Binali Yıldırım’a neden kırgın olduğumu biliyorsunuz. Bilenler, bilmeyenlere anlatsın diyeceğim ama birbirinizi nerede görebileceğinizi de ben bilmiyorum.
Kırgınlığımın nedeni, Binali Bey’in çocuklarına iyi öğrettiği bir bilgiyi bizlerden saklaması.
Kibarca rica ettim, bilgiyi vermediği gibi yazıma da erişim engeli koydurttu.
Üzüldüm haliyle, bunu yazdım da.
Ama sonra kafamda bir ampul yandı!
AKP’nin ampulü gibi değil tabii.
O ampul birisinin kafasında yandı mı maşallah paraya para demiyorsun, gemiler filan o ampulün aydınlığında daha iyi görünür oluyor, sen de hemen bir tanesini alabiliyorsun!
Benim ampul fakir ampulü, ancak kitap okumaya yarıyor ki bu devirde enerjini bu işe harcamak ne kadar doğru? Çünkü gemiden vazgeçtim bir küçücük “bonzai yat” bile almaya yaramıyor.
Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, İsmail Küçükkaya’nın yönettiği , Yıldırım – İmamoğlu karşılaşmasında mal varlığı ve bunun beyan edilmesi konusu da açılmıştı.
Binali Yıldırım da kanunen mal varlığı beyanında bulunduğunu ama bunu açıklamanın hukuken bir sakınca yaratıp yaratmadığını bilmediğini söylemişti.
Ben sordum öğrendim, açıklayabilirsiniz Binali Bey, hukuken bir sakıncası yokmuş!
Yıldırım, Küçükkaya’nın bu konuyu didikleyen sorularına yanıt verirken şunu da söyledi:
“Benim açımdan (mal varlığımı açıklamanın) hiçbir sakıncası yok. Çocuklarımın mal varlığının zaten bir koruması falan da yok. Onlar ticaretle uğraşıyorlar, işleri güçleri var.Onlarınki kamuya da açık. Herkes her an bakar. Bu konuda davalar da oldu. Birçok dava kazanıldı birçok tazminatlar da yapıldı. Seçim üzeri hababam eski iddialar tekrar ortaya kondu, yeni bir tazminat süreci başlayacak. İsmail Bey biz hiçbir şekilde mal varlığımızla, geçmişimizle, yaptıklarımızla her zaman hesap verdik. Bundan sonra da vermeye hazırız. Hem burada hem öbür tarafta hesap vermeye hazırız.”
Şimdi Binali Bey, bir yandan çocukların mal varlıklarının herkese açık olduğunu söylüyor diğer yandan da “yeni tazminat süreçlerinin başlamasından” söz ediyor.
Açıksa, açıklayıverin gitsin, niye herkese tazminat davası açıyorsunuz, erişim yasağı koyduruyorsunuz?
“Her zaman hesap verdik” diyorsunuz, şu gemiler nasıl alındı açıklamıyorsunuz.
Çok basit aslında.
1 – Bu işle iştigal eden ilk şirket ne zaman kuruldu, sermayesi neydi? 2 – Bu şirket nasıl büyüdü, yeni şirketler nasıl kuruldu, sermayeleri ne oldu?
3 – Bu süreçte büyümekte olan şirketler ne kadar vergi ödediler?
4 – Vergi avantajı sağlamak ya da işi daha pratik hale getirmek için Malta’da, Hollanda’da şirketler kuruldu mu?
5 – Şu anda kaç gemi var?
6 – Kamu bankalarından kredi kullanıldı mı, kullanıldıysa miktarı nedir?
7 – Şirketler öz kaynaklarını kullanarak büyüdülerse, bu öz kaynakların kaynağı ve miktarı nedir?
Teorik olarak bunlara ticari sır deyip, açıklamaktan imtina edebilirsiniz.
Ama “her şeyin hesabını hem burada hem de öteki dünyada vermeye hazır olduğunuzu” söylediğinize göre buradaki hesabı açıklasanız doğru olur.
Allah geçinden versin, uzun yaşayın, öteki dünyadaki hesap bizim derdimiz değil zaten.
Hem size hesap filan soruyor da değilim. Bir küçük sırı paylaşmanızı istiyorum sadece!
Seçim akşamı hepimizden helallik de istememiş miydiniz? Buyurun size bir fırsat, anlatın “helal olsun” diyelim.
Bunca işiniz arasında unutkanlığınıza gelebilir diyerek ben bunları size belli aralıklarla hatırlatacağım.
Bülent Arınç’a sorun, sormaktan hiç bıkıp, sıkılmayacağımı en iyi bileceklerden biri kendisidir.
Memleketimizin değişik köşelerindeki Sulh Ceza Hakimliklerine özel not: Sayın yargıçlar, bu yazı için erişim yasağı istenirse lütfen önce yazıyı dikkatle okuyunuz. Sonra “basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü” ile ilgili Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına bir göz atınız. Saygılarımla dikkatinize sunuyorum.”
***