NYR Daily’e yazan Elizabeth Tsurkov “Kim bu Türkiye’ye yardım eden savaşçılar?” sorusuna ilişkin hazırladığı araştırma yazısında, Ankara’nın Özgür Suriye Ordusu üyeleri ile birlikte burada yaklaşık 35 bin kişiye maaş ödediğini ve ücretin en düşük olduğu zamanda dahi ayda en az 11 milyon TL ödeme yapıldığını ileri sürdü.
2014’ten bu yana SMO’da yer alan savaşçılarla iletişim içerisinde olduğunu belirten Tsurkov, bir çoğunun kendini “Türkiye çıkarları adına savaşa itilmiş” hissettiğini yazdı. Çoğunluğu Sünni Araplardan oluşan bu gruba bazılarının yağma ve hırsızlık için katıldığını belirten Tsurkov, böyle motivasyonları olmayanların ise her geçen gün artan şekilde “Türkiye’nin çıkarlarının kendi düşleri ve umutları ile örtüşmediğini” fark ettiklerini aktardı.
“SMO EYLEMLERİNİ TOPLUMUMUZA İZAH ETMEKTE ZORLANMAYA BAŞLADIK”
Yazarın anlattığına göre bu kişiler Türkiye’nin Esad’ı devirmek gibi bir nihai hedef olmadığını, tersine Esad ile işbirliği dahi yapmaya gönüllü olunabileceğini anladıklarında eylemlerini kendi toplumlarına ve yakınlarına izah etmekte zorlanmaya başlamışlar.
Tsurkov, Tel Abyad’daki ÖSO fraksiyonlarından biri olan Feylak el-Majd içerisindeki bir savaşçı yaptığı görüşmeyi aktarıyor. “Muhammed” kod ismi verdiği asker ÖSO militanlarının “sahibini takip eden eşekler” gibi hareket ettiğini, ne söylenirse yaptıklarını ve eylemlerinin Esad karşıtı devrime zarar verebileceğini umursamadıklarını söylüyor.
“CIA’İN YAPTIĞI ÖDEMELERİ TÜRKİYE DEVRALDI”
Bu noktadan sonra ÖSO oluşturan fraksiyonlarda sayıların arttığı, yüzlerden binlere çıktığı kaydediliyor. Bununla birlikte Ahrar el-Şarkiya ve Ceyş el-İslam gibi fraksiyonların hiçbir zaman batı desteği almaktan hoşnut olmadıklarına dikkat çekiliyor.
“2016 DEVRİMCİLERİ”
Hamza Tümen’inde görevli olan Mustafa isimli bir komutanın anlattığına göre 2015 sonrası ÖSO’ya alınan savaşçılar daha genç ve tecrübesiz Suriyeliler’den oluştu. 2018 Afrin operasyonu öncesi bu yeni tecrübesiz savaşçıların oranı yüzde 60’ları buldu ve bunlara kinayeli olarak ‘2016 Devrimcileri’ denildi. Bunun nedeni; bu gruptakilerin çoğunun devrim değil maaş almak için katılmış olması. Tsurkov Mustafa’nın kendisinin ise 2013’te henüz 14 yaşındayken Hamza Tugayı’na katıldığını yazıyor.
SMO’ya katılan kişilerin genellikle Esad rejimi, IŞİD veya YPG önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından öldürülmüş bir veya daha fazla yakını olan kişilerden veya yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmış ve hayatını sürdürmek için herhangi bir geliri veya işi olmayan insanlardan oluştuğu anlatılırken, yazıda bu kişilerin silahlı gruplara katılmak dışında fazla bir seçeneğinin kalmadığı da aktarılıyor.
AYDA 300 DOLARDAN 50 DOLARA
İddiaya göre Türkiye ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu öncesi savaşçılara aylık 300 dolar karşılığı Türk Lirası ödüyordu ancak zamanla maaşlar düştü. 2019’un başında 100 dolar karşılığı TL’ye kadar inen ödemeler her iki ayda bir yapılmaya başlandı.
Ayda 50 dolarla geçinemeyen savaşçılar ya yakınlarından borç almaya ya da yağma ve hırsızlık gibi suçlar işlemeye başladı. Tsurkov el-Mu’tasım fraksiyonunda komutan seviyesindekiler ile görüştüğünde onların ayda 300 dolar karşılığı TL almaya devam ettiklerini öğrenmiş.
35 bin savaşçı ve en düşük aylık ücret 50 dolar karşılığı TL hesaplandığında bu aylık en az 11 milyon TL’ye denk geliyor.
Bugün Türkiye’nin kontrolü altında olan bölgelerde Ankara sadece ÖSO üyelerinin değil buralardaki yerel meclis üyelerinin, öğretmenlerin, doktorların, yerel polisin ve askeri polisin de maaşlarını ödüyor.
EK GELİR OLARAK GEÇİŞ NOKTALARINDA HARAÇ KESİLİYOR
Savaşçıların gelirlerini farklı yollarla arttırmaya çalıştığı kaydedilirken bunu yapmanın en genel yollarından birinin rejim güçleri ile ÖSO kontrolü altında olan bölgeler arasındaki yollara kalıcı ve geçici olacak şekilde farklı türde geçiş noktaları kurmak ve haraç kesmek olduğu aktarılıyor. Bunun da fraksiyonlar arasında yer yer silahlı çatışmalara neden olduğu kaydediliyor.
