Bugünkü yazısında tüm kurumların Erdoğan’ın elinde toplanması gerektiğini savunan Nagehan Alçı, “TSK rejimin bekçisi konumundan çıkmıştır” dedi.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan 694 sayılı kanun hükmünde kararnameyle (KHK) Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıyla ilgili olarak “Ne oluyoruz, giderek bir istihbarat devletine mi dönüyoruz?’ minvalinde tepkiler ortaya konuyor. Çok şaşırıyorum açıkçası” dedi.
“Doğrudan Beştepe’ye bağlı olmak her kurumu güçlendirir” savunmasını yapan Alçı, sözlerine “Tahminim, başbakan yardımcılarına bağlı kurumların yavaş yavaş Cumhurbaşkanlığı’na bağlanacağı. İlk etapta Basın Yayın ve Diyanet olabilir” diye devam etti.
Nagehan Alçı’nın yazısının ilgili bölümü şöyle:
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan 694 sayılı KHK üzerinde çok konuşuluyor, ancak tamamen anlamsız bir nokta üzerinde durularak. Bu KHK ile bazı önemli yasal düzenlemeler ve kararlar alındı. Bunlar içinde Başbakanlık’a bağlı olan MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması var ve genellikle bunun üzerine “Ne oluyoruz, giderek bir istihbarat devletine mi dönüyoruz?” minvalinde tepkiler ortaya konuyor. Çok şaşırıyorum açıkçası. Bu KHK bağlamında üzerinde durmamız gereken çok daha önemli bir değişiklik var. Ona gelmeden MİT meselesiyle ilgili şunları söyleyeyim:
MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması şaşırtıcı bir gelişme değil, beklenmedik hiç değil. 15 Temmuz’dan sonra böyle bir değişikliğin olabileceği yazılıyordu; onun ötesinde Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra zaten adım adım Başbakanlık’a bağlı kurumlar Cumhurbaşkanlığı’na bağlanacak.
Ankara’yı biraz bilenler 16 Nisan’dan beri kurumların yer yer yetki karmaşasından rahatsız olduğunu da bilirler. Bugün her kurum Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmak ister. Zira doğrudan Beştepe’ye bağlı olmak her kurumu güçlendirir. Tahminim, başbakan yardımcılarına bağlı kurumların yavaş yavaş Cumhurbaşkanlığı’na bağlanacağı. İlk etapta Basın Yayın ve Diyanet olabilir.
**************
Aynı kapsamda yapılan değişikliklerden biri de bundan böyle MİT’in TSK içinde istihbarat faaliyeti yapabilmesinin yolunun açılması. İşte bu, çok önemli bir değişiklik. MİT’in TSK içinde istihbarat yetkisinin olmadığını bundan birkaç ay önce yazmış ve “Bu yetki MİT’in elinden alınmış değil, zaten hiçbir zaman MİT’e verilmemiş” demiştim. Üzerinde epey durulmuştu bu hatırlatmanın. İşte şimdi ilk kez MİT, Karargâh içinde resmen istihbarat toplamakla görevlendiriliyor.
Ancak bunun mekanizmaları zamanla yerleşecek. “Gizli yönetmeliklerle düzenlenecek” deniyor. TSK ve MİT koordineli çalışmayı öğrenecek. Geçmişte TSK hep kapalı kutu oldu. Açıkçası TSK personeli olup sivil istihbarat biriminde çalışacaklardan oluşan bir iç güvenlik birimi oluşturulabilse -ki bunun örnekleri Batı’da var- daha verimli ve etkili olabilir. Ancak bunun için içeride güvenilir kadrolar olması gerekir. Türkiye’de ise şartlar çok farklıydı. Şimdi bu düzenleme ile Karargâh’ın MİT’in istihbarat toplamasına açılması TSK’nın rejimin bekçisi konumundan çıktığını gösteriyor.
MİT Müsteşarı’nın MGK onayına ihtiyaç duyulmaksızın doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi de sivilleşmenin işaretlerinden. MGK, MİT Müsteşarı’nın korgeneral olduğu dönemlerde, bu makamın asker tarafından belirlendiği Türkiye’ye ait bir uygulama idi. Kurulda sivillerin ağırlık kazanmasıyla birlikte zaten fiilen siyasi iradenin işaret ettiği -ki bu, bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği demek seçiliyor. Dolayısıyla bu düzenleme de pratikte olanı göstermekten başka bir şey değil.