Türkiye’de mülteci olarak bulunan 2 milyon mülteci ile ülke insanının yaşadığı sorunlar,yer yer ülke geneline sıçrama eğilimi gösteren bir yangına dönüşmek üzere.
İstanbul Güvercin tepe bu kıvılcımın çaktığı son yer.
Olaylar ve tarafların ifadeleri şöyle;
A.K, Cumartesi gecesi Güvercintepe’de mahalleye yerleşen Suriyeli mülteciler ile mahalle halkı arasında yaşanan gerginlik sırasında bıçaklanan gençlerden biri. Kendisi gibi en az iki kişinin daha bıçaklandığını söylüyor.
“Pastanede çalışıyordum. Dükkanı kapattım. Eve doğru yürümeye başladım.
“Bir Suriyeli arkamdan geldi. Belime tekme attı. Sonra sol arka tarafıma bıçak geldi.
“Yere düştüm. Etraftakiler beni kaldırdılar. Bir dükkana götürdüler. Oturunca bir baktım, kan akıyor.
“Hemen bir arabaya bindirdiler beni. Yolun ilerisinde ambulans vardı. Hastaneye kaldırdılar.”
İslime Hanım, “Biz korkuyoruz.” diyor. Yedi yıl önce Cizre’den gelmişler. Hiçbir gerginlik yoktu önceden, diyor.
“Hırsızlık yapıyorlar. İçki içiyorlar. Suriyeliler gitsinler artık. Kime sorarsan sor, huzur kalmadı.”
Nasıl başladı?
Güvercintepe’deki gerginlik A.K’nın bıçaklanmasından iki saat kadar önce, bir düğünde çıkan münakaşa üzerine başlamış.
Güvercintepe Muhtarı İbrahim Dinç, bir iş yeri sahibinin, yanında çalıştırdığı Suriyelileri de düğüne davet ettiğini, davetli Suriyeliler ile mahalle gençleri arasında ilk gerginliğin burada yaşandığını söylüyor.
“Gerginlik, düğün salonu dışında kavgaya dönüşüyor. Birbirlerine giriyorlar. 3-5 kişi başlıyor. Sonra kavga büyüyor. (Suriyelilerin çalıştığı) Lokantalara, kuaför dükkanına saldırıyorlar. Camlar taşlanıyor, kırılıyor. 20-25 Suriyeli gencin yaşadığı bilinen bir ev ateşe veriliyor.”
Kundaklanan ev ile camları kırılan dükkanlar arasında nereden baksanız en az 1 kilometre mesafe var.
İki katlı evin duvarlarını is bürümüş. Mahalle gençleri önce itfaiyeye yol vermemişler ama yangına müdahale edilebilmiş. Alt kat su içinde. Koltukların arasında yüzen spor ayakkabıları, kot pantolonlar göze çarpıyor.
Camlar pencereler kırık olsa da, balkonda asılı çamaşırlar ilk anda üst katta hala birileri yaşıyor izlenimi veriyor.
İçeri girince ise ‘yangından mal kaçırmak’ nedir, anlaşılıyor. Yangın çıktığında binada kimse yokmuş gerçi. Kimi belki zaten olaylara karışmış, kimi çatışma haberini duyunca korkup evden ayrılmış.
Ertesi gün ikisi üçü geri dönmüş. Evdeki eşyalarından toplayabildikleri kadarını alıp gitmişler. Geriye üst üste bir döşek yığını kalmış. Duvarlarda asılı birkaç kıyafet bir de.
‘Suriyeliler gitsin’
“Suriyeliler gitsin, bir daha da gelmesin istiyorum kardeşim.” diyor esnaf Ömer Çelik. Olayların başladığı geceye başından itibaren tanıklık etmiş.
Polisin geç geldiğinden, olaylara müdahale etmediğinden şikayet ediyor. “Satır, bıçak çekildi,” diyor.
“Önce Suriyeliler çekti, sonra da mahalleli… Mahalleli olaylar dağılsın, Suriyeliler korkup kaçsın diye evlerinden pompalı tüfeklerle havaya ateş açtılar. Polis olayların başlamasından ancak üç saat sonra geldi.”
25 yıldır Güvercintepe’de oturduğunu ve ilk defa mahallede böyle olaylar yaşandığını söyleyen Mustafa Alkan, “Suriyeliler geldiğinden beri gerginiz.” diyor.
“Eşimi rahatlıkla bir parka gönderemiyorum. Güvenliğimiz yok. Bunların buradan gitmesini istiyoruz. Buranın insanı ayaklanacak bunun için. Bekar olanları toplamaya, göndermeye başladılar. Biz imza topluyoruz. Bekar erkekleri de aileleri de, hiçbirini burada istemiyoruz.”
Türkiye’de 2 milyondan fazla Suriyeli var, bunların 500 binden fazlası İstanbul’da yaşıyor.
Güvercintepe ise bu göçten epey büyük bir pay almış. Toplam nüfusu 50 bin civarında ve mahallede 10 binin üzerinde Suriyeli yaşıyor.
Mahalleli, Suriyelilerin gelmesinden sonra kiraların arttığını, geçmişte 250-300 liraya oturdukları evlerin kirasının şimdi 800-1000 liraya çıktığını söylüyor.
