmeyenler de olmuştur. Kaldı ki ölenler üzerinde yakalanan kimlik bu kişilerden bazılarının AFAD kamplarında kaldıklarını belgelemektedir. Bu bir.
İkincisi, resmi olarak Türkiye sınırı olan kısma yakın olan Kaniya Kurda Mahallesi’ne güneyden gelen çeteler geçmemişler. Oraya gelip katliam yapanlar Türkiye’den yürüyerek gelenlerdir. Şunu da söyleyelim: Türkiye işini istihbarati bir şekilde yapıyor ve sonuçta da üstlenmiyor. Türkiye’den araçla gelme yok; yürüyerek gelme var; cephaneyi getirme var. Kaniya Kurda Mahallesi’nde 50 kişi katledilmiş. Çoğu çocuktur. Bu katliamı yapanların Türkiye’den gelme ihtimali çok yüksektir. Çünkü başka bir yerden kimse oraya gelip de katliam yapamaz.
Şimdi Erdoğan ve AKP yetkilileri, Kürt siyasetçilerini ve bizleri suçlayacaklarına ve de sağa sola küfredeceklerine ellerini biraz vicdanlarına koysunlar. Küçük bebeklerin kafasını kesen, çoluk çocuk demeden herkesi biçen bu vahşi uygulama acaba kendi vicdanlarını sızlatmıyor mu, bunu düşünsünler. İktidara ve çıkara bağlanarak yüreklerini her şeye kapatan kişiler bunu düşünmeyebilir ama vicdanı olan herkesin Kobanê’de uygulanan bu vahşet karşısında mutlaka vicdanı sızlayacaktır. Çünkü savunmasız, sivil insanları bu biçimde hedeflemek kimsenin tahammül edebileceği bir şey değildir. Açık ki buna ortak olma durumu vardır. Yani bunu böyle reddederek ve sağı solu tehdit ederek değil, hatasından dönerek telafi etmeleri gerekiyor. ‘PYD DAİŞ’ten daha tehlikelidir’ diyen anlayış varlığını sürdürdükçe bu tür katliamlara ortak olma da yaşanır. Çünkü bu anlayış DAİŞ’in anlayışıdır. Kendi halkını savunan, öz savunmasını yapan, kendi bulunduğu köyü ve şehri savunan bir yapı ile bu vahşi çeteleri kıyaslamak mümkün değildir ama ondan da öte, ‘bu yapı çetelerden daha tehlikelidir’ demek açıkça bir Kürt düşmanlığıdır ve her şeyi göze alma durumudur. Kısaca AKP yetkilileri önce bu bindikleri attan inmeli, bu uğursuz siyasetten vazgeçmeli ve Kürt halkıyla düşmanlık değil dostluk yollarını aramalıdır. Nitekim Rojavalı tüm siyasetçilerin ve yetkililerin çağrıları da hep bu yöndeydi; Türkiye halkının esas istemi de budur. AKP’nin Suriye’deki siyasetinin çökmesinin tek nedeni Rojava düşmanlığına endekslenmiş olmasıdır.
‘ORADA BİR DEVLET İNŞA EDİLECEK’
Karayılan, Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına izin vermeyecekleri yönündeki sözlerine ise şöyle yanıt verdi:
Bu söz Erdoğan’ın zihniyetini ve Türk devletinin yaklaşımını ele veren bir tutumdur. Oradaki insanlar çetelere karşı kendi yurtlarını savunuyorlar. Kendi çoluk çocuklarını savunmaya alıyorlar. Ortada bir devlet olmadan ziyade kendini savunma vardır. Ama DAİŞ yenildikçe bunlar rahatsızlıklarını ifade ediyorlar. Bu resmen DAİŞ’i sahiplenmedir; DAİŞ’in yenilgisine karşı tepkisini bu biçimde ifade etmedir. Bir de Kürt halkına ne kadar karşı olduklarını da göstermektedir. Orada bir kere bir devletten ziyade Kürt halkının öz yönetim biçimi olan kantonlar kuruluyor. Doğru; orada bir devlet inşa edilecek ama bu devlet Demokratik-Federal Suriye Devleti olacak. Girê Spî’nin alınmasının en önemli sonucu, artık demokratik Suriye mücadelesinin yolunun açılmış olmasıdır. Yani kimse orada ayrı bir devlet kurma durumunda değil. Bunu Erdoğan da çok iyi biliyor ama bunu böyle gösterip kendi müdahalesine gerekçe hazırlamış oluyor. Bütün suçlamalarını böylece kanıtlamaya çalışıyor. En önemlisi de Erdoğan’ın bu mezhepçi, El Kaide çizgisiyle bütünleşen politikasına karşı olup da Kürtlere karşı hassasiyeti olan bir takım milliyetçi çevreleri de arkasına toplamak istiyor. Yani böylece çökmüş olan kendi politikasını kurtarmaya çalışıyor.