Bunun yanı sıra ÖSO komutanlarının bölgede ticaret yapmak isteyen iş insanlarından da ‘koruma parası’ aldığı ileri sürülüyor. Yazıda ayrıca bazı grupların sivilleri kaçırdığı ve Suriye dışındaki yakınlarından fidye istediği de iddia ediliyor.
KÜRTLERİN EVLERİNDE ŞİMDİ ARAPLAR OTURUYOR
SMO operasyonları sonrası Afrin’deki sivillerin malları ve evlerinde yağma gerçekleştiği, özellikle 2018 yılında yaşanan talanların çok daha organize şekilde gerçekleştiği anlatılıyor. 9. Tümen’den Mansur isimli askerin aktardıklarına göre birlikte savaştığı savaşçıların talanlarını engellemek istemiş ancak başarılı olamamış.
TÜRK ASKERLERİ DE TALANA ENGEL OLAMADI
Mansur bu talanlara engel olmak isteyen Türk askerlerinin de onları durduramadığını belirtiyor. Yağmacılar engel olmak isteyenlere şiddetle karşılık vermiş ve hatta ateş açmış. Eskiden Kürtlerin yaşadığı bölgelerde artık onların bulunmadığı, evlerinde Arapların oturduğu anlatılıyor.
Tsurkov’a konuşan ve hala Afrin’de yaşayan Dicle adında bir Kürt kadın ÖSO operasyonu sonrası gözaltına alındığını ve YPG/PYD karşıtı olduğunun bilinmesine rağmen bir ay boyunca gözaltında tutulduğunu söylüyor. Dicle “Şanslıydım, en azından benimle birlikte tutulan diğer kadınlar kadar eziyet görmedim. Bazı kadınlar ağır şekilde dövüldü ve işkence gördü. Aralarında 70 yaşında olan bile vardı” diyor.
Dicle serbest kaldıktan sonra evine dönmüş ancak yokluğu sırasında ciddi bir talan yaşandığını görmüş. “Artık buradaki Kürt kadınlarının yüzde 90’ı rahatsız edilmemek için başörtüsü takıyor. Ben de gerektiği zaman takıyorum. Bazen bir bakıyorsunuz 13 yaşındaki savaşçı çocuk gelip sizi düzgün giyinmeniz konusunda uyarıyor ama kendileri uyuşturucu kullanıp dinin yasakladığı pek çok şeyi yapıyorlar” diye anlatıyor.
BÖLGELER DUVAR GRAFİTİLERİ İLE BELİRLENİYOR
Hamza Tümen’inden bir savaşçı olan Muntazer Afrin’in her yerinde duvarlarda grafiti olduğunu ve bunun değişik fraksiyonların kendi bölgelerini belirleme ve ilan etme yöntemi olduğunu söylüyor.
Tsurkov Suriye’de tüm isyancı grupların tecavüz suçu işlenmemesine önem verdikleri ancak kendisine az sayıda da olsa başta Kürt ve Yezidi kadınlara karşı Afrin’de işlenen taciz ve tecavüz vakalarıyla ilgili bilgiler iletildiğini yazıyor.
Bölgede en çok kullanılan iletişim uygulamasının Telegram olduğu ve bu uygulamadaki hesaplar üzerinden Azar, el-Rai, Cerablus, El-Bab ve Afrn’de yaşanan şiddet eylemleri, işkenceler ve tacizlere yönelik bilgiler ve raporlar paylaşıldığı ifade ediliyor.
“TÜRKİYE NE DERSE DESİN MUTLAKA ESAD’A KARŞI SAVAŞACAĞIZ”
Tsurkov yazısına şöyle tamamlıyor:
“SMO’nun baskıcı Esad rejimine karşı savaşan devrimciler olduğu düşüncesi realite ile örtüşmüyor çünkü ÖSO şimdiye kadar büyük ölçüde rejim güçleri ile karşı karşıya gelmiş değil. Aralarında hala Türkiye’nin onlara Esad’a karşı savaşma fırsatı sağlayacağını umanlar mevcut.
Hatta Türkiye müsaade etmese bile bunu yapmayı kafasına koymuş olanlar var. 20. Tugay’dan Salih bana “Türkiye’nin ne dediği umrumuzda değil, rejim güçleri ile çarpışacağız” diyor. Diğerleri ise Türkiye ile birlikte hareket etmeyi ve söyleneni yapmayı başka olası müttefikleri bulunmadığı için kabul ettiklerini belirtiyor.
“KENDİ VATANIMIZDA SÖZ HAKKIMIZ YOK”
Bana Afrin’den kırık Arapçası ile Kürtlerden alınmış evinden yazan Issam ‘Bizim yanımızda Türkiye’den başkası durmuyor. Arap dünyası nerede? Avrupa nerede? Biz de aynı şekilde Türkiye’nin yanında olmak zorundayız’ diye seslendi ancak birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkesinin Esad rejiminin Suriye’nin kuzeydoğusundaki yerleri geri almasına karşı olmadığını açıklamasının ardında Issam hayal kırıklığı içinde bana şunları yazdı:
‘ÖSO sadece Türkiye’nin sınırını koruyacak. Verilen görev bu. Kendi vatanımızda bizim karar alma sürecinde hiçbir gücümüz yok'”