Sözcü gazetesi hakkındaki FETÖ soruşturması kapsamında gazetenin yazarları Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk ve Necati Doğru, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne gelerek soruşturma savcısına ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi. Yazarların, gazetede yayımlanan köşe yazıları, dava dosyasında delil olarak yer aldığı ortaya çıkmıştı.
Sözcü Gazetesi’nin suça karıştığı iddia edilen bazı çalışanlarına ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava devam ederken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca gazetenin kimi mensuplarına yönelik devam eden bir soruşturma daha olduğu öğrenilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında yeni bir gelişme yaşandı.
Medya Radar’da yer alan habere göre, gazete yazarları Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk ve Necati Doğru haklarındaki iddialar çerçevesinde Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne gelerek soruşturma savcısına ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ifade işlemi ardından şüphelilerin adliyeden ayrıldıkları öğrenildi. İfade veren Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk ve Necati Doğru hakkında ‘FETÖ’ye yardım’ konulu çeşitli iddialar gündeme gelmişti
Uğur Dündar’ın Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan ve ABD Savcılığı’nca ‘FETÖ’ mensuplarının teşvikiyle yürüttüğü soruşturmaya ilişkin bazı yazıları hakkında tespit tutanağı düzenlenerek soruşturma dosyasına delil olarak konduğu ortaya çıkmıştı. Uğur Dündar, ‘Zarrab soruşturmasının uzanabileceği vahim boyutlar!…’ başlıklı 3 Haziran 2016 tarihli yazısında “Geliyoruz sözün özüne… ABD’li Savcı Preet Bharara Reza Zarrab’ı, Devrim Muhafızları’na maddi destek aktarmak ve böylece Kudüs Gücü’nün başka ülkelerde terör eylemleri yapmasını sağlamakla suçluyor. Ayrıca Reza Zarrab’ın bu faaliyeti, Türkiye’deki bazı önemli siyasetçilere rüşvet vererek sürdürdüğünü iddia ediyor. Şimdi gördünüz mü, bir suikast girişiminin ardındaki gerçekleri ve soruşturmanın uzanabileceği vahim derinlikleri?…” satırlarına yer vermişti.
Aynı tarihte Nazlı Ilıcak Fetullahçı Özgür Düşünce Gazetesi’nde Uğur Dündar ile sözleşmiş gibi benzer şu satırları kaleme almıştı: “17-25 Aralık’tan sonra, yolsuzlukların örtülmesi hususunda kim kiminle el ele tutuştu… Rıza Sarraf’ın avukatının mahkemeye sunduğu belgeler bunu pek güzel gösteriyor. Ve maalesef, kimilerinin gözü, Cemaat düşmanlığıyla körleştiği için, Tayyip Erdoğan, masum insanların cezaevine atılmasına yol açan Cadı avını başarıyla yürütebiliyor. Ama bakın Savcı Preet Bharara, avukatın tezlerine karşı ne dedi: “Türkiye’deki dosya, savcı değiştirilince kapatıldı. Savcısı değişince verilen takipsizlik kararını dikkate almıyoruz. Bir başka ülkenin iç işlerine karışmıyoruz ancak, orada elde edilen bilgiler ve deliller bizdekilerle örtüşüyor.” Demek ortada bir Cemaat oyunu yok. Ciddi bir yolsuzluk söz konusu. Türkiye’de önde gelenlerle rüşvet ilişkisi kurabildiği için, “Sarraf oraya kaçar ve bize iade etmezler” endişesini taşıyan Savcı Bharara, kefaletle tahliyeye karşı çıkıyor; “Bu Cemaat’in oyunu, darbesi” tezine katiyen katılmıyor.”
Yine Uğur Dündar’ın Halk TV’de yayınlanan ‘Halk Arenası’ programında Fetullahçı polislerle irtibatı deşifre olan ABD’li savcı Preet Bharara ile ilgili sözleri de tespit tutanağına girmişti. Dündar’ın 22 Mayıs 2016’da kaleme aldığı ‘Rıza Zarrab dosyasındaki 91 Türk’ başlıklı yazısı da tespit tutanağına konulmuştu. Yazıda, “Savcı, Reza’nın dosyasına her geçen gün yeni bir suç ortağının adını ilave ediyor. Dosyadaki işbirlikçi Türk sayısının şimdilik 91’e ulaştığı, aralarında önemli siyasetçilerin bulunduğu öne sürülüyor” satırlarına yer verilmişti.
Uğur Dündar’ın 21 Aralık 2013 tarihli ‘Ürkütücü gerçeği açıklıyorum’ başlıklı yazısı da soruşturma dosyasına girmişti. Yazıda, Uğur Dündar’ın tıpkı Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının yaptığı gibi Rıza Zarrab üzerinden Türk siyasetçilerini suçlaması dikkat çekmişti.
Çölaşan’ın “Şimdi cemaati savunma zamanı” yazısı
Emin Çölaşan ise 29 Ekim 2015 günlü ‘Şimdi Cemaati Savunma Zamanı’ başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermişti: “Burada açıkça söylüyorum… Bugüne kadar hakkında nice yazılar yazıp mahkemelik olduğum Fethullah ekibinin, başka bir deyişle cemaatin, terörle ilgisi olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler (Fethullahçı terör örgütü). Cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yeni bir dandik örgüt yarattılar. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün hangi silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor. Taktik çok ilginç! Hükümete karşı olanları terör örgütü ilan edeceksin!”
Necati Doğru’dan “Naylon darbe” yazısı
Sözcü yazarı Necati Doğru ise kanlı darbe girişiminden sadece 2 gün sonra kaleme aldığı yazıda ‘Naylon darbe’ ifadesini kullandı. Doğru’nun 17 Temmuz 2016 tarihli yazısı şu şekildeydi: “Naylon darbeciler! İktidarı devirmeye kalktılar. Daha da güçlendirdiler. Yoksa bu “tezgahlanmış bir darbe” miydi? Danışıklı dövüşten bir kalkışma mıydı? Sen kalk Cumhurbaşkanı’na karşı darbe yaptım diye TRT’de bildiri okut, git Genelkurmay Başkanı’nı tutukla! Tankla TOMA’yı tokuştur. Başarısız darbe yap. Kabak gibi tutuklan. Üstün çıplak! Elin arkadan kelepçeli. Yere yüzükoyun uzan. Merak ediyorum: Bu darbecilerin tamamı, süzme saf Fethullahçı subaylar mıdır? Yoksa aralarına karışmış başkaları da var mıdır? Kutulardan dolar çıktığı o 17-25 Aralık gününden bu yana sürekli “Fethullahçı avı” yapıldı, çok sayıda Fethullahçı tutuklandı. Buna rağmen Ordu’da “Emir-Komuta Zinciri”ni kırıp darbe girişimine başvuracak bu kadar çok Fethullahçı subay nasıl gizli kaldı? Tayyip Erdoğan, “Fethullan Gülen bizi aldattı” demişti. Fethullahçı subaylar da kendilerini o kadar iyi gizlediler ki, Genelkurmay Başkanı’nı aldattılar. Aldatılan iki oldu. Biri: Başkomutan. İkinci: Kurmay Komutan. ABD’ye kaçmış aldatan!
Haber:T24