Dünyanın kilitlendiği koronavirüs salgını ile ilgili tedavi yöntemleri geliştirilmeye çalışılırken Kovid-19 virüsünün kaynağı, pandemiye dönüşme süreci, küresel siyaset ile ekonomiye etkileri ve salgın sonrası dünyanın nasıl şekilleneceği konusundaki tartışmalar sürüyor.
Post-korona dönemini değerlendiren Prof. Dr. Caşın, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının bir çatışma çıkmasa dahi eskisi gibi olmayacağını, sosyalist devlet ve liberal demokratik rejimler arasındaki sert rekabetin daha da sertleşeceğini söyledi.
Prof. Dr. Caşın, Kovid- 19 salgınının bütün dünyayı tam anlamıyla küresel bir hapishaneye çevirdiğini kaydetti.
Kovid-19 hastalığının bir yandan da dünyayı dijital bir köye dönüştürdüğünü aktaran Prof. Dr. Caşın, “Ölüm korkusu insanları dört duvar arasına hapsetti. Bilgisayar networku ise G-7, G-20, NATO, AB ve tüm dünya liderlerinin de bir çıkış yolu oldu. Demek ki ölüm korkusu dünya liderlerini tehdit etmekte. Buna meydan okuyan İngiliz Başbakanı Boris Johnson, meydan okumanın bedelini en ağır şekilde ödüyor” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in pandemi ile mücadeleyi bir sağlık savaşı olarak nitelendirmesinin ve bütün dünyayı ortak mücadeleye çağırmasının çok dikkat çekici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Caşın, Guterres’in salgına karşı 4 aylık süre sonunda bir savaş ekonomisini önermesinin rastgele bir çağrı olmadığının altını çizdi.
Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in “Krizi çözmek için atılacak herhangi bir hatalı adım bütün dünyayı ateşe verir” sözlerini anımsatan Prof. Dr. Caşın şöyle konuştu:
“Kissinger’in, ‘Amerikan dayanıklılığının yerini bugün bölünmüşlük almıştır’ tespiti de son derece önemli. ABD toplumunda yaşanan kaos ve bölünmeyi çok net ortaya koyuyor. Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasındaki derin ayrılığın, seçimler üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen tamir edilemediğini, koronavirüs ile bunun daha da derinleştiğini görmekteyiz. Özellikle koronavirüs salgının yaşandığı uçak gemisi komutanının görevden alınması, sağlık sisteminin yetersizliği, en çok fakirlerin ve siyahilerin ayırımcılığa maruz kalmasının, toplumdaki bu ayrışmayı derinleştirdiğini düşünüyorum. Bu, ABD halkının İkinci Dünya Savaşında yakalanan ortak millet olma şuurundan uzaklaştığını ifade etmektedir.
Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ABD ile Çin arasındaki rekabet ABD’nin dünya liderliği pozisyonunu etkileyecektir. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da bunu anlamış olmalı ki ‘ABD demokrat dünyanın lideridir.’ açıklamasını yaptı. Demek ki ABD bu şüphenin içindedir. Bu şüphenin bir müddet daha ABD’nin siyasal liderliğinin hem NATO’da hem Asya Pasifik bölgesinde hem de Atlantik bölgesi, Afrika’yı da içine alacak şekilde sorgulanacağını düşünüyorum.”
Çin ve Amerika arasındaki ticaret savaşlarının yeni bir küresel çatışmaya dönüşebileceğine ilişkin iddiaları değerlendiren Caşın, “Uluslararası ilişkiler ve güvenlik stratejileri açısından bakıldığında sıcak bir savaşa dönüşebilir mi sorusu da çok önem kazanıyor” dedi.
Caşın, şöyle devam etti:
“Zira 1929 ekonomik buhranı demokrasiye olan inancı yıkmış, faşizm ve komünizm dünyayı İkinci Dünya Savaşına sürüklemişti. Ben bugün de böyle bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Küresel bir çatışma için krizin henüz pik noktasına ulaşmış değiliz. Ancak 1929 krizinden 7 yıl sonra 1936’da İkinci Dünya Savaşının fitili ateşlendi. Şimdi ise yeni bir savaşın başlaması çok daha hızlı ve erken olabilir. Çin donanmasının halihazırda alarmda olması ve Çin ordusunun yaptığı savunma harcamalarının ABD savunma harcamalarına yaklaşmış olması dikkat çekicidir. Dünya denizlerinde şimdi Çin donanması 355 parça gemi ve 7 uçak gemisini faaliyete geçirerek ABD donanmasını geçmiştir. Dünya, sınırların ve gümrüklerin artık kapalı olduğu, devletlerin içine kapandığı devirlere geri dönemez. O zaman bir kırılma olacak. Yani kapitalizm kendi sistemini yıkacak bir sisteme asla izin vermeyecektir. Her ne pahasına olursa olsun Çin ile bir çatışmaya girecektir. Koronavirüs salgını küresel çatışmaya dönüşebilir. Bu kaçınılmaz.”