İşsizlikten de şikayetçiler. Suriyelilerin çok düşük fiyatlara çalışmayı kabul ettiğini, tekstil atölyelerinde 500-600 liraya çalıştıklarını, bu yüzden kendilerinin işsiz kaldığını anlatıyorlar.
‘Nereye gidelim?’
Mustafa Albani, iki buçuk yıl önce Halep’ten gelmiş buraya. Mahalledeki olaylarda lokantasının camı kırılmış. İçeride iki üç çalışanı, arkadaşıyla çay içiyor.
“Mahalleli gitmenizi istiyor.” diyorum.
“Nereye gidelim? Suriye’de savaş var. Ne yaptık ki biz onlara?” diyor.
“Bazı Suriyeli gençler olay çıkarıyorlar, doğru. Ama bizim ailemiz var, küçük çocuklarımız var. Nereye gidelim? Ekmek yok, para yok. Nereye gidelim?”
Hafta sonundaki olaylarda Mustafa Albani’nin lokantasının camı da kırılmış.
Kendisi dükkanını bugün açabilmiş. Ama iş yok, diyor.
“Esnaf arkadaşlar, sen aç dükkanı, dediler. Ben bir şey yapmadım ki. Neden korkayım? Açtım dükkanı ama gelen giden yok. İş yok.”
‘Dükkanı açamadım, ne yiyeceğiz?’
Yine Halep’ten dört buçuk yıl önce gelen bakkal Nizar Hasan ise dükkanını açmaya cesaret edememiş.
“Mahalleli geldi. Dükkanı kapat, dediler. Kapattım. Ama çocuklar var. Ne yiyeceğiz?”
Yolun aşağısındaki Suriye Al Rahman Yardımlaşma Derneği’nin olduğu binaya gidiyoruz. Derneğin de camı çerçevesi taşlanmış, kepenkler kapatılmış, içerisi boş.
Dernek başkanı Azad Mamo, “Bu sabah en az 200 kişi aradı. Ekmekleri yok, paraları yok. 2-3 aile geldi bugün Suriye’den. Kalacak yerleri yok. Kıyafetleri yok. Biz aileleri ev bulana kadar dernekte yatırıyorduk. Şimdi dernek de yok.” diyor.
Mamo, olayların ardından Güvercintepe’de yaşayan 500 kadar bekar erkeği mahalleden çıkarttıklarını, Bağcılar, Aksaray, Esenler’e gönderdiklerini söylüyor.
“Oralarda da olaylar çıkabilir mi peki şimdi?” diye soruyorum. “Çıkabilir” diyor.
“Ama bu bekarların hepsi kötüdür diyemeyiz. Belki 50’si kötüdür. Diğerleri iyidir, çalışmaya gelmiştir. Hem öbürleri de korktu artık. Kavga etmek istemezler.
Saldırının meydana geldiği Cumartesi gecesi bir mahalle sakini tarafından çekilerek BBC’ye iletilen fotoğraf
“Suriyeliler hep korku içinde şimdi. Aileler sokağa çıkmaya korkuyor. Ekmek alamıyor. Zaten garibanlar. Devletin bu insanlara yardımcı olması lazım.”
Heyetler, görüşmeler
Cumartesi gecesi patlayan olayların devamında Pazar günü de Güvercintepe’de daha düşük çaplı bir gerginlik yaşanmıştı.
Şimdi ise sokaklar sakin görünüyor. Olayların yatışması için son iki gündür çeşitli görüşmeler yapılıyor. Suriyeliler kendi aralarında, mahalleli kendi aralarında heyetler belirliyor.
Bir yandan da muhtarlık, Suriyeli çalıştıran iş verenler ile diğer mahalleliler arasında uzlaşı sağlamaya çalışıyor.
Muhtar İbrahim Dinç, “Endişeliyiz.” diyor. “Bugün Suriyeli çalıştıran dükkan sahipleri ile diğerleri arasında barışı sağlayamazsak yarın silahlı çatışma da çıkabilir.”
Çözümün Suriyelilerin mahalleden gönderilmesinde olduğunu söylüyor. “Bunların mülteci kampı dışında dolaşmaları doğru değil.” diyor.
‘Ne isterlerse yapacağız’
Azad Mamo ise “Git diyorlar da biz nereye gidelim, bilemiyoruz ki…” diye konuşuyor.
“Hem biz gidersek mahalleli de perişan olur. Hangi atölyeye gitsen 15 Suriyeli çalışıyor. En az iki bin aile var. Doğru, düşük paraya çalışıyorlar ama garibanlar, ne yapsınlar?”
Olayların durulmasını umduğunu anlatıyor sonra. Karşılıklı heyetlerin görüşmesinden bir sonuç çıkmasını beklediğini söylüyor.
“Ne isterlerse yapacağız. Sonuçta bizim elimizde hiçbir şey yok bu yabancı ülkede.” diyor.
“Biz kardeşiz Türk halkıyla. Ocak açtılar bize. Çocuğunun yemeğini, ekmeğini, evindeki yorganını, battaniyelerini alıp verdiler. Ben beş yıldır buradayım. Hiçbir sorun olmamıştı bugüne kadar. Yazık. Günah.”
Kaynak:BBC Türkçe