Sıvasız evlerde doğar ve büyürler,yoksul hayatlarında akıllara gelmeyen,sıkıntıları bilinmeyen çocuklarken,ölümleriyle kahraman olurlar.
Ve o sıvasız evlerin önü onlar öldüğünde asfaltlanır,minnet duygusuyla değil,taziyeye gelen devlet erkanının araçları,ve paçaları çamura batmasın diye.
Onları dünyaya getirip,büyütenlerin naylon terlikleri ve yırtık ayakkabıları devlet erkanıyla yoksul hayatlarına dalan kameralara yansır,kimse garipsemez,çünkü bu topraklarda yiğitlik ve kahramanlık yoksullukla at başı gider.
Katar katar Memet gönderilirken Orta Doğu bataklığına,dervişin yüreğine şu dizeler düşer;
“Tren katarları dolusu memet,
Memet aç,memet çıplak,
Memet bitlenmiş”
İnönü Konya’nın köylerini gezerken,ihtiyar bir Kurtuluş Savaşı Gazisi görür,
“Memleketin halini nasıl görüyorsun baba?” deyince değişmeyen kaderin cevabını alır;
“Memleket harpte bizim,sulhta sizin oğul”
Çarıklı erkan-ı harbin,sıvasız evlerde büyüyüp ölüme giden torunları da aynı kaderi yaşar.
Ana dolu insanı isyanını dilinde türkü yapar;”zenginimiz bedel verir,askerimiz fakirdendir.”
Bedelini ödemişlerin yerine ödeyecek canı olanlardır onlar.
Sıvasız evlerin kahraman çocuklarıdırlar.
Komşu kızına sevdalanır da iki kelime konuşamazlar,yakışmaz çünkü delikanlıya mahallenin kızına bakmak,çoğu ne bir pastane köşesinde inim inim bir sevda bırakır ardında,ne de bir kadının sıcaklığını taşır üzerinde.
Vatan onlara minnettar nutukları atar birileri,
Kimse söyleyemez,senin bedelli oğlanı göndersen de bir de biz ona minnettar olsak diye..
Ne güzel söylemiş Orhan Veli;
“Memleket için ne yaptık?
Kimimiz öldük,kimimiz nutuk attık”
Sadece ölmekte değildir kaderleri,gözünü,kolunu,bacağını bırakır kimi,kimi beden olarak sağlam gelirde en güzel hayalleri vurulur,delirir,gülmeyi unutur.
Kimi bağlanan üç kuruş gazi maaşıyla evinin kirasını ödeyemeyince,kapının önüne konulur,
Dul annesiyle parklarda yatar,
Nutuk atanlar tarafından unutulur.
Sise bulanmış bir yağmur yağar,sıvasız evlerin üzerine,
Oğullarını dağlarda kaybetmiş anaların göz yaşlarıdır damlalar..