Prof. Dr. Caşın, uluslararası hukuk ve güvenlik stratejileri açısından Çin’in Vuhan’da başlayan salgını neden geç haber verdiğinin sorgulanması gerektiğine dikkat çekti.
Çin’in salgını duyurmasından haftalar sonra yüz binlerce Çinlinin ABD’ye ve onbinlercesinin de İtalya’ya gittiğini hatırlatan Prof. Dr. Caşın, “Hastalığın buralarda pik yaptığına şahit olduk. ABD Başkanı Donald Trump, ‘Çin Virüsü kaynağında durdurulabilirdi. En başta dünyayı bilgilendirseydi bu salgın engellenebilirdi.’ diye açıklama yaptı. Bu açıklamanın uluslararası hukuk açısından bir çatışmayı işaret edip etmediğine bakmamız gerekiyor” dedi.
Dünya Sağlık Örgütüne bilgi vermemek ve enfekte olmuş 5 milyon insanın 20 Ocak’ta Vuhan’dan ayrılmasına müsaade ederek hastalığın bütün dünyaya yayılmasına sebebiyet vermekten dolayı Çin hakkında dava açılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Caşın, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Çin Komünist Partisi doğrudan bu olaylardan sorumlu tutuluyor. Bana göre bu dünyanın en ilginç davalarından biri olacaktır. Eğer ABD, iddialarında ısrarcı olursa ve haklı çıkarsa önce BM nezdinde ‘Çatışmaların Barışçı Yollarla Engellenmesi’ yoluna müracaat edilir. Buradan bir netice alınmazsa Uluslararası Adalet Divanına gidilir. Bir sonraki aşama ise doğrudan sıcak savaştır. Salgının sadece G-7 ülkelerine muhtemel zararının 11,7 milyar dolar olması, milyonlarca insanın işsiz kalması büyük sosyal ve ekonomik kırılmalara yol açması bekleniyor. Bu depremler 1929 buhranından daha etkili olacaktır.
AB ve NATO’nun birlik ve ittifak ruhuna uygun olmayan davranışları hem üyelerini zor durumda bırakmakta hem de NATO karşıtlığını desteklemektedir. Pandemiye verilecek ekonomik cevap yetersiz olursa Washington ile Pekin arasındaki denge geri döndürülemez bir şekilde bir komplo teorisine doğru bozulabilir. Burada insan hayatı mı, işsiz kalmak mı, güvenlik mi sorusu önem kazanacak.”
Prof. Dr. Caşın, küresel ekonomik tedarik zincirindeki Çin’in yerini kimin alacağı konusunun önem kazandığını, eğer hızlı bir toparlanmaya girerse Çin’in yeniden öne çıkabileceğini vurguladı.
Karantina ve kısıtlayıcı acil önlemler ile kitlesel göç ve ayaklanmaların baskıcı rejimleri devirebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Caşın, şu ifadeleri kullandı:
“Bu hastalığa ilaç bulunsa bile şüpheci, asosyal bir toplum doğuracaktır. İnsanlar artık tokalaşmayacak, öpüşmeyecek, düğünlerde halay çekmeyecek. Peki salgın sonrası hangi sektörler kazanacak hangi sektörler kaybedecek? Öncelikle uçak, otomotiv, turizm, finans ve bankacılığın ve ücretli eğitim sektörlerinin büyük sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum. Buna mukabil, gıda, tarım, IT teknolojilerinin yükselen sektörler olacağını düşünüyorum. 21. yüzyıl medeniyetinin tedavi yöntemlerinin bu salgını aşabileceğini düşünüyorum. Ancak ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının bir çatışma çıkmasa dahi eskisi gibi olmayacağını söyleyebiliriz. Buna Japonya da dahildir. Asıl mesele şu, sosyal devlet ve liberal demokratik rejimlerle arasında var olan sert rekabet daha da sertleşecektir.”
Haber:Cumhuriyet