‘HA KOBANÊ’YE MÜDAHALE ETMİŞSİN, HA AMED’E…’
Karayılan, bugün yapılacak MGK toplantısında Suriye’nin kuzeyine müdahale kararı alınması yönündeki iddialar hakkında, “Karar almaları öyle kolay değil. Bölgesel ve uluslararası konjonktürel durum da var, dengeler konusu da. Türk devleti öyle her dilediğini yapamaz. Bu Türkiye’yi daha ciddi durumlarla karşı karşıya getirir. Ancak belli ki Erdoğan ve AKP, seçimdeki yenilgisinin temel nedeni olarak Kürtleri görüyor. Bunun için de Kürtlere ve Kürt Halk Önderliği Başkan Apo’ya karşı bir tutum içerisindedir. Özellikle de Kobanê direnişinden dolayı kaybettiğini düşünüyor” diye konuştu.
Karayılan, Kobanê’ye müdahale etmekle Diyarbakır’a (Amed) arasında fark olmadığını, böyle bir müdahalenin Türkiye’nin iç savaşa girmesine neden olacağını savundu. Karayılanşöyle konuştu:
Diğer bir şey de eğer bugünkü MGK toplantısında veya başka mercilerde Rojava’daki kantonlara müdahale kararını alırlarsa ve böylesi uğursuz bir yönelime girerlerse, bu müdahale Rojava’ya değil, tüm Kürt halkına karşı yapılmış bir müdahale olacaktır. Ha Kobanê’ye müdahale etmişsin, ha Amed’e müdahale etmişsin. Hiç farkı yoktur. Hele hele son 2-3 yılda Rojava ile Kuzey’in bu kadar duygusal bütünleşmesinin olduğu bir ortamda Rojava’ya müdahale etmesi karşısında Kuzey’in duracağını mı düşünüyorlar. Açıkça söyleyeyim: Eğer onlar Rojava’ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz; o zaman Türkiye’nin tümü bir savaş sahasına dönüşür. Türkiye yetkilileri bu konuda akıllarını başlarına toplamalı, halkımızın 6-7-8 Ekim’deki kalkışını unutmamalıdır. Halkımızın o büyük başkaldırısını, içinde geliştiği ortamı uygun görmeyen Önder Apo’nun ancak durdurabildiği iyi biliniyor. Açık ki bu halk böyle bir müdahaleye müsaade etmez. Eğer siz Kürtlerle birlikte ortak yaşamak istiyorsanız bu tür şeylerden uzak duracaksınız. Düşmanlığa son vereceksiniz. Artık son merhaleye gelinmiş bulunuyor. Böyle bir müdahale Türkiye’nin bir iç savaşa girmesi müdahalesi olur. Başka bir şey olmaz. Bunu tüm halkımız ve kamuoyu bilmeli; Türk devletini bu tür düşmanca girişimlerden vazgeçirtmek için herkes üzerine düşen sorumlulukların gereğini yerine getirmelidir. Hani siz, ‘Kürt kardeşlerim’ filan diyordunuz. Peki Rojava’daki 3 milyon Kürdün kendi kendini yönetir hale gelmesinden niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Niye, ‘DAİŞ’ten daha tehlikelidir’ diyorsunuz? Niye Kobanê’deki bu katliam karşısında göstermelik kınama yaptınız ama aslında seviniyorsunuz? Bu katliamı gündemleştireceğinize, katliamı önleyen güçlere müdahaleyi tartışıyorsunuz. Demek ki siz de katliamdan yanasınız ve siz de bu katliamın içindesiniz. Şimdi diyor ki ‘DAİŞ’le ilişkimiz yok.’ Sözde ilişkin yok ama her tarafın ilişki halinde. Her tarafın aynı şeyi söylüyor. Bu kadar hedef göstereceksin ve bu kadar karşıtlık yapacaksın; katliam yaşanacak ama sen katliamı yapanlara değil katliamı önleyenlere karşı müdahale etmeyi tartışacaksın; bir de diyeceksin ki ‘ben DAİŞ’le birlikte değilim.’ Kimi kandırıyorsunuz! Gerçeğiniz açıkça ortada.
Kısaca böyle bir müdahale kararı Türkiye için stratejik bir karar olur, Kürt halkı için de yeni bir dönem başlamış olur. Biz bu konuda kimseye yalvaracak değiliz. Kendileri bilir. Yaparlarsa Kürt halkı olarak elbette bizim de yapacaklarımız olur.
Haber Kaynağı:Sol Gazete