Ilk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti:
“Laiklik, adam olmak demektir hocam, adam olmak!”
Dünya tarihinin ender önderlerinden olan Atatürk,Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine laiklik’i koyarak,hurafenin,gericiliğin,din bezirganlarının elinde kalmış bir ülkenin makus talihini değiştirmişti.
Yobazın,din tüccarının Atatürk’ten nefret etmesinin en büyük sebebi de budur.Çünkü Büyük Önder onların düzenini yıktı.
Bu gün geldiğimiz noktada bu ilkenin ve Atatürk’ün çağdaş anlayışının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Atatürk,Laiklik ilkesiyle sadece din ve devlet işlerinin ayırmamış,inanç ve inandığını yaşama özgürlüğü de getirmiştir.
Toplum içinde yaşayan her bireyin,her yurttaşın inancında ötürü dışlanmasını,ötekileştirilmesini,devletin bakışıyla engellemiştir.
Bu ilkenin bir diğer önemi ise,inananın Tanrı ile arasına şeyh,şıh,mürşit gibi sözde kutsal kişileri koyarak,onun kulu ve kölesi olmasını engellemesidir.
Son 14 yıl içerisinde doruğa çıkan dini siyasete alet etme,bundan oy ve iktidar devşirme çabasının ve bu çabada itici güç olarak kullanılan cemaat örgütlenmelerinin ülkeyi götürdüğü karanlık ortadadır.
Şeyhine biat eden,hangi eğitimi alırsa alsın,mesleki ünvanı ne olursa olsun,aklını ve mantığını bir kenara bırakıp,devletin verdiği görev ve sorumluluğu şeyhinin emrine vermiştir.
Bu açıdan sadece din ve devlet işlerini ayırmak olarak laiklik ilkesini ele alırsak yanılırız.Asıl yapılması gereken laik anlayışta modern,çağdaş ve ilerici bilimsel eğitimdir.
Dindar ve kindar nesil isteyenlerin amacı,bu anlayıştan uzak,sorgulamayan,biat etmiş,düşüncesini ortaya koyamayan,olaylara ve insanlara günah ve sevap algısıyla yaklaşan,kulluğu sadece tanrıya değil,biat ettiğine de gösteren genç insan modelidir.
15 temmuz darbe girişiminden sonra yaşadığımız süreçte,askeri okullar kapatılırken,imamların kalkıştığı bu dinci darbe girişiminin bedeli de laik ve ilerici eğitim veren okullara ödettirilmiştir.
Bir imamın ve onun imamlarının yönetiminde dinci bir darbe girişiminden sonra kapatılan bir tek imam hatip okulu olmadığı gibi,imam hatip sayısı sürekli arttırılmaktadır.
Çünkü kafa aynı kafadır.Dindar ana yasa isteklerinin sebebi,bu ana yasa ile din temelli,ümmetçi bir devlet yapılanması sağlamaktır.
Modern Türkiye’nin garantisi laiklik ilkesi ve laik eğitimdir.Kılık kıyafet kanununa muhalif anlayış,türbanı emniyetten eğitime,adliyeden,sağlığa devletin tüm kademesine sokup,kafalarında ki Yeni Türkiye’nin üniforması haline getirmiştir.
Gülen Cemaatine karşı verdikleri savaş,devleti cemaatlerden temizleme gayesi gütmeyip,kendilerine düşman olan cemaati ortadan kaldırma amaçlıdır.Gülen Cemaatinden boşalan kadrolara bir başka tarikat şeyhine biat etmiş,bir başka cemaat mensubu getirilmekte ve devlet cemaatler arasında paylaştırılmaktadır.
Zamanında ne istediler de vermedik diyen anlayış,bu gün başka cemaatlere istedikleri devlet kadrolarını vermektedir.
Toplumu dindarlaştırma çabası gibi gösterilen aslında dincileştirme çabasıdır.Soma örneğini hatırlayın,maden faciasından sonra görev verilen bir tarikatın sarıklı,şalvarlı mensupları maden faciasında yakınını kaybetmiş ailelere dava açıp hak ararlarsa faciada ölen çocuklarının ve kendilerinin cennete giremeyeceği yolunda propaganda yapmışlardı.
Yani dinci sermayenin kurtarıcısı,tarikat militanları ve ahiret propagandası.
Cemaat vakıfları sosyal devletin yerini alıp,yoksul aile çocukları bu vakıfların denetlenemeyen sözde eğitim kurumlarında bir militan gibi yetiştirilirken,rezilliği ayyuka çıkmış bu tarikat yuvalarında küçük çocuklara yönelik tecavüzler bile savunulur hale gelmiştir.
Tüm bunların ışığı altında büyük önderin o sözünü hatırlayalım;