CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde gerçekleştirilen saldırı ile ilgili hazırladığı raporu açıkladı. Linç girişiminin planlı ve organize olduğu belirtilen raporda 10 binden fazla insanın katıldığı cenaze töreni için Ankara’nın çeşitli merkezlerinden taşıma yapıldığı ve gözaltına alınan şüphelilerden 15’inin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde şoför olarak görev yaptığı belirtildi. Raporda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Biz onun boğazına ne takacağız o görecek, hangi çıngırakları takacağız… Bir düzenbaz söz konusudur… Bu adam edepsiz siyaset yapıyor… Türkiye böyle bir sahtekâr görmemiştir…” sözleri hakkında mahkemenin söz konusu ifadelerin bakanlık görevi ile ilişkili olduğuna karar verdiği hatırlatılarak “Hakaret ve tehdit, Soylu’nun bakanlık görevi sayıldı” değerlendirmesinde bulunuldu.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un başkanlığını yürüttüğü CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu, Genel Başkan Yardımcıları Tuncay Özkan ve Yıldırım Kaya, Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Uğur Bayraktutan, Ankara Milletvekili Murat Emir, Adalet Komisyonu üyesi Rafet Zeybek, Anayasa Komisyonu üyesi İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ile Avukatlar Celal Çelik ve Umut Akdoğan’dan oluştu. Komisyon Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Çubuk Akkuzulu Köyü’nde, 21 Nisan 2019 tarihinde, bir şehit cenazesinde yaşanan organize linç girişimini somut deliller, fotoğraf ve belgelerle ortaya koymayı amaçladı. Komisyonun çalışmları sonucunda hazırlanan 287 sayfalık rapor, TBMM’de düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
Linç girişiminin ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir eve sığındığı hatırlatılan raporda, “700’den fazla güvenlik görevlisi, bir buçuk saat boyunca evin etrafında güvenlik çemberi dahi oluşturmadı” bilgisine yer verildi. Kemal Kılıçdaroğlu haricindeki protokolün her zamanki uygulamanın aksine şehidi taşıyan top arabasının ardından yürümediğini ve tam tersi istikamete ilerleyerek cenaze töreninden ayrıldığının vurgulandığı raporda, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un Köy Konağı’nda bulunmalarına rağmen olayların başlamasının üzerinden 1 saat 15 dakika geçtikten sonra Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin önüne geldikleri belirtildi. Bu süreçte dönemin Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya’nın devreye girdiği ve bölgenin jandarma sorumluluk alanında bulunmasına rağmen güvenlik önlemi aldığına vurgu yapılan raporda Uzunkaya’nın linç girişiminden üç ay sonra görevden alındığı kaydedildi. Raporda ilerleme kaydedilmeyen soruşturmayı yürüten Çubuk Cumhuriyet Başsavcısı Mesut Güler’in 1,5 ay sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’na terfi ettiğinin altı çizildi. Yetersiz güvenlik önlemleri ve olaylara müdahale etmemesiyle gündeme gelen Çubuk’un
İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Umut Gürses’in de 2 ay sonra görevden alındığı, raporda yer verilen bir diğer bilgi oldu.
İlk anda savcılık tarafından tespit edilen 30 köy sakinine ek olarak CHP’nin savcılığa 37 ve 29 kişiden oluşan iki ayrı zanlı listesi verdiğinin ifade edildiği raporda Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün dahil hiçbir tutuklu zanlı bulunmadığına dikkat çekildi.
CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanı ve CHP Grup Başkanvekili Özkoç, olay yerindeki bütün görüntü kayıtları, fotoğraflar ve tanık ifadelerini incelediklerini, ayrıca devlet töreni yönetmelik, yönerge ve teamüllerini araştırdıklarını belirterek, süreçteki tutarsızlıkları, aksaklıkları, yanlışları ve kast taşıyan noktaları belirlediklerini kaydetti. Rapor çalışmamıza paralel olarak Kılıçdaroğlu’nun tören alanına girdiği andan, evden çıkarıldığı dakikaya kadar her adımını kesit analizleriyle ortaya koyan bir belgesel hazırladıklarını ve önümüzdeki hafta yayımlanacağını bildiren Özkoç, raporun içeriğine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Rapordaki somut delil ve tespitler ile belgeseldeki açık görüntüler, Genel Başkanımıza yönelik planlı bir linç girişiminin gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır. İlk olarak, şehidimiz Yener Kırıkçı için cenaze namazının, 20 Nisan Cumartesi günü, ikindi namazını müteakip Çubuk Merkez Cami’nde kılınması kararlaştırılmıştı. Daha sonra Valilik tarafından cenaze namazı; “garip bir tesadüf” oluştaracak şekilde; İstanbul Maltepe’deki Halk Buluşmasıyla aynı gün ve saate, 21 Ağustos günü öğle namazına çekilmiş, yeri de Merkez Cami’nden 3 bin nüfuslu küçük bir köy olan Akkuzulu Köyü’ne alınmıştı. 10 binden fazla insanın katıldığı cenaze töreni için Ankara’nın çeşitli merkezlerinden taşıma yapıldı.
Gözaltına alınan şüphelilerden 15 tanesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde şoför olarak görev yapıyor olması, taşımayı kimlerin, ne şekilde organize ettiğini göstermektedir. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahil, Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, emniyet genel müdürü ve çok sayıda milletvekilinin katılacağı bilinen bir cenaze töreni için, yönergelerde bulunması gereken güvenlik koridorları oluşturulmamış, güzergah ve yol trafiğe açık tutulmamıştır. Genel Başkanımızın cenaze törenine katılmasıyla birlikte başlayan provokasyona, imamın defalarca cemaate çağrı yapmasını gerektirecek açık tabloya rağmen müdahale edilmemiş, cenaze namazı bile zorlukla kılınabilmiştir.
*Cenaze namazının ardından da devlet töreni yönetmelik ve yönergelerine göre, şehidinin naaşının konulduğu top arabasını takip etmesi ve son kez selamlaması gereken protokol, tam ters istikamette güvenlik şeridi içinde tören alanını terk etmiştir. Genel Başkanımız, koruma ekibine çizilen güzergahı takip etmiş ve açık bir şekilde kontrolsüz kalabalığın içine sürüklenmiştir.
Genel Başkanımızın yönlendirildiği güzergahta ve top arabasının arkasında hiçbir güvenlik koridoru yer almamıştır. Hem kitapta hem de belgeselde açık bir şekilde görüleceği üzere, Genel Başkanımız kalabalığın içine itildikten sonra aynı yüzler, belli bir organizasyon içinde; kortejin önünde kolkola girerek basınç yaratmak, işaretle birbirlerine genel başkanın yerini göstermek, duvar üzerinde birbirlerini yönlendirmek yoluyla linci gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır. Genel Başkanımız ve beraberindekilerın sığındıkları eve; Savcılık kayıtlarına göre bölgede bulunan 700’den fazla güvenlik görevlisinin, 1,5 saat müdahalede bulunmaması, evin etrafında güvenlik çemberinin dahi oluşturulamaması, hiçbir şekilde açıklanabilir bir tablo değildir.
Buradaki bir diğer dayanağımız; dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın olaydan bir gün sonra verdiği röportajdır. Uzunkaya bizzat kendi ifadesiyle jandarmanın evin önündeki kalabalığa müdahale etmediğini ve kendisinin devreye girmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Uzunkaya’nın ardından, 1 saat 15 dakika Köy Konağı’nda bekledikleri anlaşılan, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, Genel Başkanımızın bulunduğu evin önüne gelerek, süreci noktaladı. Akar’ın o hadsiz konuşmasının ardından Genel Başkanımız evden çıkarıldı. Jandarma bölgesinde, Emniyet zırhlı aracıyla güvenli bir alana götürüldü.
