İspanya’da başkent Madrit’de sıradan bir papazken başlıyor hikayemiz.Okuduğunuzda çok yabancı olmadığınız bir hikaye aslında Josemaria Escriva de BALAGUER’in hikayesi;2 Ekim 1928’de Opus dei (Tanrı’nın eli) isimli tarikatı kuruyor…
Tarikatın amacıysa ; Vatikan’ın ve kiliselerin dışında ”Papalığa” destek olabilecek elit ve iyi eğitimli bir grup oluşturmak. Opus dei (Tanrı’nın eli) grubu veya tarikatı ”Çilecilik-acı çekme” üzerine kurulu bir inanış ve ruh yüksekliğine yönelişi simgeliyordu… Çekilen acı ve çileler müritleri ve onların ruhlarını tanrı katına dahada yaklaştırdığına inanılıyordu…
Papaz BALAGUER’in müritleri ”katolik” anlayışa sıkıca bağlı,varlıklı ya da iyi eğitim görmüş kişilerden oluşturdu.Tarikat’ın üyeleri genelde ticaretle uğraşan kişilerdi. İşlerinde başarılı gazeteci,yazar,mimar-mühendis ve doktorlarda vardı… Aslında yer altı örgütlenmesi olan ”tarikata” katılım kolay değildi… Özellikle asal olan (kadrolular) Opus dei’ye kabul edilebilmek için tanıklar önünde yemin etmek zorunluğu vardı.
Sadakat ve gizliliğe dayanan ve niha-i hedefleri olan bir örgüt ortaya çıkıyor değil mi? Biraz daha yöntemleri tanıdık gelecek şekliyle anlatalım ki,aslında benzerlerini bizlerinde bildiği diğer örgütlenmelere gönderme yapmış olalım…
Eğitim yoluyla seçkin ve topluma önder olabilecek kişileri yetiştirdiler. Eğitim amaçlı pek çok okullar açtılar. Aile yaşantısı onaylanmayan müritlere
yaşam koşulları daha farklı ama daha konforlu özel evler verildi.
Yetmedi bütün bunlar taşralı başarılı çocukları toplayıp yurtlarda yetiştirdiler ve yurt dışında burs verdiler okullar açtılar.Son derece iyi koşullarda yetiştirilen müritlerini devlet’in kilit noktalarına yerleştirdiler ve hep devlet desteğinde büyüyerek geliştiler…
Opus dei’nin iki anahtar sloganı vardı ”hoş görü” ve ”dialoğ” ! Hadi biz buna ılımlı din diyelim. Bu iki kavramı kullanarak dünyanın çeşitli bölge ve ülkelerindeki insanlarla yakınlıklar kurdular. Konferanslar ,seminerler düzenlediler. İyi yetişmiş kadrolarından bu konularda hep destek gördüler.
TV- gazeteleri satın alarak medya’da güç oldular hiç adı,sanı duyulmamış kadrolu müritlerini ünlü yaptılar. 12 film şirketi sahibiydiler ve bu şirketler aracılığı ile anti-komünist propaganda yaptılar.
Hoş görü ve dialoğ sözcüklerinin arkasına sığınan tarikat dünyanın güçlü medya devleri arasındaydı ve de bu güçle soğuk savaşta önemli bir yer tutuyordu. Özellikle İspanyolca konuşulan Güney Amerika’da sol hareketleri bastırmakta etkindiler. Şili’de Pinochet gibi darbeci-diktatörlere açık destek verdiler. Arjantin,Paraguay,Uruguay’da totaliter rejimlere destek oldular.
Nikaragua’da diktatör Somaza’yı,Peru’da Fujimori’yi açık açık finanse ettiler…Doğal olarak da CIA’ye Opus dei tarikatı ilişkileri hep sıkı fıkı oldu…
Cemaat-tarikat o kadar güçlenmişti ki, Fransa’da sosyalist aday Mitterand’ın karşısına aday olarak dönemin maliye bakanı Valery Giscard d’Estaing’i çıkardılar…
İspanya iç savaşında Faşist Franco’nun destekçisi olan ”tarikat’ iç savaş sonrasında Franko’dan destek görmüştür… Franco’da iyi yetiştirilmiş Opus dei kadrolarından faydalanmıştır…
1947’de Vatikan’a çağrılan Papaz BALAGUER ; ”Papa hazretlerinin yüksek baş papazı” ünvanıyla ödüllendirildi.1975’de ölene değin Roma-
Vatikan’da yaşayacaktır ve ülkesine geri dönmeyecektir…
1982’den sonra Opus dei Papa’nın( Papa 2. Jean PAUL) kanatları altında büyüyecektir…
Yeni Dünya Düzeni adı altında gelişen ”ılımlı islam” kavramının aslında yeni olmadığını ve bunun daha önce Opus dei(Tanrı’nın eli)örgütlenmesiyle
önümüze konulduğunu okudunuz…
Yeni bir kavrammış gibi önümüze sunulan ılımlılık ve dialoğ sözcükleri aslında daha önce oynanmış bir oyunun
diğer bir parçası olmaktan başka bir şey değil…