Aktardıklarım; açık Linç girişimi, raporumuzda belgeler ve somut dayanaklarla, belgeselde de tartışmaya yer bırakmayacak görüntülerle ortaya konulmuştur. Ortaya koyduğumuz deliller üzerinden, bir iddia değil, hukuki tespit olarak söyleyebiliriz; 21 Nisan 2019 günü Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nde şu suçlar işlenmiştir; – Öldürmeye Tam Teşebbüs (TCK 82/g) suçu – Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216/1) suçu – Kasten Yaralama (TCK 86/2-3d) suçu – Hakaret (TCK 125/3a,b-4) suçu – Mala Zarar Verme (TCK 152/1f,g) suçu – Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK 109/2-3b,c) suçu – Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 114/2 ve 119/1c) – İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 115-119), – Memura Etkin Direnme (TCK 265), – Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257) – Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma/Örgüte Üye Olma (TCK 220) Bu açık tabloya rağmen bugün Genel Başkanımıza yönelik linç girişimiyle ilgili yargılama sürecinde, tutuklu tek bir sanık yoktur. Yumruk atan Osman Sarıgün dahil.
Biz, Çubuk Cumhuriyet Başsavcısına tüm şüphelilerin tutuklanması talebiyle başvuruda bulunduk. Sonuç alamadık. Hakimler Savcılar Kurulu’na şikayette bulunduk. Sonuç yok. Olay günü görevli İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü ve tüm görevlilerle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hala bekliyoruz. Ve bizce en önemlisi, sorunun, toplumsal gerilimin zeminini yaratan söylemleri nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için suç duyurusunda bulunduk. CHP’li il başkanlarını şehit cenazesine almayın talimatından başlayarak tehdit ve hakaretlerini sıraladık ve Bakan’ın yargılanmasını istedik. Halkı kin ve nefrete alenen tahrik gerekçesiyle yaptığımız suç duyurusuna, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği yanıt, ülkemizin içinde bulunduğu tablonun özeti niteliğindedeydi. Başsavcılık, “Müracaata konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlık göreviyle ilgili işlerden kaynaklandığı, Bakanlar hakkında görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’de olduğu” gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturmaya yetkim yok dedi. Yani, yargı, Soylu’nun “çirkef”, “düzenbaz”, “boğazına ne takacağız o görecek” sözlerini, şehitlerimizin cenazesine siyaset sokmasını, İçişleri Bakanı’nın görevi saydı. Biz, bu yanıtı Anayasa Mahkemesi’ne götürdük, bekliyoruz. 6 ay geçti ortada iddianame yok, bekliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletinde, yargı basamaklarında beklemekten, haksızlıktan, zorbalıktan yılmayacağız. Biz, hakikati ortaya koymaktan geri durmayacağız. Biliyoruz ki, iktidarlar yargıyı ele geçirebilir ancak hukuku ortadan kaldıramazlar. Tarih, bizi bir kez daha haklı çıkaracak, failler, tarih önünde hesap verecekler. Ülkemiz üzerine karanlık emelleri olanlara hatırlatırız ki; Cumhuriyet Halk Partisi ve onun ayrılmaz bütünü olan liderliği, cumhuriyeti kuran Kuvayi Milliye ruhunun bugünkü ve yarınki temsilcileridir. Çanakkale’de kefensiz yatan şehitlerimizden bu yana bu topraklar için, bu millet için, cumhuriyet için bağımsızlık ve demokrasi için şehit düşenler, sadece toprağa değil, bizim yüreğimize gömülürler. Onları asla unutmaz ve unutturmayız.
Biz, hiçbir karanlık elin sergileyeceği korku senaryosundan etkilenmeyiz. Şehitler bizimdir, onların cenazelerinde, ailelerinin yanında yer almak ödevimizdir. Bizi bundan hiçbir alçaklık geri döndüremez. Biz bu milletin harcıyız, hizmetkârıyız. Biz, milletimizin ta kendisiyiz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden gerçekleştireceği provokasyonlarla bizi yolumuzdan döndüremez. Ortaya koyduğumuz bu rapor, masumiyeti linç etmeye çalışan, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize, ulusumuza, devletimize ve demokrasimize kasteden alçaklığın, sorumluları, azmettiricileri ve tetikçileri, hukuk önünde cezalandırılıncaya kadar olayın peşini bırakmayacağımızın en açık dayanağıdır. Raporda altını çizdiğimiz 22 karanlık nokta aydınlığa kavuşturulmadan bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez.”